Sabah her zamankinden de geç kalktım. Bugün hiçbir şeyi aceleye getirmek yoktu. Bugün yapmaktan korktuğum her şey için bir liste yapmıştım ve bana uzun süredir eşlik eden dostumdan başlamaya karar vermiştim. Hayatımdan çoktan çıkması gerekiyordu ama her seferinde geciktirmiştim, hep bir bahanem vardı ama şimdi durup düşündüğüm sıraladığım hiçbir bahanem aklıma gelmiyordu. Evet, ilk başta çok güveniyordum ve onu sığınak gibi görüyordum ama tuhaf şeyler vardı onda, sanki bana bir amaç uğruna yaklaşmış gibi, sanki karanlık bir tarafı var gibiydi. Belki de yoktur ve benim bu boş kuruntum yüzünden güzel bir dostluğunu bok etmek üzereyimdir. Hiçbir şey bilmiyordum ve artık bilinmezlik için de olacağıma her şeyi temizce bitirmeye karar vermem benim için büyük bir olaydı, ben alıştığım şeylerden kolay kolay vazgeçen biri olmadım hiçbir zaman ama tüm bu olan karmaşık şeylere dur demem gerekiyordu.Her zamanki bankın oraya vardığımda beni beklerken buldum. Yanına hızlıca oturup bu meseleyi bir an önce konuşup çekip gitmek ve kendi hayatıma çeki düzen vermeye odaklanmak istiyordum.
"Bak bugüne kadar beni dinledin, biliyorum çok ani ve saçma oldu şu an ama bir daha burada görüşmeyeceğim seninle, bugün sondu."
Gülümseme eşliğinde beni inceledi.
"Teşekkür ederim, bana çok destek oldun."
Kendimi ona açıklama çabam, bir yandan vicdan azabı çekmem ve aynı zamanda tuhaf duyguların tüm bedenimi sarması ve titremeye başlamam bir an da oldu.
"Neden cevap vermiyorsun?" diye birazcık bağırdım
beni sadece izliyordu ve yüz ifadesi daha önce görmediğim şekilde gülümsüyordu, bir an delirdiğini düşündüm. Bu kadar komik olan şeyin sebebi ne olabilirdi? Sonra arkamdan birinin omzuma dokunduğunu hissettim."Evet, bu hanımefendi," dendiğinde kaşlarım çatıldı. Bugün neler oluyordu herkese?
"Ne oldu?" diye sertçe sordum. Biri parkın güvenlikçisiydi diğeri ise takım elbiseli bir adamdı. Takım elbiseli adam bana çok dikkatli bakıyordu. "Hanımefendi kiminle konuşuyorsunuz?" diye sordu.
"Arkadaşımla, biraz sesim yükselmiş olabilir, rahatsız ettiğimiz için özür dilerim," dediğimde güvenlikçi bana şaşkınlıkla bakıyordu ama takım elbiseli adam beni anlıyormuş gibi bakıyordu.
"Ama burada yalnızsınız," dedi güvenlikçi.
"Nasıl olur arkadaşım burada," diyerek arkama döndüğümde kimse yoktu. Şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım ve etrafıma bakınmaya başladım, bu kadar hızlı nereye kaybolmuş olabilirdi ki? "Az önce buradaydı, neyse rahatsızlık için kusura bakmayın," diyerek yürümek için hamle yaptığımda güvenlikçi durdurdu.
"Doktor bey son iki haftadır saatlerce burada tek başına konuştu, onun yüzünden aileler buraya gelmeyi bıraktı," dediğinde doktor bey dediği insana baktım ve burada nelerin döndüğünü çözmeye çalıştım.
"Hayır! Burada hep arkadaşımla oturdum," dedim ama bana inanmıyor gibi bakıyorlardı.
Güvenlikçi, "Kamera kayıtları burada istersiniz bakalım doktor bey," dediğinde elimi saçlarımın arasına daldırdım, başıma bir ağrı girmişti.
