Neredeyse hava kararmak üzere tüm kızlar kontrol edilmişti ve aralarından sadece altı kişi seçilmiştik. Gün batmaya yakın atlı adamlar önde ve biz de arkalarında ilerliyorduk. Yol boyunca etrafımı incelemiştim.
Etrafımız ağaçlarla çevriliydi ve bir çok bitki ve kuş çeşidi vardı. Doğanın sesi insana huzur veriyordu ve inanın burada şu ana kadar sevdiğim tek şey buydu. Büyük bir sarayın önüne geldiğimizde büyük bir kapı ve etrafını saran duvarlar ile karşılaşmıştık. Kapıda ki adamların yanına doğru ilerlediğimiz de anında kapıları açmışlardı.
İçeri girdiğimizde kocaman olan saraya hayranlık dolu gözler ile bakmaya başladım. Gerçekten çok büyük ve muhteşem görünüyordu.
"Elisa. Burası çok güzel. " Hala hayranlıkla bakarken söyledim. Ardından ise yanımızda ki adamların omzumu itip sessiz olmamı söylemesiyle başımı eğerek önüme döndüm.
"Güzel olmasına güzel fakat bize ne fayda. Burası soylu kişilere güzel gelir ancak. " Başım hala eğikken kızıl saçımın yüzüme savrulmasıyla yüzümden saçlarımı geriye attım ve sözün doğruluğu ile derince iç çektim.
"Haklısın sanırım. Ama belki şans bize de güler ne dersin. " Şaka yaptığım da Elisa sessiz olacak şekilde gülmüştü. Saraya yaklaşırken bizi bekleyen bir kadın ve iki erkek gördüm. Kadın bizi getirenlere tamam dercesine başını salladı.
"Beni takip edin kızlar. " Bize söylediğinde kızlar peşinden ilerlemeye başladı. Ben de tam ilerleyecekken uzaktan gelen kahkaha sesleri ile başımı istemsizce sağa doğru çevirdim. Her halinden asil olduğu belli olan birisiydi ve ben o an biraz da olsa kalbimin teklediğini hissettim.
Bu nasıl histir ki tanımadığım birisi bana böyle hissettirebilir? Küçük olan iki oğlan çocuğu ile oynuyordu. Biraz daha incelediğimde kumraldı ve benden biraz daha uzundu. Birden arkamda ki adamın omzuma vurduğunu hissettim ve vurduğu yer acıyınca küçük bir nida bıraktım.
"Neye bakıyorsun sen?! İlerle hemen!"
O an çok kısa bir an çocuk ile göz göze geldiğimi hissettim fakat ilerlemem gerektiğini bildiğim için önüme dönüp başımı eğerek kızların peşinden gitmeye başladım. İçeri girdiğimiz de hala heyecandan atan kalbimi duyabiliyordum.
Elimi kalbimin üstüne koyarak gülümsedim ve büyük bir koridor gibi yerden geçip her iki tarafı yer yatakları ile dolu bir yere geldik. Etrafta bakımlı ve gerçekten güzel olan kızlar vardı. Biz sıraya dizilirken onlarda bizi inceliyordu.
"Şimdi size temiz kıyafet vereceğim. Herkes hamama inip temizlensin ve tekrar buraya gelsin. Kuralları o zaman söyleyeceğim. Anlaşıldı." Biz başımızı sallarken başka bir kadın bize temiz kıyafetler verdi ve onu takip etmemizi söyledi. Gerçekten etrafa baktığım da muhteşem görünümlü olduğunu gördüm.
Hamam denilen yere geldiğimiz de içeri girdik ve kadın bize temizlenip gelmemizi söylediğinde dışarı çıktı. Hemen Elisa'nın yanına gidip oturdum ve ona doğru döndüm.
"Sen de gördün mü? Yüce Tanrım! Çok yakışıklı değil miydi? Elisa göz göze geldik sanırım. " Ardından kıyafetlerime baktığımda yüzümü asarak bana anlamayarak bakan ve aynı zaman da soyunup suyunu hazırlayan Elisa'ya döndüm. "Çirkin görünüyorum değil mi? Kesin peşimden gülmüştür. "
"Neyden bahsediyorsun Marya. Kim yakışıklı, kim gülmüş sana? " Ben de soyunup suyu ayarlamaya başladığım da bana anlamaz şekilde bakan Elisa'ya döndüm.
"Dışarı da, geldiğimiz bahçede yakışıklı birini gördüm. Benim yaşlarımda gibiydi. "
Dediğim şey ile Elisa gözlerini büyütüp bana döndü hemen. "Marya. Sakın birine gönlümü kaptırayım deme. Biz buraya büyük imparator için geldik. Sakın unutma!"
Elisa'nın dedikleri ile saçımdan döktüğüm suyun ardından üzülerek ona baktım. "Büyük imparator? Hani ailemi öldüren? Bunu istemiyorum Elisa. Bunu yapamam. " Dediklerim ile Elisa'nın da bir an bana üzülerek baktığını gördüm. Bana acıyor olmalıydı.
"Intikam gibi şeyler düşünme. Sadece biliyorum bu zor ama senin yaşaman için bunu yapmak zorundasın. Bunu unutma Marya. "
O dediklerinde haklıydı sanırım. İntikam gibi bir düşüncem yoktu fakat büyük imparatoru her gördüğüm de eminim ailem her seferinde gözümün önüne gelecekti. Bunu gerçekten istemiyordum ama yaşamak için katlanmak zorundaydım. Hem belki de o çocuk ile konuşabilirdim. Bu o kadar da kötü bir şey değildi sonuçta. Yani umarım öyledir.
Çoktan temizlenmemiz bittiğinde bize verilen havlular ile vücudumu kuruladım ve ardından saçlarıma sardım. Gelen kişiler bize kıyafetimizi giymemizde yardım ettikten sonra eğilip kendime baktım. Beyaz ve mavinin olduğu düz ve sade olan kıyafetim ile daha iyi görünüyordum.
"Takip edin." Kadının konuşması ile saçımda ki havluyu çıkarıp kenara bıraktım ve kadını takip etmek için Elisa'nın yanına ilerledim. "Burada ne yapacağız? " Fısıltı ile çıkan sesim ile sorduğum da yine aynı yere geldiğimizi gördüm.
"Bilmiyorum Marya. " Elisa beni cevapladığın da kadının komutu ile tekrar sıraya dizilmiştik.
"Burası neresi biliyorsunuzdur umarım. Bilmiyorsanız da yakında öğrenirsiniz. Şimdilik buranın Padişahın sarayı olduğunu bilmeniz yeterlidir. Buraya padişah ve hanedanına hizmet etmek için geldiniz. Sözümden çıkana 100 sopa ceza veriyorum bilesiniz. Aynı zamanda tez vakit Osmanlıca öğreneceksiniz. Eğitiminiz için de belirli saatleriniz olacak. Umarım zeki kızlarsınızdır. " Bunları söylerken ben de dahil herkes başını sallıyordu. Kadın herkes de göz gezdirirken bana geldiğinde durup inceledi.
"Padişaha hizmet etmek sizin en önemli olan vazifenizdir. " Tekrar diğerlerine dönerken içime yine üzüntü ve sıkıntı çökmüştü. " Sabah erken kalkacaksınız ve etrafı düzenli tuttuğunuzdan emin olacaksınız. Kavga eden, dedikodu eden evvela Hanedan ve üyeleri hakkında konuşan olursa acımam dilini koparırım."
Net bir üslup ile söylediğin de yutkunarak başımı eğmiştim. Elbette ki böyle bir şey olsun istemezdim bunun için dikkat etmeliydim. "Şimdi boş olan yataklara yerleşebilirsiniz. Hepiniz için kıyafet yatakların yanında var. " Başımı sallayıp Elisa'nın yanı olan yatağın yanına ilerledim. Etrafta bizi süzen kızlara baktığım da bazılarının kıskançlık dolu gözlerini gördüm. Derdi neydi bunların ki böyle bakıyorlardı.
"Desturrr! Şehzade Mehmet Hazretleri. " Omuzlarımı silktiğim sırada bağıran adam ile ürkerek kapıya, geldiğimiz yöne doğru bakmaya başladım. Bu da neydi? Şehzade Mehmet büyük imparator mu yani?
Beynimde dolan sorular ile gelen kişiyi gördüğüm de tekrar harekete geçen kalbim ile hafifçe gülümsedim. Önümüzde ilerleyip birden bana döndüğün de tekrar göz göze gelmemiz ile elim ayağıma dolaştığını hissettim.
"Hatun! Ne bakıyorsun?! Eğilsene! " Birden durup bana baktığında biraz önce bize kuralları söyleyen kadının sesi ile kendime gelip etrafıma baktım. Elisa dahil herkes eğilmişti ve bana bağıran kadına bakıp ardından tekrar şehzade olduğunu öğrendiğim kişiye baktığım da anında kızaran yanaklarım ile başımı eğmiştim. Şuan emindim yanaklarım saçlarım ile aynı renkti.
"Şehzadem af buyurun. Yeni gelen bir kaç kız var kuralları bilmezler. " Kadının şehzadenin önünde eğildiğini gördüm. Bunları söylerken gerçekten çaresiz görünüyordu. Gözlerimi hafif yukarı kaldırdığım da tekrar gözlerine değen bakışlarım ile anında önüme baktım. Hala bana bakıyordu. Belki de ilk günden ceza alacaktım.
"Mühim değil Hale Kalfa. Şehzade Mustafa ve Ahmet dışarıda oynuyorlar. Yanına sorumlu cariyeleri gönderin. Yalnız kalmasınlar. " Gözlerimi düşüncelerim ile yumduğumda duyduğum sesi ile tekrar yumduğum gözlerimi açtım. Sesi bana ilahi gibi gelirken kendi kendime gülümsedim ve yine istemsizce gözlerimi yukarıya taşıdım.
Adının Hale olduğunu öğrendiğim kadından bakışını çekip ilerlemeye başlamıştı ki aniden tekrar bana bakıp hafif bir sırıtma vermişti. Korkudan atan kalbim tekrar kendini heyecana bıraktığın da ben artık dünyadan çoktan göçtüğümü hissetmiştim bile.
Ben Marya. Şehzade Mehmet'e ilk görüşte aşık olan bahtsız Marya.
![](https://img.wattpad.com/cover/127485900-288-k560913.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Cariyenin Umutsuz Aşkı
Ficción históricaBir Cariyenin Genç Şehzade'ye olan umutsuz aşkı... - Hikaye ve Kahramanlar tamamen hayal ürünüdür. Osmanlı Dönemi kurgusu olarak kaleme alınmıştır. Padişah ve Sultanlar hayal ürünü olup isimleri tamamen özgündür. -