BÖLÜM 1
"Hey hyung." Hoseok kütüphanedeki kalabalığın içinde bir hayli yüksek sesle söyledi. Yoongi döndü ve elindeki kitaba bakınmadan önce genç olanı susturdu. Kitabı gerçekten okumuyordu ama şimdiye dek sayfalar parmak uçlarında küçük bir pürüzsüzlük hissi vermişti.
"Evet, Hoseok. Ne istiyorsun? Kitap okuyorum." Yoongi keskince söyledi, diğerinin gözleriyle buluştu.
"Eminim okuyorsundur." Hoseok gözlerini devirdi. "Ama her neyse. Jimin'in hâla kalacak bir yere ihtiyacı var. Benimle sonsuza dek kalamaz."
"Hoseok, bunu konuşmuştuk!" Yoongi iç geçirdi, burun kemerini kavrayarak, elinde ki kitabı kapattı. Hoseok ellerini masaya vurdu, tokat sesinden önce Yoongi ona kafasında ki kitapla küt diye vurdu.
"Hyung! Bu acıttı!" Hoseok kafasını korudu.
"İyi," Yoongi kitabını çantasına koymaya başlarken Hoseok elini kavradı.
"Hyung, lütfen. Jimin'in gerçekten senin gibi birine ihtiyacı var."
"Bir küçüğe nasıl göz kulak olacağımı bile bilmiyorum, Hobi. Bilseydim, evet derdim. Birine bakamam. Beni kuzenlerimleyken gördün; ruhsal çöküş için hazırdım!" Yoongi kolunu uzun olanın tutuşundan kurtardı, çantasının fermuarını kapadı ve ayaklandı.
"Jungkook'la iyi oynuyordun. Ve Taehyung'la da."
"Evet, Hoseok. Oynuyordum. Evimde uzun süreliğine bakmıyordum." Yoongi sertçe cevap verdi.
"Hadi, hyung. O da gerçekten uslu. Jimin ne söylersen söyle her zaman yapar. O burada olduğu zamanki halinden az çok biliyorsundur." Hoseok neredeyse dizleri üzerinde yalvarıyordu. "Ayrıca, sen onun için harika bir bakıcısın. İnsanların etrafında sık sık dominant olabiliyorsun."
Yoongi dışarı yürümeye başlarken kiprikleri arasından baktı, Hoseok ellerinde kitaplarla, onun arkasından koştu. "Bu da ne demek oluyor?"
"Kookie ve Tae ile oynadığında, nasıl sert ama şefkatli bir tonda hayır deyişin gibi. Neredeyse herkese makul talimatlar veriyorsun. Daima herkesin kıyafetlerini düzeltmeyi deniyorsun, tıpkı herkesin saçlarını düzeltmeyi denemen gibi. Yaptığın tüm bu küçük şeyler. Ve Jimin'in tüm ihtiyacı olan, istediği şey bunlar."
Yoongi çıkışa ulaştıklarında durdu, elini metal kapı kulpunda durdurdu. "Bunları yapıyor muymuşum?"
"Gördün mü?! Farkında bile değilsin!" Hoseok neredeyse çığlık atıyordu. Bu ona sanki tuğladan bir duvara konuşuyormuş gibi hissettirmişti. "İnternetten dairesini paylaşmak için birilerine bakıyor. Tehlikeli birine mahsur kalabilir. Sana sorma sebebim bu hyung. Ona bakabileceğine inanıyorum." Yoongi hâla düşünceleri içinde donmuşken Hoseok kapıyı açtı.
"Tamam, yapacağım," dedi Yoongi, çantasının kayışlarını tutarken Hoseok rahatlıkla yumruk- nefesini verdi. "Ama o renkli kalemlerinden birini kırıp ruhsal çöküntüye girerse sabahın dördünde benden bir çağrı alacaksın, çünkü tamamen senin suçun."
***
Yoongi genç olanın evinin içine girdi, bir ses kendi kendine kulaklarını doldurdu. Bu ses gülen bir grup insan sesiydi. Biri çığlık atıyordu, diğeri gülüyordu ve bir diğeriyse çok tiz bir sesle kıkırdıyordu. Buna karşın, konuşan iki insan daha vardı.
"Hey, Seokjin! Namjoon! Orada mısınız?!" İkisi ayakkabılarını lekesiz koridorda çıkartırken Hoseok bağırdı.
"Evet, oturma odasında!" Namjoon bir uçtan bir uca bağırdı. Salona vardıklarında Jungkook bağıran Taehyung'a gülerek bağırırken kuzgun saçlı çocuğun onu aşağı sıkıştırıp gıdıklaması ile karşılaştılar. Diğer çocuk ise köşede arkasına yaslanmış kıkırdıyordu.
Jimin.
"K-Kookie! L-lütfen bu g-gıdıklayışın çok k-kötü! Hobi a-amca!! Bana y-yardım et!" Taehyung, Jungkook bükülüp onun gitmesine izin verdiğinde bağırdı.
"Babacık! Dönmüşsün!" Jungkook koşup Hoseok'a belinden sarılırken çığlık attı. Yoongi biraz geri çekildi, kuzenlerinin bir hafta onda kalması hakkında etkili bir hatırlama yaşadı. Düşüncesine karşı hafifçe tüyleri ürperdi, belinin etrafında Jungkook'un ellerini hissetti. "Selam, Yoongi amca."
"Hey Kookie, iyi misin?" Yoongi sordu, saçlarını karıştırdı. Genç olan dudaklarında geniş bir gülümseme ile onayladı.
"Evet, gittiğin günlerde TaeTae ve Jiminie ile oynadım," Jungkook açıkladı. "Sonra Jinnie amca yemek pişirdi ve Joon amca neredeyse mutfağı yakıyordu." Jungkook, Jimin ve Taehyung'la oturmaya gitmeden önce güldü.
"Jimin, bir dakikalığına benimle ve Yoongi'yle gelebilir misin? Seninle konuşmak istiyoruz." dedi Hoseok, elini uzatarak. Jimin'in gözleri, kalkıp kendine çeki düzen vermeden önce, bir an için Yoongi'ye doğru uçtu. Çizgili bir tişörtle sevimli bir kot tulum giyiyordu, bileğinde bir demet bileklikle dağınık saçları vardı.
"Evet, Hobi amca." Jungkook ve Taehyung tekrar oynamaya, Namjoon ve Jin haftasonu ne yapacakları hakkında konuşmaya başladığında fısıldadı.
Jimin konuştuğunda ikisi de yemek odasına girmişti. "Başım belada mı Hobi amca?"
"Hayır! Tabii ki hayır; yaramazlık yapmadıysan tabii. Yaptın mı?" Hoseok sordu. Jimin başını salladı. "İyi. Şimdi Jimin, birazcık büyümen lazım çünkü Yoongi-hyung'un sana çok önemli bir sorusu var." Yoongi gözlerini kırptı, gözleri Hoseok'a uçtu. Genç olanın soracağını sanıyordu, ona sorduracağını değil!
"Um, evet. Hoseok bana kalmak için bir yer aradığını söyledi, doğru muyum?" Yoongi sordu. Jimin nefesi kesilmeden önce onayladı.
"Kimin bana bakacağını biliyor musun?" Jimin sordu, şimdi sesi biraz daha derindi, olgun olmaya çalışıyordu. Yoongi tepkisine karşı yavaşça gülümsedi.
"Evet, galiba. Benimle yaşamaya ne dersin?" Yoongi sordu. Jimin ağzını şokla kapattı.
"G-gerçekten mi?" Yoongi onayladı. "Evet! Evet, lütfen! Çok çok teşekkür ederim Yoongi-hyung!" Jimin sıçrayıp büyük olana sıkıca sarılmadan önce çığırdı. Yoongi diğerinin tepkisine güldü.
"Bir şey değil Jimin." Kıkırdadı, Jimin'in saçlarını karıştırdı.
"TaeTae ve Kookie'ye s-söyleyeceğim!" Jimin koridora koşarken cıyakladı. Yoongi ve Hoseok odayı terketti. Yoongi Hoseok'a baktığında, geniş bir sırıtma dudaklarına serpildi.
"Sana ne demiştim?" Hoseok şakayla sordu, sarışın olandan kolunun üstüne bir yumruk kazandı.
-
©buzzbees.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
acute case. [tr]
Fanfiction※【yoonmin】 "Çok aptalsın, babacık!" "Bekle, bana ne dedin sen?" ©buzzbees. [turkish translation]