Ben şuan berbat hissediyorum. Jungkook ve diğerleride benim gibi. O öldüğünden beridir nerdeyse hiç bir şey yememiştik. Nasıl yenirdiki zaten? Nasıl yemeği ağzına alırdın? Nasıl çiğnerdin? Nasıl yutkunurdun? Nasıl boğazından geçerdi yemek, o yokken?
Düşünme yetimi bile kaybedebilirim artık. Hepimizin ağlamaktan şişen gözleri... Anlatamıyorum, anlatamam çünkü insan birini kaybetmeden o acıyı anlayamaz. Ben kaybettim. Ben onu kaybettim, ruhumu, benliğimi, her şeyimi kaybettim. Bunları ağlarken bir yandan düşünüyorum. Jungkook bana döndü ve, "Şimdi ne olacak? Nasıl onsuz devam edicez hayata? Bana bir açıklama yap Min Yoongi. Nasıl lanet olası o bara gönderirsin onu. Ona bir şey olacağını hiç mi düşünmedin?"
Bir anda yanıma geldi ve yakama yapışıp bağırmaya başladı, "BANA SÖYLEMELİYDİN, ONUNLA GİTMELİYDİM. ONU YALNIZ BAŞINA NASIL GÖNDERDİN? NASIL İNANDIN YANINDA Kİ ARKADAŞLARINA. GÖRDÜN MÜ HİÇ BİR İŞE YARAMADI. SEN, BEN, BİZ... ONU KAYBETTİK ANLIYOR MUSUN? HALA NASIL SAKİN KALABİLİYORSUN O SENİN KARDEŞİN. SEN ONA ÇOK DEĞER VERİRDİN, BÜYÜK BİR OLAY OLSA BİLE ONU ASLA İNCİTMEZDİN. AMA ŞUAN O İNCİNİYOR, HEMDE KİMİN YÜZÜNDEN BİLİYOR MUSUN?? SENİN YÜZÜNDEN!! O ÜŞÜYOR DÜŞÜNDÜN MÜ BUNU HİÇ?? BÖCEKLERDEN ÇOK TİKSİNEN O KIZ ŞUAN O BÖCEKLERLE UYUYOR MUTLU MUS.."
Jhope ve Namjoon Jungkook'u üzerimden kaldırmaya çalışırken onu ittim ve bende yakasına yapışıp sözünü kestim, " MUTLU DEĞİLİM. ANLIYOR MUSUN?? BU ACI BENİM BEYNİMİ KEMİRİYOR!! O BENİM KARDEŞİM, HERŞEYİM. ONU KAYBETTİM NASIL MUTLU OLABİLİRİM. ONU DÜŞÜNÜYORUM. ONU HERKESTEN ÇOK DÜŞÜNÜYORUM. CANIM YANIYOR. KALBİM ÇOK ACIYOR!! DUYGUSUZ DEĞİLİM BEN DUYDUN MU??? BENDE BİR İNSANIM. DUYGULARIM VAR, HİSLERİM VAR, ACILARIM VAR. GÜÇLÜ DURMAK ZORUNDAYIM ÇÜNKÜ ACILARIM BENİ GÜÇLÜ KILDI. NASIL ZAMANLARDAN GEÇTİĞİMİ BİLİYORDUN, BİLİYORSUN. YA BİZİ İZLİYORSA.. O BÖYLE OLSUN İSTEMEZDİ. O BİZİ SEVERDİ. ANLA ARTIK ÜZÜLÜYORUM VE ONU SÜREKLİ DÜŞÜNÜYORUM AMA BEN GÜÇLÜ DURMAZSAM O GERİ GELECEK Mİ?? SÖYLE BANA!! GERİ GELECEK Mİ!???"
Yakasını bıraktığımda ikimizde göz yaşlarına boğulmuştuk sakince bana bakıp, "Peki güçlü durursan geri gelecek mi ??"
Bu sorunun cevabını biliyordum gelmeyecekti ama yinede güçlü olmak zorundaydı, zorundaydık. Cevap vermedim ve yerime geri oturdum. Diğerleri de yaşlı gözleriyle bizi izliyorlardı. Şuan herkes biraz olsun sakindi. Ben yinede biraz daha burda kalırsam cinnet geçirebilirdim bu yüzden ceketimi aldım ve annemin evine gittim. Kardeşimin odasına girdim. Eskisi gibiydi. Düzenliydi. Bir duvarda benimle ve diğerleriyle olan resimleri vardı. Diğer duvarda ise çizdiği resimler.. güzel çizerdi hemde çok güzel. Bizi bile çizmişti. Küçükken daha eğlenceli şeyler çizerdi. Fakat büyüdükçe kara kalem yapmaya başladı ve çok tuhaf şeyler çizdi. Psikoloğa gittiğimizde çizdiği resimleride götürmüştük. İçindekileri yansıttığını söylemişti. Resimler çok karışıktı. Neler çektiğini anlıyordum. Ne çizdiğinide. İçinde iki sesin olduğunu söylerdi. Birisi kalın bir sese sahipmiş adı "ŞEYTAN". Diğeri ise şirin küçük bir kızın sesi, söylediğine göre kendi küçüklüğüymüş adı "TATLI". Resimlerde de sürekli bunlar vardı.
Dolabından bir kaç üst çıkardım. Kokusunu özlemiştim ve hala giysileri o kokuyordu. Ona sarılmak isterdim, sıkıca.. Hatta eğer çok sıkı sarılırsam belki içime sokardım ve daha güvende olurdu.
Nedense her şey o kokuyor gibi. Kalem, defter, kitap,sandalye,pencere,duvarlar.. odadaki her şey o kokuyor.
Odada ki duvarlarında keşke dili olsada konuşsa. En azından neler yaşadığını biraz daha anlardım. Min Jee duvarla konuşmayı severdi. Bütün sırlarını duvara anlatırdı eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm | myg
FanfictionÇünkü siyah, gökkuşağına giremeyecek kadar asildi.. Black Passion > Kitabın eski adı