Gözlerimi açtığımda hala çok yorgun hissediyordum,henüz kaldırmak için gelmemişlerdi. Ne kadar biraz daha uyumak istesem de uyuyamayacağımı biliyordum,kalkmıştım bir kere. Gözlerimi yaşlarla dolduracak şekilde esnedim ve kollarımı açarak yattığım yerde gerindim.
Ayağımla yorganı üzerimden iterken yavaşça oturur hale geldim. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum, bu yüzden yorganı toplamayacaktım. Eğer saat 8 değilse uyanmamıza izin verilmezdi,hepimiz uyumak -veya rol yapmak- zorundaydık.
Hücremin kapısından sesler gelmeye başlayınca biraz panik olarak yatağımın içine tekrar girdim,nefes alış verişlerimi düzenlerken adım sesleri çok yakınıma geldi. Sanki kalbim durmuş gibi hissettim. Heyecanlı bir yapım yoktu ama yakalanırsam başıma geleceklerdne haberdardım, endişelenmemek için aptal olmak gerekirdi.
Endişelenme nedenim ben değildim, Sam için endişeleniyordum. O küçükken anne ve babasını kaybetmişti,ben onun kadar küçük değildim o zamanlar. Yine de ailemizin üzerine beni de kaybetmeye dayanamazdı.
Yorgan üzerimden çekilirken odamda bir serinlik hissettim ve kollarımı kendime sarmamak içimn kendimi zorladım.İnce askılı ve kapri bir pijamayla üşütecek bir havaydı. Omuzumda soğuk eller hissettiğimde gözlerimi yeni uyanıyormuş gibi yavaşça açtım.
dını bilmediğim ama beni her zaman uyandırmaya gelen adam başımda duruyordu,bana bir şey demedi ve omuzumu bıraktı. Geri çekilirken hiç beklemediğim -ve daha önce hiç yapmadığı- bir şey yaptı,odamdan çıkmadan durdu ve konuştu.
''Bugün kahvaltıdan sonra buradan taşınıyorsun,biliyorsundur eminim dün resmi olarak 16 oldun.'' Benden onay beklercesine bana baktığında,üzerimdeki sersemliği atmaya çalışarak kafamı salladım.
''Kahvaltıdan sonra kapının önünde biri,seni bekleyecek.Yeni hücrene o götürecek seni.'' Oldukça düz,ezberlemiş gibi söylediği bu cümlelerden sonra odamdan çıktı ve kapının kilitlenme sesi geldi.
Dilim tutulmuş gibiydi,uyku sersemliğinin üzerine bunu unutmuştum. Bugün yetişkin tarafına gidecektim! Benimle birlikte birkaç kişinin daha gideceğini biliyordum ama bunu bilmek bile içime soğuk su dökülmüş gibi hissetmeme neden oluyordu.
Bu düşüncem boğazda büyüyen bir yumru gibiydi,ne yaparsan yap gitmiyordu;hep oradaydı. Yine de umursamamaya çalıştım ve ayağa kalktım. Dolabımın karşısına geçip,uyup uymadıklarına bakmadan üzerimi giyinmeye başladım.
Beynim uyuşmuş gibiydi,bütün hücrelerim ''Bugün büyük gün!'' diyerek bağırıyorlardı. Kulaklarımı kapatmak,bu sesleri duymak istemiyordum ama elimden gelen tek şey onları umursamamaktı.
Üzerimi giyindikten sonra banyo yapmam gerektiğini farkettim,hem bugün büyük gündü. Komodinin üzerinde bulunan çağrı düğmesine yavaşça bastırdım,bunu ihtiyacımız olanlar zaman için vermişlerdi.
Gelmelerini beklerken yatağımdaki yorganları katlayıp eski yerlerine geri koydum,yastığımı da üzerlerine koyduğumda kapım açıldı.
''Bir şey mi oldu ?Bayan,''Az önce de gelmiş olan nöbetçi adamın sözünü kestim.''Banyo yapmam gerekiyor.'' Ben bunları dediğimde esmer -hatta zenci denilebilecek- adam kafasını olumlu anlama salladı ve hücremin kapısını biraz daha çok açtı.
''Beni takip edin lütfen,'' Ben de kafamla onayladım ve onu takip etmeye başladım. Nereye gittiğpini biliyordum,bu yüzden ifadesiz gözlerle metal koridorlara bakmya devam ettim. Banyo bölümüne geldiğimizde bayan tarafının önünde durdu ve hafifçe yana kaydı.
''Buyurun,Bayan'' Tekrar sözünü kestiğimde adamın kızmayaa başladığını anlamıştım ama umurumda da değildi. ''Teşekkürler.''
Adam itici bir kibarlıkla konuştu.''Saat 9 olmadan burada olmalısınız.'' Ben de hafifçe tebessüm ettim ama samimiyetten çok uzak bir tebessümdü bu,sanki kaslarımda sorun varmış gibi göründüğüne emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARKLI
AventuraAsillerin dünyasında değil de,değersiz oldukları için isimleri dâhi olmayan ''isimsizlerin'' dünyasındaki isimsiz bir asil'in hikâyesi bu... Neredeyse yok olmuş,çöplerle dolu bir dünyada isimsizler yaşardı. Onlar, asillerin işlerinin yapmak için var...