Sena Şener - Bak Bana🌺
Dünya ne kadar adaletsiz bir yer olduğunu, hayat da ne kadar acımasız olduğunu; ben, annemin rahminden ayrılıp, dünyaya gelmeye karar verdiğim anlarda bana çok güzel bir şekilde göstermişti..
Gözlerimi ağlayarak açtığım bir yer, zaten ne kadar iyi olabilirdi ki?..
Öyle değil mi?
Ama bu çok önemsiz bir ayrıntıydı; beni gördüğü an, gözlerini dünyaya kapatan annemin yanında..
Yaşadığımız yer sebebiyle o zamanlar hastahaneye gidebilmek pek mümkün değilmiş. Kış mevsiminde, kar boyunun metrelerce olduğu zamanlarmış. Bu sebeple annem hastaneye götürülememiş.
Belki ben anneme yardımcı olabilseydim, işleri zora sokmamış olsaydım, bir şekilde annem yine de hayata tutunabilirdi. Çünkü; doğumum çok zorlu olmuş.. Üstüne üstlük annemin durdurulamayan kanaması da kan kaybından ölmesine sebep olmuş. Yani bana anlatılanlardan bildiklerim bu şekildeydi.
Ben anne kokusunu hiç alamadım.
Anne sevgisini zaten göremedim.
Hayat benden sadece annemi almamıştı üstelik. Sadece annem olsaydı, belki daha katlanılabilir olurdu her şey...
Evliliklerinin sekizinci senelerinde bir bebekleri olacağını öğrendiklerinde çok mutlu olmuşlar. Sonunda, o çok istedikleri, aşklarının somut meyvesi olacak bebeği kucaklarına alabileceklerdi. Bunun sonunun bu şekilde olacağını bilseler belki de beni hiç istemezlerdi. Çünkü; dünyaya gelmem için annemin ölecek olduğunu bilseydim, ben de istemezdim doğmayı.
Annem o kadar mutluymuş ki bana sahip olacağı için, her an benim için bir şeyler örer, ya da dikermiş. Çok güzel bir bebek olacağımdan da eminmiş. Hatta büyüleyici kusursuz bir güzelliğim olacakmış. Cinsiyetimi bilmeselerde, annem bir kızı olacağından da adı gibi eminmiş. Nasıl emin olduğunu sorduklarında ise; hissettiğini ve rüyasında her zaman bir kız bebeği kucağında tuttuğundan da bahsedermiş.
Bu sebeple, anlamı; ay gibi olan güzelliğiyle nam salmış olan Aysel ismiyle severmiş beni daha karnındayken.
Dediği gibi de olmuş. Çok güzel bir bebekmişim. Büyüdükçe güzelliğim daha da artmaya başlamış ama benim güzelliğim annemin dediği, beklediği gibi kusursuz değildi. İlk başta olmasa da insanların fark ettikleri an bana acımayla bakmasına sebep olan, topal denebilecek bir bacağa sahiptim.
Doğuştan diğerine kıyasla daha kısa bir bacağım vardı. Daha yeni yeni öğrenmiş sayılırdım, düşükte olsa bir takım ameliyatlarla bacağımın düzelebilme ihtimâli olduğunu. Olduğumuz yer ve bazı imkânsızlıklardan dolayı bunları yaptıramamıştık tabi. Fakat artık büyüdükçe bunu umursamamayı da öğrenmiştim. Ya da çevremdeki insanların acıyan bakışlarına alışmıştım belki de, bu her ne kadar nefret ettiğim bir durum olsa da..
Çoğu insan da benim gibi dünyanın adaletsiz, hayatın acımasız olduğunu düşünürdü ama kendileri daha da acımasızdı.
Çocukların masum olduğu düşünülür. Hatta çoğu da öyledir. Fakat benim çocukluğumu geçirdiğim çocuklar düşünülenin aksine çok acımasızdılar. Beni oyunlarına almaz, sürekli bacağımla dalga geçerlerdi hiç acımadan...
Şimdi düşünüyorum da; dünya adaletsiz bir yer olmayı, hayatta bu denli acımasız olmayı insanlardan öğrenmiş olmalıydı..
Diğer eksik yanım, kanayan yaram; babam..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEV'A
Ficção Geral'Benim, kader kalemimin mürekkebiydi acı.' diyen Aysel Deren.. Gerçekten de kaleminin mürekkebi, onun kaderini yazmak için sadece acı mı damlatıyordu? Yoksa o kaderinin acı sayfalarını kendi elleriyle mi yazıyordu, farkında olamadan..