1

65 10 13
                                    

Zaman geçer bazen, sen ondan vazgeçmezsin

Canın yanar bazen, elinden birşey gelmez hani. Çaresiz kalırsın bedenin durur,kalbin şaşar. Bir adam seversin, adam demeye bin şahit. Kadının sevgisini yüzüne vuran adam, yaparsın bir yanlış,nerede olmaz varsa onu seçer gönül. Vazgeçmek istersin hani, aklın vazgeç der, kalbin takılır orda. Dokunamazsın sevdiğine uzaktan bakarsın sadece. Doya doya bakmak istersin gözlerine, alır kendini götürür uzaklara.

Şimdi olduğu gibi, arkasından bakarken kelimelerimi duymazdan geldi. Dinlemedi, yüzüme bile bakmadı. Oysa gözlerim gözlerine veda edecekti. Son kez doya doya bakacaktı, çölün ortasında kalan insana su vermek gibiydi gözlerinin gözlerime deydiği an. Kana kana bakıyor, kaybetmek istemiyor gibi. Döndü ve gitti. Hayallerim, umutlarım birer birer onunla gidiyorlardı. Gözyaşlarım ardı ardına süzülüyordu yanağımdan. 2 senem gitme! Yanlız bırakma bu kadını. Zaten varlığınla yokluğun bir, en azından aynı şehirde olalım. Ya da birlikte gidelim, yansın bu şehir alev alsın yokluğumuzda, geçmişimizle birlikte. Kül olsun sonra, bir rüzgar essin. Savursun külleri, tekrar gelelim ait olduğumuz yere. Geçmişi savuran rüzgar kendini güneşe bıraksın, gelecegimiz güneşle devam etsin. Rüzgar bir daha külleri geri getirmesin. Sensiz mutlu olamam ki ben. Ne acı, sen bensiz yaşıyorken, benim sensiz ölmem!

1 ay sonra..

Bu şehir yanmış, beni de yakmıştı. Küllerim hala bir köşede can çekişiyordu. Belki geri gelir diye bir ay havaalanında sabahlamıştım adeta. Giden geri gelmiyordu, ya da ağlamak geri getirmiyordu. Ne farkeder ki, ağlayıp giden gelmiyor diye halay çekip horon tepecek değildim ya! O sırada zil çaldı. Yatağımdan kalkıp yavaş haraketlerle aşağıya indim. Eve hırsız girmişti sanki yerlerde sümüklü peçeteler, masanın üstünde abur cubur tabakları çöpleri falan filan. Sonunda kapıya ulaştığımda yorulmuştum bir bardak su içip gelsem iyi olacak diye düşünüp onay verdim kendime ve o sırada aklıma kapı geldi. Aniden açtım kapıyı. Kapıda bir teyze vardı benden biraz uzun ve onun yanında ise kapı kadar uzun olan dev bir delikanlı vardı. "Buyrun?" Dedim sorarcasına. Elinde kağıt olan teyze, ilk elindeki kağıda baktı sonra bana "Sen Sıla olmalısın?" Dedi. Yeni uyandığım için gözlerimi biraz kapattım, 2 dakika sonra gözlerimi açtım. Teyze ve yanındaki oğlan bana şaşkınca bakıyordu. "Evet siz kimsiniz?" hafif yalpaladım ve uzunca esnedim. "Ben Ümmü, bu da oğlum Kamil" deyince bir kahkaha attım. "Anne milletin önünde bana öyle seslenmesene!" Ümmü hanımın oğlu Kamil gergin bir şekilde annesini azarladı ben hala ağlanacak halime gülüyordum. "Ayy" dedim gülüşüm yavaş yavaş hüzünlenirken "ayyy" tekrarlamaya başladım . "Ay" dedim bu kez kısa keserek, ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum sorsanız gözümden yaş gelmiyordu benimki de sözde ağlamak. Karşımdaki insanlar bana bakmaya devam ederken. "Alt katta iki tane oda var geçin söyle" dedim salonu işaret ederek. O sırada Ümmü abla ayakkabısını çıkarmaya kalkışınca, "gerek yok çıkarmanıza!" Dedim. "Olur mu öyle hiç, zaten etraf savaş alanı " diyerek ayakkabılarını çıkardı. "Tamam o zaman ben uyumaya gidiyorum siz keyfinize bakın" gözlerimi kısarak odama çıktım. Yatağa kendimi attıktan sonra kendimi sorgulamaya başladım. Çirkindim işte. Beni sevmiyordu. Neden sevmiyordu? Yüzümü yastığa gömüp hıçkırarak ağlamaya başladım.

