1

213 8 1
                                    

Multimedia: Rheanna Rokmara

Okurken kafanız karışabilir biraz karışık bir konu var ama ileri ki bölümlerde her şey açıklanacaktır :)))

Başım, sanki birazdan ortadan ikiye yarılacakmışçasına ağrıyordu. Bu faktörü göz ardı etmeye çalışıp bir kez daha doğru hanedanın adını hatırlamaya çalıştım.

Tarih derslerinden nefret ediyordum!

''Şey-'' Şu lanet adı bir kez olsun hatırlasam ne olurdu sanki? ''Sani olabilir mi?''

Üstad Kayro bana sanki krallığın en aptal böceğiymişim gibi baktı ve bıkkınlıkla başını iki yana salladı.

''Sani, kraliçemizin hanedanı Rheanna, en azından bunu ayırt edebilmeni umardım.'' Biraz bekledi ve devam etti: '' Doğru cevap Marnas olacaktı.''

Belki bu işten sıyırabilirim umuduyla sanki cevap dilimin ucundaymış da söylememişim gibi bir ifade takındım. Normal şartlar altında ezberim kuvvetliydi ancak son zamanlarda pek odaklanamıyordum.

''Anlaşılan ödevlerine yeterince çalışmamışsın.'' Üstad Kayro'nun sesi henüz bana ulaşamadan uçup gidiyordu sanki. Aklım yalnızca ve yalnızca iki hafta önceki baskınla ilgilenebiliyordu. Doğrusu, o girişim ve benim hamlem, tarih kitaplarında olmayı bu gereksiz isim ezberleme işinden daha çok hak ediyordu.

Düşünüyordum da, eğer olup biteni görmemiş olsaydım gerçekten kaçabilirdi. Bu ihtimal beni kahrediyordu çünkü sonucunda neler olacağını tahmin dahi edemiyordum. O geceye dair tüm anılar aklımda henüz dün yaşanmış gibi netti, hatta o gün yağmur yağdığını bile unutmamıştım. Gabe'le ettiğimiz sohbetler ve nice dedikodular, gecenin oldukça geç bir saatinde nihayet son bulmuştu ve ben de odama dönüyordum. Koridorlarda bir farklılık olduğunu fark etmiştim- ki bu tamamiyle şans eseriydi. İznim olmamasına rağmen Doğu koridoruna yakın taraftan gitmeye karar vermiştim, yerdeki ölü muhafızlar doğal olarak ilgimi çekmişti. Karasızdım ve neler olacağını çok rahat kestirebiliyordum. Ne olursa olsun onun kaçmasına izin veremezdim, Güneş yeniden özgürlüğüne kavuşmayacaktı.

İlk iş olarak, Kraliçe Tatiana'nın odasına gidip, ona haber vermiştim. Vicdan azabı duyuyordum, üstelik neden olduğunu bilmiyordum bile. Güneş'i hayatımda hiç görmemiştim. Bizi bağlayan hiçbir şey yok gibiydi- tabii şey dışında...

Kısacası, sonuç benim sayemde başarısız olan ufak çaplı bir kaçırma girişimiydi.

''Rheanna?'' Üstad Kayro'nun bana yönelik seslenmesiyle kendime geldim. Bu dalıp gitme işine bir son vermeliydim, beni saran bu vicdan azabından da derhal kurtulmalıydım. Başka çaresi yoktu.

''Üstad Kayro, söz veriyorum ki bir sonraki dersimize hazırlıklı geleceğim, şimdi çıkabilir miyim?''

Gri ve bordo detayları olan, gümüş rengi cübbesinin içinde oldukça sert fakat bir o kadar da gülünç duran Üstad, bana 'yine mi' der gibi baktı. Bu soruyu bir süre kafasında tarttıktan sonra benimle daha fazla zaman geçirmek istemediğinin farkına varmış olacak ki, izin verdi ve beni saatlerdir süren bu ıstıraptan (tarih dersi) kurtardı.

Kararını değiştirmesine fırsat bulmasına izin vermeden bir çırpıda eşyalarımı toplayıp, kapıya yöneldim. Gabe'i bulmam, onunla konuşmam ve içimi biraz da olsa dökmem gerekliydi.

Bu denli büyük bir vicdan azabıyla yaşamak bana zor geliyordu. Kendimi korkunç biri gibi hissediyordum ve ihanet duygusu yakamı hiç bırakmıyordu.

Bunun benim suçum olmadığına inanmak istiyordum. Bütün bunları ben seçmemiştim- Ay olmayı ben istememiştim. O'nun kaderim olması benim elimde değildi. Onu istemiyordum lakin durumu kabullenmiştim. Yine de içimde ona karşı beslediğim öfkeyi söküp atamıyordum.

Güneş ve AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin