Rihanna - What Now
Raised By Swans - Stolen Lakes🌺
Doyumsuz bir kalbim vardı benim. Sürekli sevgiye aç, her daim daha da fazlasını isteyen, asla azıyla yetinemeyen..Bir kalbim vardı benim; buzdan duvarlar ve dikenli tellerle sarılmış bir yerin ortasına bırakılıp, terk edilmiş..
Bir kalbim vardı benim; yaralarla dolu, delik deşik olmuş..
Bir kalbim vardı benim; tek merhemi baba sevgisi olan..
Bir kalbim vardı benim; içinde sevgiye aç bir kız çocuğu yaşatan..
Ve bir ben vardım; o çocuğu tamamen öldürmeye çalışan..
🌺
Havanın kasveti sanki benim içimin dışa vurumu gibiydi. Sabah uyandığımda her yeri ışıklarıyla aydınlatıp, ısıtan güneşi, yağmur yağacağının habercisi olan kara bulutlar saklamıştı.
Sınavım, her ne kadar iyi, hatta çok iyi geçmiş olsa da kendimi mutlu ya da bir şeyleri başarabilmiş gibi hissetmiyordum. Aksine kelimenin tam anlamıyla eksik hissediyordum sadece. Kursakta kalmış heves gibiydi hissettiklerim.
Her ne kadar her defasında umurumda değilmiş gibi davransam da, o eksik olan yanım her zaman, bir şekilde bana kendini hissettirmeyi başarıyordu. Sınava gireceğim okulun bahçesindeki görüntülere şahit olmamak için çok çaba sarf etmiş ve bunda başarılı olmuştum da.. ama çıkışta aynı şeyi başaramamıştım.
Okuldan çıktığımda beni endişe ve heyecan içerisinde bekleyen ya da sınavımın nasıl geçtiğini soracak hiçkimsem yoktu. Olanları gördükçe de kalbime ateşler içinde yanan bir mızrak defalarca kez sokulup, her defasında da acımasızca o mızrak kalbimin içinde çevriliyordu. Bu akla hayale bile sığamayan acıyı ben canlı canlı yaşıyor, hissediyordum.
Kalbim kanıyordu benim. Artık yaşamak istemediğini haykırarak, acılar içinde kanıyordu hemde..
O okulun bahçesinden nasıl çıktığımı hatırlamıyor, hatırlamakta istemiyordum zaten. Her zamanki gibi yalnız kalmaya, mahkum bırakıldığım yalnızlığıma ihtiyacım vardı. Diğerine kıyasla kısa olan bacağım beni her ne kadar zorlasa da, olabildiğince hızlı yürümeye çalışıyordum. Bu şekilde yürümek canımı acıtıyordu, fakat kalbimde hissettiğim acının yanında, bir hiçti bu..
Belki madden hissettiğim bu acı, manen hissettiğim acıyı bastırır diye ümit ediyordum, kendimce.
Gözlerim hissettiğim acıdan ötürü dolmaya başlamıştı ama asla ağlamayacaktım. Hele de bana tuhaf ve acımayla karışık bakan bunca gözün önünde o tek damla bile, gözümden asla akamazdı.
Az bir mesafem kalmıştı zaten. Kurtulacaktım bu insanların nazarlarından. Sonunda istediğim yere ulaşacak olan ağaçlık alanın içindeki patika yolun girişine ulaşmayı başarmıştım. Zorladığım için bacağım ağrısını iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Bu yüzden adımlarımı biraz olsun yavaşlatmak zorunda kaldım.
Adımlarım ilerledikçe akan su sesi kulaklarıma dolmaya başlamıştı. Hafif esen rüzgâr bedenimin hafif titremesine sebep olsa da umursamadım. Aksine yüzümde oluşan gülümsememle hedefime doğru kalmış olan az mesafeyi bitirmeye odakladım kendimi. Zaten burada fazla kalma şansına da sahip değildim. Akşam olup da babam dükkanını kapatmadan eve dönmem lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEV'A
Ficción General'Benim, kader kalemimin mürekkebiydi acı.' diyen Aysel Deren.. Gerçekten de kaleminin mürekkebi, onun kaderini yazmak için sadece acı mı damlatıyordu? Yoksa o kaderinin acı sayfalarını kendi elleriyle mi yazıyordu, farkında olamadan..