Üç haftalık zorlu gemi yolculuğunun son günü doğan güneş ile birlikte başlamış oldu. Her tarafı dökülen külüstür yük gemisi önceki gece sağlam bir fırtınanın içine dalmıştı ve tüm gece tam bir gerginlik içinde geçti. Yolcuların büyük bir kısmı geminin batacağından emindi fakat kaptan çok iyi bir gemici olduğunu kanıtlamıştı. Hava aydınlanırken geminin kargo bölümünün penceresinden güneş görünmeye başladı. Bu bölümdeki kaçak yolcular yavaş yavaş uyanmaya başladı. Bir çoğu geceki fırtınadan dolayı hasta gibiydi. Aralarında hırsızlar ve katiller gibi suçluların yanısıra Fierronie gibi başka şansı olmadığı için o gemide yolculuk etmek zorunda kalanlar da vardı.
Fierronie yavaşça gözlerini açarak uyandı. Üç hafta boyunca sert tahta üzerinde uyumaktan her yeri ağrımaya başlamıştı ama şikayet edemeyecek kadar bitkindi. Gemiye binerken ödediği bir kaç gümüş, yolculuk dışında hiç bir şey sağlamamıştı. Kendi yiyeceğini kendi temin etmek zorunda kalmıştı ve son üç gündür bir parça ekmek dışında bir şey yememişti. Açlık, susuzluk ve sürekli ağrıyan sırtını düşünmemeye çalıştı. Üstüne aldığı kumaş parçasını eliyle ittirip yavaşça doğruldu. Ama bu basit hareket bile neredeyse bayılmasına neden olacaktı. Ayağa kalkmaya korkuyordu. Şu an gemideki herhangi biri ona zarar vermeye kalksa kendisini savunacak gücü yoktu.
Fierronie gözünden gelen yaşları engellemeye çalıştı ama başarılı olamadı. Ağlamak ve uyumak bu üç hafta boyunca yaptığı tek iki şeydi. Yanından bir an bile ayırmadığı yüzüğe bakıp ağlamasına engel olmaya çalıştı. 'Ben nerede hata yaptım!? Neden!?'
Bu sorulara bir türlü cevap bulamıyordu. Oysa bir ay öncesine kadar belki de tüm evrendeki en mutlu kişiydi. Şimdi ise herşeyi kaybetmişti. Halkını, ailesini, ünvanını, mal varlığını... Herşeyi bir gecede yitirmişti. Tüm bu kayıplarını tekrar düşününce yine ağlamaya başladı.
Fierronie sakinleşmeyi başarabildiğinde güneş iyice yükselmeye başlamıştı. Ayağa kalkmaya çalışıtı. Titreyen bacakları, kendi ağırlığı sonucu neredeyse düşmesine neden oldu. Derin nefes alıp verirken kendini önce çömelmeye sonra ayağa kalmaya zorladı. Sendeleyerek kargo bölümündeki kalabalığa katıldı. Belki bu gün yiyecek iyi birşeyler bulurdu.
Kargo bölümünün en gerisinde olan küçük odanın önünde bir kuyruk oluşmuştu. Kaçak yolcuların kullandığı tuvaletti burası. Fierronie sırada beklemeye başladı. Kuyruk çok yavaş ilerliyordu. Neyseki işi acillik kazanmamıştı.
Bu sırada iri yarı bir Orc, sıranın en önüne doğru ilerlemeye başladı. Sırada bekleyenlerin çoğu ondan daha güçsüz ve kötü durumda oldukları için kimse ses etmedi. Orc kendine güvenle bir kaç kişiyi ittirdi ve sıranın en önüne geçti. Fierronie bu tür zorba tiplere sinir olurdu.
—Hey domuz surat! Sıranın sonu bu tarafta.
Orc, onun bu sözüne sinir oldu ve Fierronie'nin üstüne yüremeye başladı. Omuzlarını iyice dikleştirip elini, kemerinde asılı duran kılıcının üstüne koydu. Gözlerini iyice kısıp doğrudan Fierronie'nin gözlerinin içine baktı. Orcun sarı irisle çevrelenmiş gözleri Fierronie'yi delip geçti.
—Bana mı dedin çelimsiz!? Eğer burda geberip gitmek istemiyorsan bas geri!
Orc, bunları söylerken hızlı bir haraketle Fierronie'yi boğazından yakaladı, havaya kaldırdı ve boğazını sıkmaya başladı. Bir yandan da diğer eli kılıcının üzerinde, gerektiğinde Fierronie'nin kalbine saplamak üzere hazır bekliyordu.
—Bırak beni seni...
Fierronie'nin nefesi kesildi ve görüş alanı kararmaya başladı. Elleriyle umutsuzca kendisini orcdan kurtarmaya çalıştı. Eğer biri araya girmezse Orc onu öldürecekti. Fakat içinde kalan hayatta kalma iç güdüsü tam zamanında devreye girdi ve orcun suratına sağlam bir tekme indirdi. Zorba, Fierronie'yi yere fırlatırken geriledi. Kanayan dudağını eliyle temizlerken gözlerinde nefret yanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liman Kenti
FantasyBu hayatta herşeye sahipti. Mükemmle bir aile, mükemmel bir eğitim ve mükemmel bir gelecek. Yanlış zamanda, yanlış bir seçim sonucu hepsi elinden alındı. Evinden ve yurdundan sürgün edildi. Şimdi hiç bilmediği bir diyarda hayatına sıfırdan başlamak...