Okuduğunuz için teşekkürler. Yazım yanlışı olduysa affola. Yorumlarınızı eksik etmeyin 🙌***
"Anne bacaklarımı hissetmiyorum. Babaanne hissedemiyorum!"
Derin bir nefes alıp etrafına baktı. Hala hastanede olduğunu anladığında başını yastığa daha da bastırdı. Göğüs kafesi koşmuş gibi sıkışıyordu. Beline kadar çekilen beyaz çarşafı kaldırdı, bacaklarına baktı. Yine aynı acıyla yanıyordu gözleri... Bir haftadır yattığı bu yataktan, kapalı kaldığı hastane odasından da bıkmıştı. Bu oda onun hakkı değildi ki! Dışarıda hasta olan, yardıma muhtaç insanların yatması gereken yatağı işgal ediyordu. Neden? Bir türlü hareket ettiremediği bu bacakları mani oluyordu ona. Oysa kalkıp matbaaya gitmeliydi, yetimhaneye gitmeliydi, Leon'la kurdukları sıcak yuvalarına gitmeliydi. Daha sıkı kavradı çarşafı çaresizce. Yeniden zorladı kendini, parmaklarını oynatabilse yeterdi şimdilik ona. Kendisine olan öfkesi hafiflerdi biraz. Gene yapamadığında bağırıp ellerini vurdu dizlerine. Sonra başını kaldırıp yukarıya baktı. Buğulanmış gözleri yüzünden etrafı bulanık görüyordu. İsyan etmiyordu ama sormaktan alıkoyamıyordu kendini. Her gece uyumadan önce dualar okuyordu. Bitmemiş miydi daha çilesi? Yaşadıkları, gördükleri yetmemiş miydi? Leon'un geri dönüşüyle her zaman mutlulukla açılan bu eller şimdi yanına gelmemesi için yalvarıyordu. Kendini bu halde görmesini istemiyordu. Sevgisinin eksildiğine dair bir şüphesi yoktu, olamazdı da. Her geldiğinde gözlerinin içi gülüyor, Hilal'in umutsuz kelamlarını yarıda kesiyordu Leon. Felç olduğu için üzülüyordu elbette, hekimler geçici olup olmadıklarını bilemedikleri için onu hastanede tutuyordu ama kendisini daha fazla paralamasını istemiyordu Hilal. Karargahtan çıkar çıkmaz yanına geliyordu, sadece Hilal'in yanına uyuyordu. O da bir saat bile etmezdi. Günden güne mor halkalar oluşan göz altları canını yakıyordu Hilal'in ama ona git de diyemiyordu. Kendisini vurduğu vakit ne kadar kahrolduysa Leon'da o kadar üzülüyordu şimdi. Hatta lafı kendisine çevirdiğinde Leon bir çaresini bulup onu öpüyor, üstüne daha da titriyordu. Bildiği duaları okuyup avuçlarını yüzüne bastırdığı anda odanın kapısı açıldı. Başını çevirdi, yüzünde oluşan gülümsemeyi engelleyemedi.
"Sevgilim ne zaman uyandın?"
Leon'un elindeki poşetleri yatağın kenarına koymasını izledi.
"Çok olmadı. Senin karargahta olan gerekmez mi?"
"Hayır, benim karımın yanında olmam gerekir. İzin aldım birkaç gün senin için."
Alnında hissettiği dudaklarla gözlerini kapattı. Leon'un izin almasına sevinmişti. Çünkü bu sıralar karargahta gece vakti çıkabilmişti. Maalesef kendisi ilaçların etkisiyle uyuyakalıyordu. Sabah uyandığı zaman başında sabahlamış olan kocasını görünce şaşırıyordu. Dudaklarını çekip sandalyeye oturan, elini avuçlarının arasına alan Leon'a baktı. Yüzündeki gülümseme anında silinmişti.
"Bir hal var sende. Yaran mı acıyor? Kötü mü hissediyorsun kendini? Dur hemen hemşireyi çağırıyorum."
Kolundan tutup durdurdu Leon'u. Kederi, acıyı hissediyordu. Vurulduktan sonra iyice paranoyak olan kocasını yatıştırmak zordu.
"Lüzumu yok Leon iyiyim."
Tabi bunu birkaç defa tekrar etmek zorunda kaldı.
"Hilal bir şey saklamıyorsun değil mi benden? Söyle neren acıyor? Pansumanını değiştirdiler mi?"
"Bir şey sakladığım yok Leon. Değiştirdiler pansumanımı, geç otur ne olur."
Kaşları çatıldı. Hilal'in ses tonu, fırsat buldukça bacaklarına baktığını yeni fark ediyordu. Yeniden sandalyeye oturdu. Mavilerin kederini gördüğü anda kalbi sıkıştı. Hayır, üzülmemeliydi karısı. Mesut etmeli, bu zorlu günleri atlatmasına yardım etmeliydi. Elini ceketinin cebine götürdü ama Hilal yeniden konuşmaya başlamıştı o sıra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukte
FanfictionMiray Daner ve Boran Kuzum'un canlandırdığı karakterlerin hepsini kapsayan bir feels kitabı.