Tarık merakla Ayşegül'ün gözlerinin içine bakıyordu. Açıklayacağı konuyu merak etmişti.
- "Neymiş bakalım benimle konuşacağın konu?"
- "Tarık. Şey... "
- "??"
- "Ben evliyim."✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴
İşte her şey daha yeni başlıyordu..
- "Bu muydu Ayşegül?"
- "Beni bırakıp gideceksin değil mi?"
- "Neden böyle düşünüyorsun? Ne zaman bıraktım ki seni?"
- "Ama bugüne kadar sana karşı hiç böyle bir hata yapmadım."
- "Hata değil bu. İnan ben seni çok seviyorum. Ve biliyorum ki sen de beni çok seviyorsun.Evli olman bu gerçeği değiştirmez. Seni asla bırakmayacağım."
- "Ne yani evli olmama rağmen benimle birlikte olmayı kabul mü ediyorsun??"
- "Elbette güzel bayan."
- "Beni çok mutlu ettin bu sözlerinle. Galiba gerçekten de beni çok seviyorsun."
Tarık hafifçe gülümsedi. Usulca mırıldandı.
- "Ne demezsin.."
Ayşegül öğle yemeğini de beraber yemek istedi. Tarık onayladı. 2 saat sonra tekrar buluşmak üzere ayrıldılar.
Ayşegül bunu tek sırdaşı olan Meral'e anlattı. Meral ilk önce şaşırdı sonra o da onayladı ilişkilerini.
- "Uf zaten sevmiyorsun Ömer'i. Boşver onu. Sen sevdiğin adamla görüş,zaman geçir. Ben Ömer'in sizi anlamamasını sağlarım merak etme sen. Siz dışarı çıktığınızda da Ayşegül benimle birlikte felan derim. Sen rahat ol. Sonuçta Ömer benim çocukluk arkadaşım."
- "Çok teşekkür ederim Meral. Sen olmasan halim ne olur benim?"
Sarıldılar. Sonra Ayşegül;
- "Biz Tarık'la buluşacağız. Hadi görüşürüz." deyip çıktı.
Kendini fazla kaptırmıştı gizli aşkına. Hatta gizli ihanetine..
Tarık yine Yıldız Kafe'de oturmuş, Ayşegül'ü bekliyordu. Ayşegül masaya oturunca her zamanki gibi ceketinin cebindeki gülü çıkartıp eline verdi.
- "Hoşgeldiniz hanımefendi.."
- "Hoşbuldum beyefendi."
- "Sizi ne kadar özledim bir bilseniz güzel bayan.."
- "2 saat önce görüştük daha Tarık." deyip kıkırdadı Ayşegül.
- "Sen yanımdayken bile hasretim sana."
Ayşegül onun sözlerine öyle bir tav oluyordu ki evli olduğunu gerçekten unutuyordu. Yaptığı ihaneti de basit bir şey olarak görüyordu. Aşk onun gözünü kör etmişti adeta.
- "Bu güzel bayan acaba akşam yemeğini benim evimde yemeyi kabul eder mi?"
- "Neden olmasın?"Akşam olmuştu. Tarık kapıyı açtı. Ayşegül karşısındaki manzaraya aşık oldu. Tarık siyah bir takım elbise giymiş, yine her zamanki gibi gülünü ceketinin cebine koymuş, saçlarını hafif jölelemiş, jilet gibi olmuştu. Arkadaki manzara da ayrı bir müthişti. Işıl ışıl yanan mumlar, yerde güllerle yazılmış "SENİ ÇOK SEVİYORUM AYŞEGÜL" yazısı, ve yemeklerle donanmış kocaman iki kişilik bir masa..
Ayşegül öyle heyecanlandı ki, yine aşktan gözü kör olmuştu. Her seferinde Tarık'ın jestlerine kanıyordu.
- "Nasıl olmuş güzel bayan?"
- "Enfes olmuş. Kendi ellerinle mi yaptın?"
- "Evet. Hepsi senin için. Afiyet olsun.."
Yemek yedikten sonra romantik bir film cd si çıkartıp Ayşegül'e gösterdi.
- "Bunu izlemeye ne dersiniz güzel bayan?"
- "Harika fikir derim."
Film başlamak üzereyken Ayşegül mutfağa gidip mısır patlattı. Sonra kocaman patlamış mısır dolu kaseyle Tarık'ın yanına oturdu.
- "Bunsuz film olmaz yakışıklı."
- "Patlamış mısırımız da hazır olduğuna göre filmimizi izleyebiliriz artık güzel bayan."
İkisi de filmi izlemek yerine birbirlerini izliyorlardı. Tarık Ayşegül'e yakınlaşmaya başladı. Sonrasında da olmaması gereken şeyler oldu..✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴
Ayşegül sabah Tarık'ın yanında uyandığında her şey kafasına dank etmişti. İşte şimdi anlamıştı hata ettiğini. Tarık'a not bırakıp evden çıktı.
