Ertesi sabah annemin sesine uyandım. Sanırım beni uyandırmamak için kısık sesle konuşuyordu.
"Okula gitmesi gerek. Onun bir hayatı var!" dedi annem. Ağladığını duyabiliyordum. Daha önce onu ağlarken hiç görmemiştim. Babam öldüğünde bile. Ama son iki gündür sürekli ağlıyordu. İçim acıyla sızladı.
"Okula ihtiyacı yok." dedi Clyde kendinden emin kadife sesiyle. "Bilmesi gereken her şeyi ona ben öğreteceğim. Bu boyutta kalması bile gerekmiyor Kelly. O ölümsüz olacak."
Annemin aksine o beni uyandırmaktan endişe duymuyordu. Bana doğru yürüdüğünü hissettim. Kendine has kokusu başımı döndürüyordu.
"Eğer ruhunu seninle paylaşmayı kabul ederse tabii..." dediğini duydum annemin.
"Peki ya kabul etmezse Clyde? O zaman ne olacak?"diye de ekledi. Açıkçası bunun cevabını ben de merak ediyordum.Gözlerimi açtım. Başımda, sanki minik minik iğneler batırılıyor gibi inanılmaz bir acı. Bu çok garip... Clyde'ın koyu mavi gözlerine baktım. Artık onun hissettiği her şeyi ben de hissediyordum.
"Sonunda uyandın." dedi gülümseyerek. Ama gülümsemesi bir mutluluk belirtisinden yoksundu. Annem de gözyaşlarını hızla silip gülümsemeye çalıştı.
"Günaydın tatlım.. Sen iyi misin?" Konuşmadan, başımla onayladım. Sanki bir daha konuşamayacak gibi hissediyordum.
"Okula gitmek istiyorum." dedim en sonunda. Kelimeler ağzımdan zar zor dökülmüştü. Clyde şaşkınlık dolu bir ifadeyle baktı bana. Sinirlendiğini hissettim ama sonra o his hemen kayboldu. "Ne?" Diye çıkıştım ukala bir tavırla. "Bir anda hayatıma girip her şeyi değiştirebileceğini mi sandın?"
"Peki... Okula gideceğiz. " dedi. Kolay pes etmişti. Zafer sevincim kısa sürmüştü gerçi.
"Gideceğiz derken? Birlikte mi?" Dedim. "Bebek bakıcısına ihtiyacım yok Clyde."
Okulda onunla görülme düşüncesi beni hem korkutuyor hem de heyecanlandırıyordu. Nora'nın vereceği tepkiyi düşünmemeye çalıştım. Kesin kafayı yerdi...
"Bebek bakıcılığı yapmıyorum. Ayrıca ona söyleyemezsin." Dedi Clyde.
"Ne?" diye sordum. "Kime, Neyi söyleyemem?"
"Küçük arkadaşına bu olaydan bahsedemezsin. Aslında kimseye bahsedemezsin. "
Aklımdan bunu geçirdiğimi nereden bildiğini bilmiyorum. Zihnimi okumak konusunda şaka yaptığını umuyordum.
"Zaten söylesem de kimsenin bana inanacağını sanmıyorum." Diye mırıldandım.
Onun ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmemeye çalışıyordum. Ama yanaklarım hemen kızardı ve vücudumu ateş bastı. Clyde yine o muzip gülümsemelerinden birini yapıştırdı kavisli yüzüne. Utançtan suratım iyice domates gibi olmuştu.
"Hadi. Hazırlan da gidelim." Dedi en sonunda beni bakışları ve gülüşüyle utandırmaya devam ederken. "Ben hazırım." dedim. Üstümdeki kırış buruş kıyafetlere uzun uzun baktı ve "Peki..." Dedi. "Benim için hava hoş."
Küçümser bir tavırla gözlerimi devirdim. Başarısız bir girişimdi. Clyde'ı küçümsemek mümkün değildi çünkü. O her bakımdan benden üstündü ve ben bu halimle çirkin bir sokak kedisine benziyordum. Belki de hayatımda ilk defa saçımı bile taramadan çıktım evden.
Okula yolculuk sıkıcı ve akıl almaz derecede uzun geçti. Clyde'ın arabasından indiğimde herkes bir anda beni izlemeye başladı. Ya da Clyde'ı. Bilmiyorum. Bu durumun azcık da olsa hoşuma gitmediğini söylersem yalan söylemiş olurum... Bir günlüğüne de olsa görünmez değildim. Clyde'ın muhteşem aurası beni de kendiyle birlikte aydınlatıyordu. Göz ucuyla ona bakıp gülümsedim. O zaten arabadan indiğimizden beri gözlerini benden bir saniye bile ayırmamıştı. Bakışlarını üstümde hissetmek tenimi yakıyordu. Sanki o beni izlerken bedenim şeffaf oluyor ve Clyde gözleriyle ruhumun derinliklerine dokunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tenebris'in Ruhu
FantasiTenebris. Ruh toplayıcı. Tenebris ve erkek kardeşi, tanrı tarafından insan ruhlarını toplamaları için gönderildi dünyaya. Tenebris kötü ruhları toplarken, kardeşi iyi olanları topluyordu. Bir süre sonra Tenebris ruhları tanrıya teslim etmek yerine...