İç güzelliğe bakıyor olamaz mı?

Sen nerden çıktın bakıyım iç ses

İçinden

Ciddi olamazsın

Üzgünüm

Sahi olabilir mi? Hayır hayır Özgür iç güzelliğe önem vermez ki. Bildiğiniz her gecesi kızlarla geçer. Tanıdığımdan beri sevgili değiştirip duruyordu.

Bildiğin çarşaf gibi sevgili değiştiriyor işte

"Yeter!"

Sıkıldım bu hayattan, bu evden, eşyalardan,annemden, babamdan, insanlardan artık Özgür'den bile sıkıldım. En azından deneseydin bir kez. Tek istediğim bir kez dene. Duy artık beni kaçırma güzel gözlerini, terketme kalbimi. Şimdi daha mı iyi oldu sen ayrı yerde ben ayrı.

Oha lan

Sen tarafını seçermisin artık

Hayır

Tamam!

Tamam!

Gözkapaklarım yavaş yavaş kapanırken bol Özgür'lü rüyalar diledim kendime. Gözlerimi kapattım ve o an daldım uykuya. Kapının sesi ile uyandım daha sonra. Kendiliğinden açıldı göz kapaklarım. İçimden bir ses birşeyleri onaylıyordu sanki. Yavaş yavaş kalktım yatağımdan merdivenlerde ilerledim sonra aklıma Özgür geldi. Bir anda oturdum merdivene hıçkırarak ağlamaya başladım. İstemsizce haraket ediyordum, ve o an oldu olanlar merdivende onu gördüm. Özgür'ü. Bana elinde bir demet çiçek ile bakıyordu. Hüzünlü gözlerle, hem pişman, hem de korku dolu. Ne yani Üzgün müydü? Ya da pişman, benim için korkuyor muydu, ya da vicdanına mi sarılmıştı. Merdivenleri üçer beşer çıkıp yanıma oturdu. "Özgür" dedim doğrulamak istercesine. Yanıma oturduğu an sıkıca sarıldım. Sanki gerçek değilmiş gibi, ya da her an yok olacak gibi. Yüzümü avuçlarının içine aldı ve, "özür dilerim, çok özür dilerim ama inan seni sevmeye çalıştım inan ki olmadı" Gözlerimden yaşlar süzülürken kapı tekrar çaldı. "Bekle" dedi. Hızlıca indi merdivenlerden ne yani vicdanı rahatlasın diye mi? Kapıyı açtığında karşısında ki kişi ona yumruk attı. Kimdi o? Hemen panikle merdivenlerden indim. Kapının karşısındaki öne atıldı ve sırayla yumruklarını Özgür'e savuruyordu. Özgür ise yüzü kanlı bir şekilde yerde yatıyordu, bir atak ile yerden kalkan Özgür karşısındakine yumruk attı. Ben ise şok olmuş bir vaziyette bakıyordum ikisine. "D- durun " tabiki de takılmadım.

Çünkü sen toka degilsin!

•°
•°

Uzun bir aranın sonunda herkese merhaba..

Bilmenizi isterim ki bundan sonra bölümleri daha sık atacağım ve daha fazla yazmaya çalışacağım.

Yorum ve votelerinizi bekliyorum💙

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 30, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GökyüzümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin