BÖLÜM 2
Yoongi eBay linkinden çıkış yapıp, dizüstü bilgisayarını kapatırken iç geçirdi. Sarışın olan, Jimin'in bir yatağa ve kişisel eşyaları için mobilyaya ihtiyacı olduğunu unuttuğundan, acele ile hesabından makul bir şeyler araştırmıştı.
Jimin bugün taşınıyordu ve Yoongi hazırlıksız, artı olarakta panik içindeydi. Kuzenlerine yeniden ancak kalıcı olarak baksaydı ne olurdu? Dizüstünü yatağının altına koymadan önce düşüncesine karşı ürperdi. Genç oğlanın sevebileceğini düşündüğü bir şey bulamamıştı, ancak diğer bir yandan da çocuğun nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını bilmiyordu.
Ön kapısından yükselen gürültülü kapı çalma sesi onu düşüncelerinden çekip aldı. Dudağını ısırıp, kusursuzca temizlenmiş salonu geçerek, ön kapısına yöneldi. Kapıya ulaştığında, açmadan önce derin bir nefes almıştı.
Kapının arkasından, siyah kotuna sıkıştırdığı tişörtüyle dikilen Jimin ortaya çıkmıştı. Hoseok üzerinde 'kıyafetler' yazan bir kutu tutuyordu.
"Yoongi-hyung! Merhaba!" dedi Jimin, gözlerini yarım hilâl şekline sokan bir gülümseme yüzünü kaplarken.
"Hey Jimin. Kutuların nerede?" diye sordu Yoongi, çocuğun boş ellerine bakıyordu. Jimin birazcık kızarıp, parmakları ile uğraştı.
"Arabadalar çünkü onları kaldırmayı beceremedim. A-ama deneyebilirim!" Hoseok çocuğa arabadan hafif eşyalarını getirmesini söylerken Yoongi kıkırdadı. Hoseok Jimin'in yeni odasına girip kaşlarını çattı.
"Hyung-"
"Biliyorum. Bir şeyler sipariş etmeyi unuttum bu yüzden ne yapacağımı bilmiyorum. Çatı katından indireceğim bir yatağım var ve hepsi bu." Yoongi sarsakça gülerek, boynunun arkasını ovdu.
"Ah, o halde bir yatağa sahip olana dek o yatakta uyumak zorunda kalacak." dedi Hoseok, alt kattan yükselen bir çığlık ve ağlama duymadan önce. Yoongi neler olduğunu görmek için dışarı koşarken Hoseok da kutuyu yere indirmişti. Yoongi, Hoseok'un arkasında olduğunu bilerek ön kapıya yürüdü ve önünde dağılmış kıyafetlerle Jimin'in yerde olduğunu gördü.
Yoongi eğildi ve Jimin'in omzunu okşadı. "Hey, neler oldu Jimin?" Jimin'in sızlandığı esnada sordu.
"B-bağcıklarıma takıldım v-ve her şeyi devirdim. Cidden ç-çok dağıttım. Ü-üzgünüm Yoongi-hyung." Jimin hâlâ ağlarken, burnunu çekti. Yoongi onu sakinleştirmek için kolunu ovmaya kalktı.
"Sorun yok; dağınıklık önemli değil. Sen iyi misin? Kafanı ya da bir yerini vurdun mu?" Yoongi, Jimin'i ayakları üzerine bırakırken sordu. Genç olan ellerinde sıyrık var mı diye kontrol ettikten sonra başını nazikçe salladı.
"H-hayır. Çok üzgünüm hyung. Bu b-bir kazaydı." dedi Jimin boynunu eğerek.
"Sorun değil. Şimdi hepsini yukarıya taşıyalım ve yerleştirelim, tamam mı?" Jimin başını sallayarak, yavaşça burnunu çekti. Hoseok onların arkasında direniyordu, dudaklarına ufak bir tebessüm yerleştirmişti.
***
Jimin'in kıpırdanmaya başladığı sırada, Yoongi ve yeni ev arkadaşı alt katta oturuyorlardı. Çokça. Hoseok, Jungkook'a bakmak ve ikisinin birbirini daha iyi tanıması için gitmek zorunda kalmıştı. İkiside alt kattaki koltukta oturuyordu, Yoongi amazon hakkında ki kitabını okuyordu. Genç olan her hareket ettiğinde koltuk yavaşça hareket etmeye devam ediyordu.
"Jimin, iyi misin?" Yoongi sordu, sayfasını işaretleyip, Jimin'e dönmek üzere kitabını bıraktı. Genç olan kırmızı suratıyla, başını kaldırdı.
"Bu kıyafetlerle r-rahatsız hissediyorum." Jimin sakince söyledi.
"Gidip onları değiştirebilirsin Jimin. Mahsuru yok." Yoongi istemsizce söyledi. Jimin başını sallarken, dudağını sertçe dişledi. "Neden olmasın?"
"Bol kıyafetler giymeyi deniyorum. Ç-çünkü sen benim gibi bir insan değilsin." Jimin başını hafifçe eğerek, açıkladı. Yoongi diğerinin çenesini yukarı kaldırmadan önce iç çekti.
"Jimin, cidden benim için sakıncası yok. Eğer rahat değilsen, git ve ne istiyorsan onu giy. Artık burası senin de evin; bunu unutma, tamam mı?" O kalkıp odasına doğru koşarken, Yoongi söyledi. Kıkırdayarak, telefonunu aldı, Hoseok'tan gelen mesaj bildirimini farketti.
Hoseok 16:45
İkiniz anlaşabiliyor musunuz?
Yoongi 16:52
Galiba evet??? Pek konuşmadık ama şimdi rahat bir şeyler giyiyor.
Hoseok 16:53
Ah, iyi o zaman iyi şanslar hyung. Jimin kızlara özgü kıyafetler sever.
Yoongi çenesini okşayarak, telefonunu bırakmadan önce kaşlarını çattı. Kitabını geri aldığında, Jimin kapı aralığından öksürdü. Büyük olan döndü, oğlanın yalnızca kafasını kapıdan çıkardığını gördü.
"S-sorun olmadığına emin misin?" Jimin sordu, sesi hafifçe titredi. Yoongi güldü ve gelmesi için onu eliyle çağırdı.
"Tabii ki sorun değil." dedi ona. Jimin içeri girip kıyafetlerini göstermeden önce dudağını dişledi. Kıyafeti baldırlarının çoğunu gösteren, siyah bir şorttu. Beline pantolon askıları tutturulmuştu. Jimin elinin üstünü ovarken kısakollu beyaz tişörtü aşağı sıyrılmıştı.
Yoongi kendini genç olana bakarken buldu, gözlerini ayırması olanaksızdı. Jimin yüzünü gizlerken kızarmıştı. "Ü-üzgünüm hyung. Değiştirmemeliy-"
"Hayır!" Yoongi onun cümlesini keserek Jimin'e karşılık söyledi. Küçük olan kocaman gözlerle baktı, ellerini yüzünden ayırarak, kollarının gevşekçe iki yanına düşmesine izin verdi. "Hayır, bu iyi. Sana çok yakışmışlar." Yoongi onu ikna etti. Jimin aniden gülümsedi, gözlerinin yarım ay şeklini almasını sağladı.
"Teşekkürler hyung!" Jimin mutlulukla koltuğa geri döndüğünde söyledi, sırıtışı dudaklarından eksik olmamıştı.
-
©buzzbees.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
acute case. [tr]
Fanfiction※【yoonmin】 "Çok aptalsın, babacık!" "Bekle, bana ne dedin sen?" ©buzzbees. [turkish translation]