" Günaydın sevgilim. Ben işe gidiyorum. İş çıkışında beni alırsın değil mi?"
Bunları yazmıştı notta. Hala Tarık'ın onu sevdiğine inanıyordu. Hiçbir şeyden haberi yoktu Ayşegül'ün. Saf gibi ona kanıyordu. Tarık'ın bir jesti bile aklını çelmeye yeterdi zaten.
İlk önce eve gitti. Üstünü değiştirdi. Sonra da hastaneye. Meral'e anlatması lazımdı olanları. En büyük destekçisine..
- "Meral biz dün fazla ileri gittik.."
- "Gerçekten mi? Sizin adınıza sevindim."
Meral hala daha Ayşegül'ü bu berbat olayda desteklemeye devam ediyordu. Kimse Ayşegül'ü yaptığı hatadan döndürmeye çalışmıyordu..
Akşam olduğunda hastaneden çıktı. Eve doğru yürürken Tarık'ın aramasını bekledi. Hep o saatte arardı. Ama aramadı. Başına bir şey gelmesinden korkup kendisi aradı.
Telefonu kapalıydı. İyice meraklandı. 2 dakikaya bir aramaya başladı. Belki telefonu ulaşılır olur diye. Belki de şarjı yoktur diyordu. Kendini avutmaya başlamıştı.
Ama kendini avutmanın insana hiçbir yararı yoktur...
Ayşegül Tarık' a ulaşamadığı her dakika korkunun doruklarında hissediyordu kendini. Başına bir şey geldiğini düşünüyordu. Ama aslında Tarık turp gibiydi. Hatta ondan kaçmakla meşguldü. Ayşegül artık sinirlenmeye de başlamıştı. Evine gitti Tarık'ın. Orda bulmayı ümit ediyordu. Yavaşça kırık dökük, eski apartmanın merdivenlerinden çıkmaya başladı. Eve geldiğinde zile bastı bir umutla. İnşallah açar da bunun bir şaka olduğunu söyler diye umuyordu ya da telefonunun şarjının bittiğini..
Ama çıt bile yok. Kulağını kapıya dayadı merakla. Ses gelir mi diye. Ses de yoktu..
Anlamıştı Ayşegül. Tarık'ın aslında kendisini sevmediğini, onu kandırdığını, sadece tek amacının kullanıp bi kenara atmak olduğunu. Ağlayarak merdivene oturdu Ayşegül. Bunca şey yaşadıktan sonra onu nasıl bırakıp kaçabilirdi Tarık?
Ayşegül onun için neler yapmışken, neleri feda etmişken, evli olduğu adama bile ihanet edip kendini Tarık'ın kollarına atmışken nasıl yapabilirdi bunu Tarık ona?
Hele de onun gibi kibar bir adama. İnanmak istemiyordu. Başından inanmamalıydı Tarık'ın yalanlarına. Ama nereden bilebilirdi ki onun böylesine şerefsiz biri olduğunu?
Ayşegül çok kızgındı. Merdivenden kalktı. Üstünü çırpıp aşağı indi. Apartmandan çıkarken biri ona seslendi. Apartmanın görevlisiydi.
- Ayşegül Hanım siz misiniz?
- Pardon, kimsiniz?
- Bu zarfı size vermem söylendi.
- Kim tarafından?
- Tarık Yıldırım.
- Teşekkürler.
Açıp zarfı okudu.
"Dün gece için teşekkürler güzel bayan. Görüşecek miyiz hiç emin değilim. Boşuna evime kadar gelmişsin. Evime geleceğini tahmin etmiştim. Bu mektubu okurken bana lanet de okuduğunu tahmin ediyorum. Beni boşuna arama. Evime gelme. Evime değil pardon. Evi de sattım. Ve gerçek evim de nerede ben de bilmiyorum. Belki Türkiye'dedir. Belki yurt dışında. Peşime düşme. Beni bulamayacaksın güzelim :))"
Ayşegül öyle bir sinirlenmişti ki o an apartmanın girişindeki demir kapıya yumruk attı. Eli çok acımıştı ama kalbi daha çok acıyordu. Eli umrunda değildi.
Gerçekten sevmişti oysaki Ayşegül. Niye çıkarları için kullandı ki diye isyan ediyordu kendi kendine. Sonra bir an düşündü. Genelde erkekler hep öyle olmaz mıydı? Kadınları sadece tek kullanımlık bir mendil olarak görmezler miydi?
Ayşegül apartmandan koşarak çıktı. Kendi evine gitti.
Meral kapıda bekliyordu. Kapıda kalmıştı belliki.
- Meral.
- Ayşegül dışarda mıydın, buldun mu Tarık'ı?
- Tarık gitmiş.
- Bi saniye. Nana.. sıll yani?? İçeri girip konuşalım. Çabuk aç şu kapıyı.
Ayşegül kapının kilidini açtı. İçeri girip koltuğa oturdular.
- Bildiğin beni bırakıp gitmiş işte. Beni kullanıp bi kenara atmış işte. Beni hiç sevmemiş Meral. Hem de hiç..
- Ortada bıraktı seni, öyle mi?
- Evet, aynen öyle..
- İnanamıyorum. Tarık çok kibar, centilmen, nazik bir adamdır. Nasıl yapar böyle bişey? Emin misin? Belki başına bişey geldiyse..
- Al yazdığı mektubu oku.
deyip mektubu Meral'e uzattı. Meral elinden hızlıca aldı. Ve merakla okumaya başladı.
- Oha, sen ciddisin.
- Evet ciddiyim.
- Tarık böyle bir adammış demek ki. Üzülme boşver. Sağlık olsun. Giden gitsin. Takma kafana. Mis gibi kocan var.
- Meral, sen de kafayı yedin galiba. Arkadaşım olduğundan şüphe ediyorum bazen. Daha 2 gün önce Tarık çok iyi diyodun, destekliyodun bizi, kocanı boşver diyordun. Şimdi de Ömer çok iyi diyip Ömer'le bizi destekliyosun, Tarık'ı boşver diyorsun. Sen iyi misin?
- Ne yani? Bana ikiyüzlü mü diyorsun? Kendine gel Ayşegül. Arkadaşlığımız hatrına susuyorum. Kalbini kırarım.
- Noldu? Gerçekleri söyleyince bir atar gider felan. Arkadaş olduğumuzdan şu an gerçekten şüpheliyim.
- Senin gibi kocasını aldatan bir kadınla arkadaşlığı bırak muhattap bile olmam şekerim.
- Ben de senin kadar ikiyüzlü alçak bir arkadaş görmedim. 2 dakikada böyle değişen, kendi desteklediği konunun suçunu bile bana yıkan bir arkadaş..
- Ben gidiyorum Ayşegül. Sen de depresyona mi gireceksin, napacaksan yap bişeyler. Artık umrumda değilsin.
- Defol!
Tarık konusu yüzünden her şey yerle bir olmuştu. Birazdan Ömer de işten gelince ikisi bu sefer kavgaya başlayacaktı. Bi olay daha kaldıramazdı Ayşegül. Uyumak için yatak odasına gitti.✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴
Bir, iki ay geçti. Ayşegül işteyken midesi bulanıyordu. Eve gidince kusma tutuyordu. Ne olduğunu anlamıyordu. Midesini üşüttüğünü sandığı için içmediği çay kalmamıştı.
Hastasını muayene ederken masasına yaslandı. Başı çok dönüyordu. Sıkı sıkı tutundu.
- İyi misiniz Ayşegül Hanım?
- Şe..y dde..ğil..i.
Cümlesini bitiremeden yere yığıldı.
Gözlerini açtığında hastane yatağındaydı. Başucunda kolonya şişesi vardı. Bayılmıştı. Bilinci tamamen yerine geldiğinde Meral'in karşı tekli koltukta uyuyakalmış olduğunu gördü. Meral yine dayanamamış, Ayşegül'e bişey olduğunu duyunca koşa koşa gelmişti. Gülümsedi Ayşegül. Ne kadar kavga etseler de , hatta birbirlerine söylemedikleri laflar kalmasa bile barışıyorlardı. Çünkü kaç senelik arkadaşlardı. Birbirlerinden başka kimleri vardı ki?
Doktor odaya girdi. Meral gözünü ovuşturarak uyandı.
- Ayşegül Hanım iyi misiniz?
- İyiyim doktor bey. Niye bayılmışım?
- Birkaç test yaptık. Sonuçlar güzel. Bayılma mevzusuna gelirsek de bunlar hamilelikte normal olan şeyler. Yorgun olduğunuz için vücut kaldıramamış.
- Ne dediniz siz? Hamile mi?
- Haberiniz yok muydu?
Ayşegül ve Meral çok şaşırmıştı.
Meral şaşkınlıktan ağzını eliyle kapamış, gözlerini faltaşı gibi açmıştı.
- Yoktu...
- O zaman müjdeli haberi size daha güzel bir şekilde vereyim.
"HAMİLESİNİZ"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZÜR (DÜZENLENİYOR)
ChickLit" Bazen hayat çok yorar insanı. Adaletsizlik yapar, mutluluğu hak eden insanlara gün yüzü göstermez. Kötüleri kazandırır, iyileri kaybettirir. Iyiler acı çeker, kötülere bir şeycikler olmaz. Herkes mutlu olmayı hak eder ne olursa olsun, diyorlar ya...