''Öyle bir söz yazarsın ki bütün hayatı anlatır, öyle bir hayat yaşarsın ki; bütün sözler anlamsız kalır.''
Bir genç kızın bu hayattaki en büyük sığınağı "ailesi" olması gerekirken neden benim öyle bir güvence hakkım yok?
Bunu çok merak etmiyorum. Ama her insanın yaşamak istediği, her çocuk gibi düşe kalka, iyi güzel hayatının en güzel günlerini yaşadığı bir çocukluk dönemim olsun isterdim. Hatırladıkça kah gülmek kah hüzünlenmek isteyeceğim bir dönem...
Benim hayatımın büyük bir kısmı annemin gönül rızasıyla yaptığı ikinci evliliğinden gelen "SAMET'İN" hayatıma girmesiyle mahfoldu.Evet soruyorsunuzdur. Benim babam ben küçük bir kız çocuğu iken izi belli olmayan bir karanlığa karışıp hayatımızdan çıkmıştı.
Annem ise babamın hayatımdan çıkmasına pek aldırış etmeyip adeta kurtulmuşçasına hayatını yeniden sekillendirmişti.
Daha 9 yaşındaydım o adamla tanıştığımda...
Annemin yanında o kadar masum, o kadar iyi ki...
Bazen ben bile inanıyordum. Fakat umduğum gibi olmadı.
Annem yokken adeta bi canavara dönüşüyor, istediği şeyleri yapmadığımda ise şiddet uyguluyordu.
O küçücük yaşımda anladım hayatın hiç te kolay olmadığını. Yaşıtlarımın mutlu hayatları vardı, onlara bakınca imreniyordum.
Ama ben bir kerecik olsun o sevgiyi, şevkati tatmamıştım hiç.
Aradan on yıl geçti ve şimdi 19 yaşındayım....
Bir pazartesi sabahıydı. Okulun ilk gününün bana verdiği heyecanın, içimde uyandırdığı bit kıpırtı ile beynimde çalan alarm sesi ile uyandım. Yüzümü saran kocaman bir tebessüm vardı. Yorganını üstümden atıp yüzümü yıkamak için banyonun yolunu tuttum. Yüzüme savurduğum soğuk su beni rahatlatmıştı. Evet sonunda okula başlayacaktım...
Bu lanet evden çıkmaya saatler kalmıştı.
Odama geçtim ve tam bir hafta öncesinden hazırladığım elbisemi dolabımdan hızlıca çıkarıp yatağa bıraktım. Kolları çiçek detaylı siyah mini elbisemi üstüme geçirdim. Saçlarımı açık bıraktım. Saçlarım siyah ve uzun. Saçlarımı toplamayı sevmiyordum. Çünkü saçlarım yüzümü kapatıyordu.
İnsanların bana bakması, beni rahatsız ediyordu.
Çok içine kapanık bir yapıya sahibim pek arkadaşım da yok zaten. Bir arkadaşım var yıllardır görmediğim "İdil."
O benim bu hayatta tek güvendiğim insan diyebilirim.
Siyah uzun botlarımı alel acele ayaklarıma geçirip odamdan çıktım.
Dışarı çıkmak için kapıyı açıyorken, arkadan
" kahvaltı yapmadan mı çıkıyorsun kızım?" diye bir ses geldi. Onun bana kızım demesinden nefret ediyordum.
"Sametti bu..."
"Aç değilim, ilk günden geç kalmak istemiyorum." dedim ve kapıyı kapatıp dışarı çıktım.
"Duru dur kızım ilk gün seni ben almak istiyorum." diyerek peşimden geldi annem.
"Gerek yok" dedim umursamaz bir tavırla. Sanki beni çok seviyormuş gibi davranması sinirlerimi bozuyordu. Beni sevse babamdan sonra bu adamla evlenmezdi.
Onaylıyor anlamında kafamı salladım ve arabaya bindim.
"İlk günün, nasıl heyecanlı mısın? " dedi yüzünde koca bir gülümsemeyle..
"hayır neden heyecanlanacam ki, normal bir okula gidiyorum işte"
Hâlâ umursamaz şekilde devam ediyordum konuşmaya.
Çok heyecanlı olduğumu, içimde kelebekler uçuştuğunu söyleyemedim. Biliyorum o da üzülüyordu ben öyle umursamaz davranınca. Ama onu affedemiyordum. Neler yaşadığımı, ne zorluklar çektiğimden haberi bile yoktu. Yanımda olmasını, beni sarıp sarmalamasını istiyordum, küçüktüm.
O adamın beni dövdüğünü, annem gittiğinde yalnız kaldığımızda koca bir canavara dönüştüğünü ne kadar anlatsam da bana inanmıyordu. Belki bundandı nefretimin sebebi.
"Samet abin çok iyi bir adam, o artık senin baban gibi kızım. Babanı özlediğin için öyle hırçın davrandığını biliyorum."
derdi hep. Ona inanmayı, tercih etti. Beni yok saydı. O günden bugüne bende artık kendimi inandırmaya cabalamıyordum. Yorulmuştum.
Arabada uzun süren bir sessizlik vardı, beni konuşturmaya çalışıyordu. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp taktım. Müzik sesini yükselttim onun sesini duymak istemiyordum. Dakikalar sonra nihayet okula yetiştik.
Arabadan inmemle sanki herkesin bana bakması bir oldu. Annem elime 100 TL sokuşturup "al kızım lazım olur" dedi.
Geri vermek için elimi uzattım almadan arabanın kapısını açıp "iyi dersler bebeğim" dedi ve arabaya binip gitti.
Okulun kapısından geçip ileri doğru yürüyordum ki adım atmamla bir kıza çarptım. Saçları uzun, siyah ve yaklaşık benim boylarımda. Yüzü çok alımlı bir kız.
"Afedersiniz istemeden size çarptım kusura bakmayın."
dedi. Muzip bir gülümseme vardı yüzünde.
"Önemli değil asıl siz kusura bakmayın ben önüme bakmıyordum." dedim."Sen yenisin sanırım" diye sordu. Ben de kafamı sallayıp "evet hangi bölümdesin" diye sordum. "Hukuk bölümü ya sen?" dedi.
Evet işte oydu bu kız sanırım yakın arkadaşım olacaktı. Onunla tanıştığım için mutluydum. Hayalimdeki o sırdaşı bulmuş muydum? Uzun zamandır hayalini kurmuştum bu sahnenin. Hayatımda yaşadıklarım beni hukuk bölümünü okumaya sürüklemişti. Bir nevi hayalimi gerçekleştirdim diyebilirim.
Çok çalışıp bu bölümü kazandım.
Uzun bekleyişin sonunda "bende aynı bölümdeyim, adın ne?" dedim.
"Ben Büşra, memnun oldum. Senin adın ne?" diye sordu tebessüm ederek.
"Ben de Duru" dedim. Okula doğru yürümeye başladık. Çok kişi vardı ve sanki bende anormal bir şey varmış gibi tüm dikkatler uzerimdeydi. Büşra'nın çok sıcakkanlı oluşu, etrafa olan utangaçlığımı biraz olsun hafifletti. O bu okulda deneyimli birine benziyordu. Kafamda bazı soruların şekillenmesine sebep oldu. Etrafa olan samimiyeti ve tavırları çok rahattı. Koluma geçip beni bilmediğim bir yere doğru çekiştirdi. "Nereye?" bile dememe fırsat vermeden geldiğimiz yerin bir kantin olduğunu farkettim. "Hadi söyle bakalım ne içeceksin?" Diye sordu.
O çok sempatik bir kıza benziyordu. "Bir sütlü kahve alabilir miyim?"dedim.
Kahvelerimizi alıp masaya oturduk. Kantin çok kalabalıktı. Ama Büşra'nın yanımda oluşu beni rahatlatıyordu. O olmasa şimdi bir köşeye çekilip kendi çapımda etrafı analiz etmeye çalışacaktım...
Ben kafamda bazı şeyleri canlandırırken o sırada Büşra bana doğrulup "nerden geliyorsun" diye sordu.
"Aslen İstanbul'da yaşıyorum fakat okulum için İzmir'e geldim" diye cevap verdim. Dakikalar sonra yanımıza iki kız daha geldi ve masaya oturdular.
