-3. Bölüm O Zaman Gel Beni Koru-

110 6 2
                                    


Bu genç çocuğu bayılttığını düşündüğüm adam kapıyı kapatıp gittikten sonra bir süre aynı şekilde bekledik. Bu sefere emin olmak istiyordum. Gitti demek istiyordum. Önümde ki aptal çocuğa gününü göstermeden önce. Bir iki dakika sonra hızla doğruldum, ama sessizce. Genç çocukta hayretle bana baktı. Kendime baktım. 4. kolumda çıkmışmıydı yoksa veya kafamın arkasındaki yüzüm mü görünmüştü. Tamam kendimle dalga geçmeyi bırakıyorum. Bir süreliğine yani.

-Evet şimdi sizi buradan çıkarmalıyız değil mi?''dedim bir anda. Çocuğun bu cümleden sonraki bakışı kesin 5. bacağımın çıktığına işretti. Başımı sallayıp elimi uzattım. Şok geçiriyo olmalıydı. Nefesi düzensizdi hala. Elimi reddedip kendisi doğrul. Aman be çok kırıldım elimi tutmayınca.

-Kusura bakmayın. Beni kurtardığınız için yani bakış açısına göre değişir ama.. neyse teşekkür ederim. Ama lütfen kendiniz korumalarımdan biriymiş gibi düşünüp beni korumaya çalışmayın. O işi yapacak yüzlerce adamım var. Size teşekkür ederim iyi günler.''dedi ve kapıya doğru yürümeye başladı. Hıh manyağa bak.

-Evet yüzlerce korumanız olmalı. Kolayca sizi yakalamak istenin satın alabileceği yüzlerce koruma. Tabiki lütfen önden buyurarak gidin. Sonuçta adamlarınız size bağlılık yeminindeler sizi korumazlarsa ölürler değil mi? Ayrıca yanınızda ki adam.. şeyy... yani başkan. Bu adam aslında onu kaçırmaktan söz etti. Sizi bilgilendirmek istedim. Sonuçta o başka daha 'özel korumaları' vardır ama yine de uyarmadığımı söyleyemezsiniz''dedim ellerimi kollarımda birleştirdim. Bana kaşlarını tekrardan çattı. Tam birşey söyleyecekti ki elimle susturdum. Sıkılmıştım. İnsanların işine burnumu sokmamalıydım.

-Her neyse burada bir süre daha kalın. En güvendiğiniz adamınızı söylerseniz onu size yönlendiririm.'' dedim ve bir cevap bekledim.

-Mark''dedi kısaca. Ve adamının tarifini verdi. Tipik koreli ama gözlerinde lens varmış koyu yeşil. Etrafta gezinirken insanların yüzlerine bakındım. Hah ileri de köşede telaşla etrafı kontrol eden birisi vardı. Gözlerindeki lensler arada ışık vurunca belli oluyordu. Yanına yöneldim ve tam anlamıyla dibine girdim.

-Pardon siz Mark mısınız acaba?'' diye sordum sessizce. Adam bana dik dik baktıktan sonra başını yavaşça salladı.

-O zaman size ...'' lanet olsun çocuğun adını istememiştim. Bende tarifini yaptım. Tarif ederken adamın gözleri büyüdü. 30 dan daha küçük yaşı olduğu belli olsada yüzünde yeni oluşan ürperti çizgileri onu 40 gibi gösterdi.

-İçerideki toplantı localarında sağdan 3. odada. Lütfen kendinizi belli etmeyin. Etrafta...''diyemeden elleriyle ağızımı kapattı. Hızla elini çekmesi için uyarıcı bir bakış yaptım ve adam gözden yavaşça kaybolurken bende odama yöneldim. Noluyor bana ya. Kahretsin. Bu bir iki gündür burnumu alakam olmayan işlere sokmaya başlamıştım. Eskiden dövüşmek için yasa dışı yollara başvururdum ama böyle işleri kapatıp hayatımı sakın yaşamaya çoktan karar vermiştim. E o zaman diye böyle şeyler yapıyorum. Vücudum tabiki eğlence istiyor ama bu iş tehlikeliye doğru gidiyor. Bir daha karışmam bu işlere diye kendimi ikna ettim. Bugün okul yoktu. Üzerimi giyinip dışarı çıkayım bari dedim. Bahçivan pantolonumu kesip şort yapmıştım uzun süre önce ve giymeyi çok seviyordum. İçime beyaz dar bir bady ve ayaklarıma sliper giyindim beyaz. Beyaz küçük spor çantamı alıp yurttan ayrıldım. Caddelerde gezip etrafa bakınırken kendime çikolatalı bir süt aldım. Kore'de ki kadınlar güzelliğe takmış durumdaydılar. Evet hepsi böyle değildi. Ama bu şekilde olanlar abartmıştı. Kıyafetlere baktım ve beğendiğim bir iki tişörtü satın aldım. Öğleden sonra yurda dönerken hava soğuk ve boğuktu.

-HEART ATTACK-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin