3- Kar Tanesi

78 41 26
                                    

Günlerdir hatta aylardır düşündüğüm tek şey şu gelişimin biran önce tamamlanmasıydı. Onunla yalnız ben ilgileniyordum. Arada profesörün kontrolleri haricinde değişen bir şey yoktu. Son birkac gün dedim kendime. Birkaç gün daha sabretmem lazımdı.

Yavaş yavaş giyinirken kapım tıklatıldı.

- Aybars ben janset girebilir miyim ?

Ah şu bela kadın gelmişti. 25 yaşında, kalmış 5 senelik ömrü hala benim peşimde dolanıyor .

+ Gelebilirsin Janset

- Ah tanrım yine çok yakışıklısın.

Yine hayran gözlerle beni elde etmeye çalışan diğer böcek.
Jansetin doğumunu ah pardon oluşumunu hatırlıyorum. Sabaha karşı tamamlanan gelişimi ona Janset ismini vermemizi sağladı. Güneşin doğuşu jansetle tamamlandı.

Konuşmasını beklemeye başladım. Eğer ben konuşursam konu giderek uzayacaktı biliyorum.

- ımm ben şey icin geldim. Profesör seni bekliyor. Yeni tamamlanan gelişim için.

Işte dedim beklenen an gelmişti. Ortaya nasıl bir sey çıkacak merak ediyordum. Hızlıca en alt kata inmeye başladım. Onu ilk ben görmeliydim. O benim eserimdi ve ben eserimi kimseye yem etmeyecektim.

Profesör, ben ve birkaç çalışan böcekler yani insanlar.

Herkes merakla benim devasa kavonozu açmamı bekliyordu.
Içimde hissettiğim garip bir heyecan vardı. İlk defa deli gibi merak ettiğim bir insanı çıkaracaktım yeni dünyasına. İsmini verecek onunla ben çalışacaktım. 30 yıl yaşatacak sonra onu ben yaratıcısı olan ben yok edecektim.

Yavaş yavaş kavonozun kilitlerini açtım. Önümde sıralanan kodları tek tek girmeye başladım. Son rakam kalmıştı. Ona da bastığımda tüm kilitler açılacak ve artık o özgür olacaktı. Sadece benim yaptığım kodlamalarla oluşan bu şey artık benim dünyama girecekti.
Tedirgin bir o kadar da heyecanlı bir şekilde son rakama bastım ve açılan kilit sesleriyle kapaklara yöneldim. Yavaş hareketlerle kapakları açmaya başladım.

Kapağı sonuna kadar kaldırdığım an herkes dikkatle içeriye bakıyordu. Henüz ben bakmaya cesaret edememiştim. Zamani geldi artık dedim ve ona baktım. Ve bir daha kendime bakamadım.
Nasıl olur da böyle bişey çıkar dedim kendi kendime. Nasıl olurda bu kadar güzel bu kadar gösterişli bu kadar muazzam bir insan çıkar dedim.
Altın gibi parlayan uzun saçları vardı. Daha önce kimsede yapılamayan uzun saçlar. O uzun bacaklar ve ürkütücü bir o kadar da hayranlık yaratan kırmızı gözler.
Sanki o gözler beni içine esir almıştı. Bir türlü başka yere odaklanamıyordum. Yarım saat sonra kendine gelecekti ve ben bu eserin eşsiz sesini duyacaktım. Belki de onun kusuru sesindeydi ya da muhteşem sesiyle kusursuz bir insan olacaktı o.

Kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden laboratuvardan çıktım. Ona hemen bir isim bulup kendine geldiğinde ismiyle hitap etmeliydim. Ona bir böcek diyemezdim. O benim gördüğüm en harika insandı. Beni büyüleyen beni benden geçiren insandı.

Dışarıya çıktım yürümeye başladım.
Yerdeki beyaz kârlar ruhumu aydınlatmaya devam ediyordu. Sağa sola dolanmak beni yorsada son 10 dakikam kalmıştı. Dikkatli düşünmem lazım ona onun gibi özel bir isim bulmam lazımdı.
Mevsimler dedim kendi kendime. Yerdeki kara baktım umutla. Bu beyaz örtüye bu masumiyete baktım hayranlıkla. Işte dedim iste...

Onun gibi eşsiz güzelliğe bu beyaz kadar masum sonsuz bir şey vermeliydim. Yere düşen
kar tanelerine baktım. Tıpkı onun gibi yavaş yavaş yere düşüp birlikte eşsiz bir manzara oluşturan bu beyaz kristallere.
Ve dedim ki sen benim en güzel manzaramı oluşturan insan sen benim masumiyetim sen benim duygularım sen benim kar tanem sen benim BELFÜM.

HATALI KODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin