Mektepli #HiLeon (III)

668 36 238
                                    

Buraya ne yazacağım konusunda o kadar kararsızım ki. Bu HiLeon'a çok alıştım :( kısa bir an bile olsa kurgu yapmayı bile düşündüm ama henüz devam etmem gereken bir kurgu varken başlamak çok mantıklı olmazdı. Son part diye elimi korkak alıştırmadım uzun bir part. 13.803 kelime. Feelsi cc'den anlatan, isteyen anonime de çok teşekkür ediyorum. Eğlenerek, severek yazdım umarım sen de okurken mutlu olmuş ve beğenmişsindir. Bu feelsi yazarken çok sevdiğim birinin istediği sahneyi de kullandım. Hangi sahne olduğunu okurken fark edersiniz belki :') yazım yanlışı varsa affola. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum keyifli okumalar! 💞

&&&&&

Hilal okul kıyafetini giydikten sonra saçlarını ördü. Hasır şapkasını ve çantasını aldıktan sonra aynadaki yansımasını inceledi. Gayet normal gözüküyordu, buna hiç sevinmediği kadar sevindi. Şimdi acılarını gizleme vaktiydi. Gözleri yanmaya başladığında ofladı, yatağa oturdu. Leon'la yaşadıkları şeylerden sonra onu kabul edememenin acısını neden saklayamıyordu? Babası öldüğünde dahi acısını içinde yaşayabilmişken şimdi durup dururken gözleri doluyordu. Kararlı bir şekilde aynaya baktı. Nelerin üstesinden gelmişti, duygularının üstesinden mi gelemeyecekti? Alayla güldü. Yataktan kalktı, eşyalarını alıp odadan çıktı. Kapısını kapattığı an çaprazındaki odanın kapısı açılmıştı. Karşısındaki Leon'a bakarken yutkundu. Leon üniformasıyla ilgilendiği için ilk başta Hilal'i görmemiş, başını kaldırdığında bir an afallamıştı. Aklına dün gelse bile ona söylediği sözlerden biri hakikatti, uyandığında gördüğü ilk kişi olunca mutlu olmadan duramıyordu. Gülümseyip eliyle koridoru işaret etti.Hilal gülümsedikten sonra önden yürümeye başladı. Leon'un adımlarını duyabiliyordu. Merdivenleri indi, sokak kapısına doğru yürürken annesinin sesiyle durdu, salona baktı.

"Kızım kahvaltı etmeden mi gideceksin?"

Leon, Hilal'in yanında durdu. Veronika onu görür görmez, "Oğlum gel." dedi. Leon, Hilal'e baktı. Eğer o masaya oturmayı tercih etmezse Leon'da oturamazdı. Hilal, Leon'a kısa bir bakış attıktan sonra masaya doğru yürüdü, annesinin yanında kendisi için bırakılan sandalyeye oturdu. Leon, Hilal'in karşısındaki sandalyeye geçerken Veronika, Azize'ye döndü.

"Günlerdir konuştuğumuz hadisenin gerçek olduğuna inanamıyorum."

Leon, Hilal'le göz göze geldikten sonra sordu.

"Mitera ne konuşuyordunuz günlerdir?"

"Sizi bu masada görebilmeyi tabi ki."

Hilal önündeki kahvaltılıklardan almaya başlarken Leon tebessüm etti, Veronika'nın elini tuttu. Veronika, Hilal'e baktı.

"Annenin dediğine göre eğitimin yatılı olarak devam etmeyecekmiş."

Hilal bu konuşmanın nereye gideceğini tahmin etmeye çalışırken başını salladı.

"Evet, bir süreliğine."

"Bu mükemmel bir haber! Hiç değilse günün sonunda Leonidas'ı görebileceğim. Asker olduğu vakitten beri o kadar ihmal etti ki beni."

Leon utanırken mırıldandı.

"Mitera bunları burada konuşmasak?"

Hilal kendini tutamayıp gülümsedi. Leon'un mahcup hali hoşuna gitmişti. Veronika gözlerini

devirdi.

"Tamam oğlum sen kahvaltına başla artık."

Leon'un hiç iştahı yoktu. Yine de tabağına bir şeyler aldı, karşısında oturan Hilal'e baktı. Onun da kendisinden aşağı kalır bir yanı yoktu. Sevdiği halde reddetmek, reddedilmek kadar üzücü olmalıydı. Göz göze geldiklerinde bunu daha çok hissediyordu. Masa sessizliğe bürünmüştü. Azize ve Veronika çocuklarını izliyor, göz göze geldiklerinde düşüncelerinde yanılmadıklarını anlıyorlardı. Çocuklarının birbirlerine karşı olan ilgisi hissediliyordu. Hilal bir süre sonra dersine geç kalma bahanesiyle Leon'la beraber masadan kalktığında Azize ve Veronika salona geçti.

UkteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin