Bölüm 3: BUZ

5.8K 329 68
                                    


Bölüme başladığınız tarihi ve saati buraya yorum olarak bırakabilirsiniz!

Bölüm Şarkısı: Lorde - Green Light

***

Bölüm 3: BUZ

Telefonumu parmaklarımın arasında döndürüp dururken, farkında olmadan titrettiğim bacağımı değiştirerek derin bir nefes aldım ve bir kez daha tuş kilidini girerek babamın ezberlediğim numarasını tuşladım.

Telefonu kulağıma yaslarken, kalbim tuhaf bir sızıyla çarpıyordu. Anneme Ulaş'ı koruyamadığımı ve Mete'nin elinde olduğunu söylerken hissedemediğim duygular şimdi boğazıma yükleniyormuş gibi bir yumru boğazıma yerleşmiş ve her yutkunuşumda sızısını boğazımdan vücuduma yaymaya başlamıştı.

Derin bir nefes alarak çalan telefonu dinledim bir müddet. Parmağım ekranda kapatma tuşunun üstündeydi fakat telefon kulağıma dayalı olduğu için ekranı kararmıştı ve parmağımın ekranda oluşu şimdilik bir anlam ifade etmiyordu. Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım ve telefonun açılmasını beklerken telefondan yükselen her sesle birlikte aldığım nefesi yavaşça verip, sessizliğinde bir derin nefes daha aldım.

Dördüncü çalışın ardından telefon açılırken babamın gür sesi hattın diğer ucundan yükselerek kulağıma ulaştı ve bir anda dumura uğramışım gibi tüm kelimelerimi yutarak öylece kalakaldım. Ulaş'ı babamdan uzaklaştıran benken, şimdi bu kelimeler dudaklarımdan nasıl dökülecekti?

"Deniz? Sen misin kızım?"

Babamın soran sesi bir kez daha yükseldiğinde hafifçe yutkunarak, "Evet, benim, baba..." dedim ve ne diyeceğimi bilemeyerek babamdan bir karşılık verdim. İkimizin arasında dönüp duran sessizlik, iç çekişimle bir son bulurken konuşan kişi babam olmuştu. "Bir sorun var, değil mi?"

"Evet... Üzgünüm, benim hatam," dediğimde, "Seni dinliyorum kızım... Biliyorsun, her hata bir tecrübedir. Şimdi benim baban olarak görevimse, sana yaptığın bu hatadan pişman olmamanı sağlamak için destek vermek olacak," karşılığını verdi. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Belki Akhorozları biliyorsundur baba... Mete Akhoroz, Ulaş'ı kaçırdı ve şimdi Ulaş onun elinde," dedim.

Kelimeler dudaklarımdan acı bir tatla dökülürken, aramızda yine derin bir sessizlik oluştu. Nefes seslerimiz birbirine karışırken, "Sen, iyi misin peki?" diye sordu babam, sanki bu sorunun tek sebebi, aramızdaki bu sessizliği bozmaktı. Aklına gelen tek soru bu muydu yoksa beni suçlamamak için, beni düşünüyormuş gibi mi davranıyordu?

"İyi değilim baba... Kardeşimi koruyamadım," dediğimde, bu kelimelerin dudaklarımdan dökülmesi yüreğimden bir ağırlığın kalkmasına ve yerine daha acı verici bir rahatsızlığın yerleşmesine neden olmuştu.

"Sizi korumak benim görevimdi... En başından seni koruyabilseydim, şimdi bunların hiçbiri başımıza gelmezdi. Ne zaman eve döneceksin?" diye sordu babam, sesi git gide kısılıyordu. Onun da boğazına bir yumru yerleşmiş ve acı vermeye başlamış olmalıydı. Babamın neler hissettiğini, sanki şimdi kendi içimde hissediyordum.

"Kardeşimi almadan eve dönmeyeceğim, o evin eşiğinden yalnız geçmeyeceğim," dedim ve derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. "Sana hastanedeyken söz verdim baba... Dağılan ailemizi tekrar bir araya getireceğim. Sen kendine dikkat et, olur mu? Senin de başına bir şey gelmesini istemiyorum," dediğimde, babamın gülmeye benzer bir ses çıkarmasını dinledim. Çok zoraki bir gülüştü ama yüzümde bir gülümsemenin yeşermesini sağlamıştı.

YERALTI II - Yeis (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin