+
Birkaç gün önce Luke Carmen'i ağlarken görmüştü. Neden ağladığını sorup durdu, ama Carmen, onun sorularından kaçıp duruyordu.
Dr. Hughes'u öldürdüğünden beri, Luke'u görmezden geliyordu.
Luke biliyordu ki terapisti öldürdüğü gerçeği Carmen'in canını sıkıyordu. Luke terapistinin bunu hak ettiğini söyleyip duruyordu. Carmen de onu yalnız bırakmasını.
Eğer Carmen, Luke'un, kendisine ne yapacağını söylemesini dinlemeye devam ederse, sanki yaşamaya değmezmiş gibi hissedecekti.
Ama o bunu kontrol edemiyordu. Luke'u çok seviyordu. O sahip olduğu tek kişiydi.
Carmen saatlerdir odasındaydı, ve Luke ona sadece bakıyordu.
Bedeni titriyordu, ama sessizdi. Kendisinden korkuyordu.
Luke aşağı kattan gelen bağırışmaları duyduktan sonra kalktı ve odayı terk etti. Luke, yüksek sesleri sevmezdi, onu rahatsız ederdi. Onun için Carmen'e bağırmak sorun değildi gerçi, Carmen onu her şekilde duyabilecek tek kişiydi.
Carmen'in koruyucu ailesinin tartıştıklarını gördü, ki bu çok nadir bir manzaraydı. Onlar genellikle hiç kavga etmezlerdi, mutlu evli bir çift gibi görünürlerdi.
Tartışmaları çok ciddi gibi görünüyor ve duyuluyordu, ve Carmen hakkındaydı.
"Siktiğimin normal bir hayatı olmayan bir çocukla baş edemem!" diye bağırdı Carmen'in koruyucu babası Isaac.
Anormal bir çocuğu kaldırmanın ne kadar zor olduğu hakkında şikayet etmeye devam ettiler bir süre.
Luke onların Carmen'le ilgili saçmalıklardan başka bir şey olmayan konuşmalarına daha fazla bakamadı, bu yüzden üst kata koştu ve Carmen'in odasına yürüdü.
Onunla ilgili söyledikleri korkunç şeyler zihninde dönüp duruyordu. Carmen'e doğru yürüdü.
"Carmen, ailen. Beni sinir ediyorlar. " dedi.
"Neden?" diye sordu Carmen. Luke onun ailesi hakkında asla konuşmazdı, bu yüzden biraz şaşırmıştı.
"Seni sevmiyorlar. " dedi Luke ve Carmen'in gözleri Luke'un sözleri üzerine büyüdü. Ona bir şeyi hatırlatıyordu.
Ona kendi öz ailesini katlettiği günü hatırlatıyordu. Dürüst olmak gerekirse hatırlanacak bir gündü gerçekten de.
Çok gençti- bir silah tutmak için çok gençti. Bu olay olduğunda yaklaşık on dört civarındaydı.
Onlar Carmen'i seviyorlardı, hem de çok. Ve onun, onlara silah doğrulttuğunu görmek sadece onları kendilerinden geçmiş gibi hissettirmişti. Bu en tuhaf sahneydi. O masum bir kızdı.
Carmen bunu yaptığında Luke oradaydı. Carmen ölümüne sevdiği üç kardeşini öldürürken Luke oradaydı. Carmen Caden ve sahip olduğu diğer beş arkadaşını öldürürken Luke oradaydı.
O sadece Carmen'in mutlu olmasını istemişti, ama etrafta aptal insanlar varken mutlu olamazdı.
"Elbette ki benden hoşlanıyorlar Luke, beni seviyorlar. "
Luke başını salladı. "Neden sana yalan söyleyeyim?"
Carmen odanın etrafına bakarak omuz silkti. Hâlâ ilaçlarını almıyordu, ve bugünlerde Luke'u daha çok görüyordu. O her zaman onun çevresindeydi.
"Kendin gör, tamam mı?" Carmen'i odanın dışına sürükledi, ve beraber aşağı kata indiler.
Carmen tartışmanın tamamını duyduğunda, kendini hasta gibi hissetti. İnsanların tartıştığını duymayı sevmiyordu. Sesleri kavasında çınlıyor ve ona büyük bir baş ağrısı veriyordu. Luke onu yukarı kata sürükledi.
Ele ele odaya geri döndüler.
Carmen hiçbir şey söylemeden yatağa oturdu, konuşacak bir ruh hâlinde değildi.
Luke birkaç dakikalığına odadan çıktı, sonra elinde Carmen'in bakmakta bile zorlandığı bir eşyayı tutarak geri geldi.
Ona daha da yaklaştı, ve o siyah objeyi eline tutuşturdu.
Bir tabancaydı.
+
Merhabaaa :D
şimdi şu küçük reklam şeysilerinden yapıcam :/ Arkadaşımızla 5SOS ile ilgili paranormal/korku hikayeleri yazmaya başladık. Ama bu hesapta değil.
@littlenightmares_ profiline giderek ulaşabilirsiniz :3 veya isterseniz yoruma link atabilirim :/ Seveceğinizi umuyoruz ^-^
Eğer bakarsanız çok sevinidirik oluruz :-------------)))))))))))
-E&C xx
______
ŞİMDİ OKUDUĞUN
schizophrenia | luke hemmings | türkçe çeviri
Fanfiction"luke, gerçekten buradasın, değil mi?" "elbette buradayım, neden olmayayım?" ©parahmore