Adını bilmediğim kız "Merhaba ben ece sen yenisin galiba, daha önce görmedim de" Başımı sallayarak onayladım. Tanışma faslında pek iyi olmadığım doğrudur. "Ben Duru,Duru Aslan evet yeniyim" dedim ve gülümsedim. Şimdilik her şey yolunda gidiyor, hiçbir sorun yoktu. Ardından ilginç bir görüntüye sahip olan, metalcileri andıran kız girdi söze. "Ben de Merve, tanıştığıma memnun oldum" gözlerim hepsinin üzerinde gezinirken gülümsedim.
Elimdeki kahveyi yudumlayıp derin düşüncelere daldım. Çok tatlı, iyi kızlara benziyorlardı. Umarım ileride bu düşüncelerimden pişman olmam.
Büşra, masadan aldığı çantasını alıp omzuna takarak ayağa kalktı. "Hadi derse gidelim"
Aynı bölümde olmamız benim için büyük bir şanstı. İlk günden öyle sıcakkanlı insanlarla tanışmak gerçekten çok güzel bir histi benim için. İdilden başka yakın arkadaşım yoktu benim. Onu da yıllardır görmüyorum.
Çantamı koluma alıp ayağa kalktım. Ece ve Merve hızlı adımlarla ilerlerken, Büşra ile birbirimizi tanıma amaçlı sorular soruyorduk. Amfide ders izleyecektik ve heyecanlıydım bu benim için bir ilk.
Adımlarımızı hızlandırıp amfinin olduğu sınıfa geçtik ve yerlerimize oturduk. Büşra'nin bu okulda ki ikinci yılı. Geçen sene aile sorunlarından dolayı okulla pek ilgilenemediğinden kalmış. Bunu da az önce konuşurken anlattı.
Hoca geldi, ve direk derse başladı. Derse odaklanmaya çalışıyordum. Çünkü bi hedefim vardı. Kendi ayaklarım üstüne duracaktım. O saçma sapan aile bile denmeyen insanlardan, o evden kurtuluşumun tek yolu buydu. Yapabilirdim, kendime inanıyordum. Her şeyin hâlâ çok güzel olacağına dair bir umut var içimde...
Ders saati bitti ve Büşra, "kalkın hadi biraz neşelenelim, ilk gün bakalım neler neler oluyor. Hem hava da alırız" güzel bir öneri de bulundu. Bir an önce okula alışmam gerekiyordu. "Olur" diyerek çantamı omzuma taktım. Büşra yanımdan bir saniye bile ayrılmıyor, beni okula alıştırmaya çalışıyordu çok ta hoşuma gitti öyle davranması. Bahçeye indik ve bir bank'ta oturduk. Tanımadığım bir sürü yüz. Ve tam karşımda duran uzun boylu, siyah kaşlı, siyah gözlü bir çocuk. Pür dikkat kesilip hareketlerini izliyor ve mimiklerini, gülüşünü izledim. 3 erkek ve 1 kız vardı yanında. Kız yanına yanaşıp şirin hareketlerde bulunuyordu. Sevgilisi miydi?
Göz göze gelmemiz ile irkildim soğuk hava birden bire üstüme yöneldi. Benim ona baktığımı anlamış gibi bir hali vardı.
Gözlerimi kaçırıp Büşra ile konuşuyormuş gibi yaptım. Büşra sessizliği bozdu, benim o çocuğu pür dikkat izledigimi anlamıştı. Sinirli bir hali vardı ve kızgın bir şekilde "Sen nereye bakıyorsun?"
"Hiçbir yere bakmıyorum, insanları tanımaya çalışıyorum" dedim umursamaz bir tavırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçinde
Teen FictionDeniz Ateş ; O çok tehlikeli, bencil Ateşli ve can alıcı! Kendini karanlığa hapsetmiş, hayatı siyah üzerine kurulu karanlık bir çölden ibaret. Duru Aslan ; O çok saf, Adı kadar duru ve göz alıcı bir güzelliğe sahip. Kendi halinde, sakin. Karanlık çö...