İlk Tanışma

2.2K 19 192
                                    

"Bugünlerde ruhum da gökyüzü kadar kasvetli. Okul döneminin henüz ortalarında olmamıza rağmen birkaç gündür inanılmaz derecede tükenmiş hissediyorum. Yine o günlerden biri, okula yürürken sanki bir şey beni geriye doğru çekiyor. Derin bir nefes alıp bütün gücümle okul kapısından içeri girmeye çalışıyorum ama nafile. Sanki düşüp orada ölecek gibiyim.

Uzaklardan gelen Nora'nın tatlı sesini duyuyorum.

"Hey nerede kaldın!" Diyor. Ona gülümsüyorum ya da en azından gülümsemeye benzer bir şey yapıyorum çünkü kasılan yüzüm gülmekten başka her şekle giriyor olmalı.

"Eva... Sen iyi misin?" Diyor endişeli bir sesle.

Kendime bakıyorum. Dizlerimin üzerine çökmüş oturuyorum yerde.

İyiyim, diyorum kendimi de ikna etmeye çalışarak. "Biraz başım döndü. Elini uzat da kalkmama yardım et."

Nora elini uzatıyor ve endişeli bir ifadeyle bakıyor bana. Endişeliyken bile yüzünden gülümsemesi eksik olmuyor. Açıkçası eskiden bu kadar neşeli biri olması sinirlerimi bozardı. Kimsenin bu kadar mutlu olamayacağını düşünürdüm ama onu tanıdıkça bunun sahte bir şey olmadığını anladım. Her zaman pozitifti ve herkesle iyi anlaşırdı. Okulun popüler kızı değildi belki ama yine de onu sevmeyen kimseyi bulamazdınız. Benim tam aksime... Sanki başımın üstünde siyah bir yağmur bulutuyla geziyorum. Kafeteryada ya da sınıfta kimse asla yanıma oturmaz, kimse benimle grup projelerine katılmak istemezdi. Benim de, açıkçası, bununla hiçbir sorunum yok. Yalnız olmayı seviyorum. "

Yalnızlıktan bahsetmişken, Nora'yla ayrı sınıflardayız. Bu da beni koridorun bir kısmını yalnız yürümeye zorluyor. Normalde bundan nefret ederdim ama bugün içimde garip bir his var. Neyse... Sınıfıma girdim ve geç kaldığım için sınıf öğretmenim Bay Jones'a hüzünlü bakışlar attım. Nora için bu her zaman işe yarayan bir taktik ama ben hüzünlüden ziyade sanki çişim gelmiş de zor tutuyormuşum gibi görünüyorum. Yine de Bay Jones sorun çıkarmadan sınıfa girmeme izin verdi. Şükürler olsun! İzni alır almaz en arka sıradaki yerime geçtim ve kafamı sırt çantamın içine gömdüm. Bay Jones anlatmaya başladı.

Tenebris isminde ruhani bir varlıktan bahsediyordu. İsminin Latincedeki karanlık kelimesinden geldiğini söyledi. Ve bu varlığın dünya ile öbür dünya arasında bir köprü olduğunu anlattı. Ne saçma, diye düşündüm. İnsanoğlu kendisini avutmak için saçma sapan hikayeler yaratmasıyla meşhur. Yağmur yağmadığında sinirlendirdiklerini düşündükleri bir tanrı mesela, ya da kendi uçkurları için suçlayabilecekleri şehvet tanrıçası... Öbür dünyayla bu dünya arasında bir köprü. Yaşayanların ölüleri artık rahat bırakması gerek. Babam öldü ve bu kadar. Daha ötesi olduğunu düşünmüyorum. Beni ona götürecek bir köprü falan da yok.

Beş dakika oldu ya da olmadı ders tekrar bölündü. İçeri giren öğrenciyi tanımıyordum. Arka sıradan gözlerimde pek iyi görmüyordu açıkçası. Bu bana artık gözlüğümü yanımda taşımam gerektiğini hatırlattı. Çocuk elindeki kağıtları Bay Jones'a verdi ve kafasını çevirip sınıfa doğru baktı. Panikle başımı tekrar çantama gömdüm. Sonra yaptığım şeyin ne kadar salakça göründüğünü düşündüm... Ah!Önümde oturan kızın saçlarının arasındaki boşluktan göz ucuyla ona baktım. Sıraların arasında kendinden emin bir şekilde ilerliyordu. Linda'nın yanındaki sıra da boş. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Benim yanıma oturmaz herhalde, diye düşündüm. Kimse oturmazdı. Grup projelerinde bile hep ben birilerinin yanına giderdim. Bazen okul sıramın lanetli olduğunu düşünüyorum.

Sınıftaki uğultu bir anda kesildi. Göz ucuyla Linda'ya baktım. O da bana bakıyordu. Ellerini göğsünde birleştirip gözlerini devirdi ve önüne döndü. Bay Jones'un gevrek sesini duydum. Tekrar dersi anlatmaya başlamıştı.

Tenebris'in RuhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin