0.1

932 37 39
                                    

Yoonginin Ağzından

--------------------------------------------

Hastanenin kapısına bakıldığında gerçekten de iyi korunduğu belli oluyordu. Dikenli teller, elektrikli kapılar, şifreleme sistemleri ve daha niceler. Sonuçta burası, güzey korenin en manyak hastalarının tutulduğu hastaneydi ve bu burada doğladı. Buradaki en hafif durumda olan hasta bile normal bir akıl hastanesinin en teklikeli hastasından daha tehlikeliydi.

Bizi getirdikleri arabadan korumalar eşliğinde indiğimizde buranın yeni başhekimleri olduğumuz uzaktan bakılınca belli olurdu kesin. Paslanmış kapının 8 kilidi de açılınca -ki aradan sanırım 12 saat geçti- içeri girmeye hak kazandık. Oyunda level atlamış gibi hissettim kendimi.

1. kat durumları hafif olan hastaların tutulduğu yerdi. Hoseok, her gördüğü camdan içeri bakıp genel bir inceleme yapıyordu. Buradaki hastalar çok ses çıkarmıyordu. Zaten, 1. kattan 2. kata ses geçemiyordu. Aslında hiçbir yerden, hiçbir yere ses geçemiyordu

- "Yoongi, buradaki hafif hastalar bunlarsa ağır hastaları çok merak ediyorum. "

Hoseokun bu şekilde konuşması beni biraz ürpertmişti. İçeride her ne gördüyse o şey bunu söylemeye itmişti onu.

- "Hoseok, çok merak etmeni gerektirecek bir şey yok çünkü biz en ağır, tekrar söylüyorum, en ağır hastalarla çalışacağız ve sen bunlarla çalışmak için dua edeckesin! "

- Yoongi, yapma şunu!

--------------------------------------------------------------------------

2. kattaki durumları biraz ağır olan hastalara da göz attıktan sonra, 3. kata çıkmak için yeni kilitlerin açılmasını bekledik.

Hoseok, kilitleri beklerken bir deney amaçlı gördüğü her hastanın hücresinin kapısında yapışık olan kimlik kartını okuyor ve onlara isimleriyle hücrelerdeki iletişim deliklerinden seslenerek onların tepkilerini ölçüyordu. Ben ise bu deneyi sadece ucube seviyesinde olanlara yapıyordum.

-Artık gidebiliriz.

Hoseokun yanında onun deneyini izlerken tok sesli gardiyanın sesiyle irkildim ve arkamı döndüm. Sonunda bir level daha atlayıp 3. kata çıkabilmiştik.

Ağır durumlu hastaların bulunduğu bu koridor diğerlerine göre daha uzundu ama daha az hücre vardı. Hoseok, buradaki hastaların hiçbirinde deneyini yapmıyordu. Belliki biraz ürkmüştü ama zamanla alışacağını biliyordum çünkü önceki çalıştığımız hastanede de aynısı olmuştu. 2 güne kalmadan hastalarla haşır neşirliğin ötesine geçmişti.

Uzun ve beyaz florasan ışıklara sahip koridorun sonundaki büyük, kırmızı kapı dikkatimi çekti. Hoseok, gardiyanla konuşurken yavaşça kapıya doğru yürüdüm. Normalde ağır bir hastanın hüceri 4 kilitle korunurken bu kapıda 9 tane kilit vardı. Ayrıca kapının üzerinde 2 kimlik kartı olması beni şaşırtmıştı. Bildiğim üzere bir hücreye 2 hasta koymak, yapılabilecek en büyük delilikti. Biri diğerine zarar verebilir ve olaylar çok daha kötüleşebilirdi.

Gardiyan ve Hoseokun yanına gittim. Hosoek, meraklı bakışlarla irileşmiş gözlerime " Ne oldu?" dercesine bakıyordu. Hoseoku kolundan çekerek kırmızı kapıya götürdü ve iki kimlik kartını gösterdi. Hoseok da aynı garipsemiş tavırla gardiyana bu durumu sordu. Adam çok rahat görünüyordu.

- "He, o mu? Kendisi çift kişilikli olduğu için kapısına 2 farklı kimlik astık. 1.si, yani Hong Joo, biraz psikopattır. Adam öldürme, intihar, kan gibi şeyleri sertçe yapmayı sever. O adamın üstüne çullanıp derisini kopartmaya çalışır ama 2. kişiliği olan Soo Min adamın kalbine zehri yavaş yavaş verir. O ise Hong Jooya göre çok sakin ve naziktir. Fakat sessiz dediysem, korkulan sessizliklerden. Yani Hong Joo ölüm çığlığıyken, Soo Min ölüm sessizliğidir."

freak-sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin