Ne pahasına olursa olsun hep bir şeylerden vazgeçmemiz gerekti. Sevdiklerimizden, istediklerimizden, umutlarımızdan, planlarımızdan... Hatta bazen kendimizden. Başkalarını mutlu etmek adına kendimizi üzdük. Fazla düşünceliydik, çabuk başlandık ve hep kaybettik. Biz; o ve ben değil, bir dostum ve ben değil, kardeşim ve ben değil, sevgilim ve ben değil. Evet evet, ben ve içindeki o hala hayal kuran çocuk, biz hep kaybettik.
O sabah telefonum sesiyle uyandım; 18 cevapsız arama. Tanımadığım bir numara, Gökçe teyze, Ekin, Doğaç...
Gökçe teyze, arkadaşım Miray'ın annesi, Ekin, Miray'ın kuzeni ve Doğaç... Aslında Doğaç sadece ortak arkadaşımız. Birine bile dönmeye vakit kalmadan kapı çaldı. Endişemden ötürü koşarak kapıyı açmaya gittim. Ağır kapıyı kendime doğru çektiğimde Doğaç'ın yaşlarla kaplanmış, olanlara inanamıyormuş gibi fal taşı misali açılmış gözleri ve büyük ihtimalle ya korkudan ya da endişeden atmış teni...
"Miray... O öldü Birsu."
Öldü.
Sesi titremişti. Ağlamamak için kendiyle savaşıyor gibiydi. Belli ki olanları olabildiğince kısa bir şekilde aktarmak istemişti. Daha fazla konuşursa gözyaşları ona ihanet edecekti. Güçlü görünmek istiyordu ama acı çektiğini görüyordum. Benim de gözlerim yaşlarla doldu, ben Doğaç'tan farklı olarak onları özgür bıraktım. Akmalıydılar. Akmalıydılar ki onları da içime atıp ruhuma daha fazla yük bindirmeyeyim. Düşüp bayılacak gibiydim. Yine kaybetmiştik. Onu içeri davet ettim. Bir süre sarılıp ağlamıştım. O da arkadamdan ağlamıştı, biliyorum.Sonra birbirimizi biraz olsun iyileştirmeye çalıştık. Hep birlikte yaşadığımız komik anıları andık, dalga geçtik, kahkaha attık... Histerik kahkahalar... Kahkaham hıçkırığa döndü. Bir süre daha ağladım, Doğaç beni teselli etti ama bu sefer kendisi ağlamadı. Diğerleri için güçlü kalmamız gerektiğini söyledi. Diğerleri; Miray'ı seven, onu bizden daha iyi tanıdığını sananlar, yani daha çok ailesi. Cesaret edip de soramadığım bir şey kalmıştı. Sorsam mı sormasam mı diye ikilemde kalmıştım ki Doğaç zihnimi okumuş gibi, "Araba kazası. Diğer sürücü hakkında soruşturma başlatıldı. Affet; olay ilk olduğunda ailesini arayıp şikayetçi olup olmadıklarını sormuşlar, bilirsin Gökçe teyze fazla insaflıdır, adam genç diye hayatını hapiste geçirmesini istememiş ama kızının acısını da içine gömememiş." Bir süre durdu, yüzüme baktı, derin bir nefes alıp devam etti: " Beni aradı, seni de aramış ama açmamışsın, haberi alır almaz yanına gittim ve bana şikayetçi olalım mı diye sordu. O an arkadaşımı yitirmiş olmanın şokuyla ve siniriyle evet dedim sana sormadan. Açıkçası kararımın da arkasındayım, cezasını çeksin si..." Gelecek olan küfrü anladığımda elimle ağzını kapattım, belli belirsiz gülümsedim ve " İyi yapmışsın, ben de evet derdim." dedim. Sonra evden çıkıp Gökçe teyzelere gitmeye karar verdik, duygusal desteğe ihtiyaçları olacaktı. Çok... çok ihtiyaçları olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARANOYA
General FictionTek yaptığım hayal kurmaktı. Belki de asıl yaptığım, hayatımı hayal kılmaktı. İçinizde öldürdüğünüz o çocuğa, histerik bir kahkahaya ve gözyaşlarınıza...