"Evet, bakılsın," dedim bende. Bu durumda beni bırakıp gittiği içinde dostumu hiçbir zaman affetmeyecektim. Bana belki de kendi çapında sessiz veda etmişti ama daha konuşmamız bitmemişti.
Güvenlikçinin odasına geçtiğimizde bilgisayardan bir dosya açtı ve benim ilk gün buraya ne kadar üzgün bir şekilde girdiğimi gördüm. O günden bugüne birçok şey değişmişti. O anki halime acıdım ve şu an olsa boş şeylere ne kadar üzülmüşsün derdim ama büyük ihtimalle yaşamadan anlamayacağı için sözlerime kulak asmazdı, sonra banka oturmam vardı görüntülerde, o gün dostumun yanına oturmuştum. Sonra kendi kendimle konuşuyormuşum gibi olan görüntüler belirdi. Her gün tek başıma gelip saatlerce kendi kendime konuşup tek başıma ayrılıyordum.
"Hayır! Nasıl olur, ben onunla gerçekten konuşuyordum," dediğimde güvenlikçi bana korkuyla bakıyordu ama doktor gayet sakindi. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Onca gün tek başıma olamazdım. Ara ara görüntülerde yanımızdan geçen insanların şaşkın bakışlarını yakaladım. Bu şaşkın bakışları hep üzerimde hissediyordum ama hiçbir zaman umursamamıştım.
Gözlerim dolmaya başladığında kafayı yediğimi düşünüyordum. "Bu doğru değil!" diye bağırdığımda kendimi asla ifade edemeyeceğimi ve içinden çıkamayacağım bir durumda olduğumu fark etmem bir tokat darbesi gibi çarptı suratıma. Sonrasını büyük bir sessizlikle izledim. Bir ambulansa bindirilmem, beni muane etmeleri, bir takım ilaçlar verilmesi. Asla buradan çıkamayacağım gerçeğiyle karşılaşmam çok kısa bir zaman almıştı.
Hayatım bahçe ve oda arasında sürüp gitmeye başladı, burada benim gibi insanlar vardı, her gün farklı birinin çığlığına ortak olmak berbat bir histi. Buraya ait hissetmiyordum ama herkes buranın bir parçasıymışım gibi davranıyordu.
Dostumu o olaydan sonra sık sık gördüm. Her aynaya baktığımda, her bana bakan yüzde, her kafamı çevirdiğim yerdeydi. Asla peşimi bırakmadı, asla var olduğunu kanıtlayamadım, kimse inanmadı ama hissediyordum, görüyordum, biliyordum ve onu duyuyordum. Bana iyi niyetle yaklaşmadığını, amacının en baştan buraya tıktırmak olduğunu yüzündeki mutluluk nidasında görebiliyordum. Nasıl olur da kendimi böyle bir şeye bırakmıştım bilmiyorum. Her şeye inanabilen biri olduğum için kendimden nefret ediyordum.
Ona ilk andan beri hep dost dedim ama o şeytanın ta kendisiymiş.
SON!
Teşekkür ederim! Bu bölüme kadar gelebilen herkese. Finali an itibariyle okumuş oldunuz.
Sağlıklı bir kitap okuduğunuzu düşünmüyorum, biliyorum çok boşluklar vardı ama böyle yazılmalıydı bu kitap. Boşluklarla dolu olan bir kitaptı. Her okuyanın farklı bir çıkarım yapacağını düşünüyorum. Bana yorum bırakırsanız çok sevinirim. Hatalarım olduysa kusuruma bakmayın. Umarım çok saçmalamamışımdır. Wattys yarışmasında da belli bir kategoriye kadar çıkmak beni hem çok şaşırttı hemde çok sevindirdi. Beklemediğim bir şeydi.
Öğrendiğim çok şey var, büyüdükçe çok daha fazla yara alıyoruz, önemli olan yola devam etmek.
Karşınıza hep iyi ve sizi seven insanlar çıksın!
Kitapla ilgili sorularınız varsa bu kısma bırakabilirsiniz.
Başka kitaplarımda görüşmek dileğiyle, Eyşan.