“Bir gün gelecek, kızım. Kurtulacaksın, bu kısır döngüye esir olan hayattan. Özgür olacaksın.” Bunu söyleyen sesi titriyordu kadının. Pamuk gibi elleri, nazikçe bebeğin pürüzsüz teninde yerini alıyordu. Mışıl mışıl uyuyan bebeğinin üzerine kadının bir damla yaşı yere düştü. “Söz veriyorum.”Ardından hıçkırık.
Kapıya doğru yaklaşan siyah gölgeden ürperen kadın gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve bebeğe sahte bir acımasızlıkla baktı. Bu bebek onundu, kimse elinden alamazdı. “Bir aile buldun mu hayatım?” Bu ses, kadının içini kavursa bile başını gülümseyerek hayır anlamında salladı. Her hareketinden sahtelik akıyordu. Ama bunu kocası farketmiyordu. O ise sadece beşiğinde sessiz sedasız uyuyan meleğe, şeytanmış gibi büyük bir nefretle bakıyordu.
“Neden erkek olmadın ki sanki!?” Ardından kadına döndü. “Ben sana erkek çocuk istiyorum dedim!” Kadın kıpkırmızı kesildi. Ancak adam hâlâ kadının bebeğe karşı korumacı olan tutumunu farkedemiyordu. “Bir hafta sonra, bu evde bu çocuktan eser kalmayacak.”
Sinirle ahşap kapıyı çarparak odadan çıktı, adam. Fakat kadının içindeki bir his, bebeğin bu evde öleceğini yani saklayamayacağını söylüyordu. Tekrardan bir gözyaşı aktı yumuşak yanaklarından.
Bu böyle olmamalıydı.
Odanın köşesinde bulunan devasa gardrobuna gidip, hevesle aldığı bebek kıyafetlerini alt raftaki poşete koydu. Bu işi, çabucak bitti. Koşarak bebeği yedi kat yorgan sardı. Minik bebeği kucaklarının arasına aldı. Bileğine sıkıca bağladığı poşet ile evden sessizce çıktı.
Evlerinden yalnızca on beş dakika uzaklıkta olan yetimhanenin önündeydiler.
Kadın poşeti yere attı. Kolları sımsıkı bebeği kavradı. Onu özleyecekti. Ama burada büyümesi, ölmesinden çok daha iyiydi. Bebeği yetimhanenin önündeki asfalt zemine koydu. Yanına giysi poşetini yerleştirdikten sonra cebindeki bir küçük bir küpeyi bebeğin giysisine sıkıştırdı. Ve diğer cebinden çıkardığı fotoğrafını çocuğun giysisine sıkıştırdı. Etrafında birisi var mı diye etrafa bakındı bir kaç kez. Güvenlik kamerasının tam oralarda olduğu için kameraya yakalanma riski fazlasıyla yüksekti. Bunu hesaba katarak eski kapüşonlu sweatshirt giymişti. Siyah rengi solmuştu, aynı kalbi gibi.
Hızlı adımlarla uzaklaştı...