-Giriş.

77.5K 683 83
                                    

Doğrulduğum yerden kalktım ve makyaj aynamın önüne geçtim. Hafif bir makyaj yaparak dolabımdan birkaç parça alıp giyindim Okula gitmeyecektim. Holdinge uğramalıydım. Beynimdeki binlerce düşünce beni yoruyordu.

Babam,Savaş Altan bir yerlerimin kılı onun gibi babadan değerli. Sadece mirası umurumdaydı aslında asla marka olmadan yaşayamazdım. Veya,arkadaşlarımın yanında ezik kız olamazdım. Bekaretim olmamasına rağmen okuldaki herkes beni istiyordu neredeyse okuldaki herkesle yatmıştım ve bu sayede etrafa yayılan bir ünüm vardı.

Aşağı inip annemi görmeden çıkmaya çalıştığımda,Siyah Gucci rugan topukluların sesi arkamdan geliyordu;

''Ooo Yakut Hanım bu ne hız anneye selam yok mu?''

''Bu sabah yok.''dedim bıkkınlıkla. İstemiyordum bu kadını basımda annem filan da değildi üstelik.

Kendini annem sanan salak kadın ağzını aralamıştı ki kapıyı son hızla açıp çıktım. Ve sokağın kenarında duran, Beyaz Audi A8'e bindim ve Holdingin yolunu tuttum. Bugün kapalı bir hava vardı böyle kapalı havalar enerjimi alıyordu. Büyük 'Altan Şirketler Topluluğu' tabelasını gördüğümde geldiğimi anlayarak ayağımı gazdan çektim. Arabadan indiğimde karşıma vale çıktı ve anahtarları kaba bir şekilde ona fırlattım. Bu adamdan nefret ediyorum. Büyük siyah cam kapıdan içeri girdiğimde çoğu erkeği arkadan veya sol taraftan kalçalarımı keserken yakaladım.

Her erkek böyleydi.Binlerce kızla sevgili olurlar karşılarına Yakut Altan çıkar ve başka kızları gözleri görmez.

Babamın odasına giden siyah parlak kapıyı açtığımda babam kaşları çatık bir şekilde karşısında oturan adamla konuşuyordu.Beni görünce kısa bir el hareketiyle yan taraftaki siyah deri boş koltuğu gösterdi.Hızla koltuğa oturdum.Tabii bacak bacak üstüne atmayı unutmadım.

Babamın karşısındaki adamla göz göze geldiğimde,bana gülümsedi gözlerimi ondan kaçırdım. Buraya iş konuşmaya geldiğini sanıyordum ve laubali olmanın anlamı yoktu. Oval yüzü kumral ten rengi ve mavi gözleri onu tapılası yapıyordu. Ve küçük şekilli burnu onun sigara kullanmadığını ele veriyordu. Babam yavaş bir şekilde ayağa kalktı.

''Hemen dönerim.''adama sevecenlikle gülümsedi ve kalktı.

Kumral tenli dehşet adam karşıma dikildi ve ellerini göğüslerime daldırdı. Buna izin verdiğimde daha da ileriye gideceğini koyulaşan ve bebekleri irileşen gözlerinden anladım. Elini hızla ittirdiğimde,yüzünü buruşturdu ve arkasını döndü. Utanıyor muydu? Evet utanması gerekiyordu da zaten.

''Seninle olmaz..Babamın ortaklarıyla üstelik babamın ofisinde böyle yapmıyorum,üzgünüm.''

Ellerim titrerken odadan çıktım. Nefes nefeseydim. Karın kaslarımın gerildiğini hissettim. Evet tek bir dokunuşla bütün bedenimi alevlere sarmıştı. Terlemiştim. Şortumu daha da yukarı çekiştirdim. Saçlarıma kısa bir dalga verdim. Geniş hole doğru yürüdüm ve uzun topuklarımın üzerinde düşmemeye çalıştım.

Babamı gördüğümde sekreterini elliyordu.Geç kaldığı belliydi!

Gördüklerim iğrençti. Daha fazla midemin kaldıramayacağını anlayınca uzaklaştım. Tabiiki onları dikizleyecek kadar midesiz bir insan değildim. O an aklıma içerideki kumral tenli kas yapısı kusursuz olan bir heykel edası ile oturan adam geldi. Saçmaydı sanki çok kez görmüşüm gibi geliyordu.

Midemin havalandığını hissettim. Omzumda bir dürtü hissedince sıçradım.Karşımda yine o adam belirdi ve kulağıma yaklaşıp,Kulaklarıma üfledi,nefesi ağırdı;

''Yakut Altan tadın nefis. Elbette bir gün o vücudunun tadına bakacağım''

Arkasından bakakaldım. Aklım almıyordu. Evet biliyordum güzeldim ama,Böylesine tapılası ve kusursuz bir adamın beni istediğine şaşırıyordum. O an içimdeki taçlı prenses kafasını duvarlara vuruyordu. Tadım nefis miydi cidden?Yoksa bu adamdan korkmalı mıydım?

KöleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin