noel

309 5 1
                                    

Noel arifesi, yılın en harika vakitlerinden! Aileler Hz. İsa’nın doğum gününü kutlamak için her sene geleneksel olarak bir araya gelir. Bende kendi ailemle birlikteyim, kendimi tanıtayım. Benim adım Berry, iki erkek kardeşim, annem ve üvey babamla yaşıyorum. Babam 4 yıl önce bir araba kazası yüzünden bu dünyadan ayrıldı. Üvey babamla, abim Jeremy’le ve bebek kardeşim Zell’le iyi bir ilişkim var, Zell garip isim değil mi? Biz dışarı çıkıp bi’ ağaç kesen ve onu eve getiren bir aileyiz. Kirli bir iş biliyorum ama bilirsiniz gelenek gelenektir.

Birleşik Devletlerin kuzeyindeki sessiz bir kasabada yaşıyoruz, neresi olduğunu söylemeyeceğim çünkü predatör gibi bir şey olabilirsiniz. Burada genellikle kar yağar, beyaz kar tanelerinin teninize değip sizi gıdıklaması, soğuk havanın yüzünüze çarpması. Bana göre harika bir kasaba, sessiz, ama bazen yazın ortasında gürültülü olabiliyor. İnsanlar yazın dışarı daha sık çıkıyorlar ve çok konuşuyorlar. Kışın şiddetli kar yağdığı için gayet sessiz oluyor.

Sessiz olmayı seven bir kuzenim var, sanki kızın süper-sonik duyma gücü var! Güzel bir kız, galiba, ama aynı zamanda bir sürü zihinsel problemleri var. Geçen ay şizofreni testine girdi ama test sonuçları temiz çıktı ve gitmesine izin verdiler. Çok sessiz, fazla sessiz. Gereği olmadıkça çok az konuşuyor. Bazen ses telleri olup olmadığını merak ediyorum.

Noel hediyelerini açarken garip bir şey oldu. Hepimiz konuşuyor, gülüyor, iyi vakit geçiriyorduk; ama birden kuzenim çığlık attı. Çığlığı hepimizi susturdu ve konuşamayacakmışım gibi hissettim, birdenbire çığlık atması yüzünden afallamıştım. Hepimiz ona baktık; çok kızgın, afallamış ve sessiz görünüyordu.

Sonraki gün gitmişti. Kuzenim, Melisa (Türk mü acaba? Olur mu olur.), yok olmuştu. Her yere baktık evdeki her odaya ve kasabanın çevresine ama hiçbir yerde değildi. Ailesini aradık ama cevap vermediler, ondan sonraki gün tekrar aramayı denedik ama yine açmadılar. Melisa yok olmuştu.

Ebeveynlerim, ağabeylerim ve ben Apple-Bees’ten eve dönüyorken, yolun kenarında yatan birini gördük, bir kadın. Annem, babam ve ben ne olduğuna bakmak için arabadan çıktık, abimde Zell’le birlikte kaldı. Yoldaki kadın, kuzenimin annesiydi. Dehşet verici görünüşü karşısında soluğumuz kesildi. Ağzı karanlık bir boşluk gibiydi, tamamen açılmıştı ve hiç dişi yoktu. Gözlerinde muazzam bir korku vardı, derisiyse çamurmuşçasına her yerden çatlamıştı. Hepimiz korkuyla bakakalmıştık. Babam arabaya dönüp 911’i aradı. 20 dakika sonra bir ambulans, iki polis arabası ve bir dedektif olay mahalline geldi. Polis bize nazikçe bölgeyi terk etmemizi söyledi, biz de ayrıldık.

İki gün sonra, Melisa’dan hala haber yok, annesi hakkında da kimse bizimle irtibata geçmedi. O korkunç manzaranın nasıl meydana geldiğini düşünmeden edemedim. Kim bu kadar korkunç, bu kadar canice, bu kadar şeytani bir şeyi yapabilirdi? Anneme akşam yemeğinin ne olduğunu sormak için, karnım guruldadığı için hızlıca, aşağı indim. Mutfakta olmadığı için kısık sesle “Anne!” diye bağırdım. Kimse cevap vermedi, bende annem için bakınırken yüzü yastığa gömülü halde karın üstü koltukta yatan babamı gördüm. Sessizce parmak uçlarımda yanından geçip çamaşır odasına yöneldim.

Annem köşede bir sandalyede oturmuştu, kafası öne düşmüştü ve kucağındaki yarı katlanmış gömleğe doğru bakıyordu. Yanına gidip bir şeyi olup olmadığını sordum, cevap vermedi. Omzundan tutup hafifçe sarstım. Yine cevap vermeyince kafasını tutup yukarı kaldırdım. Uyuyordu ve birden uyandı, bir kâbustan çıkmış gibiydi. İç çekip teşekkür etti, babam kuzenim Melisa tarafından öldürülürken ağzından siyah duman çıktığı ve onunda izlenmeye zorlandığı bir rüya gördüğünü söyledi.

Bende anneme babamın gerçekten yorgun bir şekilde yüzü yastığa gömülü şekilde uyuduğunu söyledim. Yüzü çok üzgün ve şoke olmuş bir hal aldı. Ayağa kalkıp oturma odasına doğru koştu ve babamı uyandırmaya çalıştı. Babam cevap vermedi ama acı çeker gibi inledi. Onu ters çevirdik ve ağzının siyah bir boşluk gibi olduğunu gördük, dişi yoktu ve derisi kuru çamur gibiydi, tıpkı kuzenimin annesi gibi. Ben nefesimi tutarken annemde ciğerleri sökülürcesine bağırdı, şaşırmış bir şekilde 911’i aramak için ev telefonuna koştum. Kimseyi arayamadın. Telefon sessizdi ne ötme sesi nede başka bir şey. Annemle kapıyı açmaya çalıştık ama açamadık. Üç kapıyı da denedik ama hiçbirinden geçemedik.

Tüm camlar kapalıydı ve Zell’i ya da Jeremy’i hiçbir yerde bulamıyorduk. Annem bana Jeremy’nin Zell’i parka götürdüğünü söyledi. Babamın yanına gidip cebinden cep telefonunu çıkarttım. Evdeki cep telefonu onundu. Polisi aradım, ama telefon “Üzgünüz ama aradığınız numara olan ‘9-1-1’ artık kullanılmamaktadır.” Telefonu düşürdüm şok olmuştum. Anneme dönüp 9-1-1’in artık kullanılmadığını söyledim.

Kapana kısılmıştık, etrafta birileri olabilirdi ve babama yaptıklarını bize de yapabilirlerdi. İkinci katta ayak sesleri duyduk. Hemen annemle mutfağa koşup birer bıçak aldık. Sonrada ıslak, karanlık ve örümcek ağlarıyla istila edilmiş bodruma gittik. İnerken merdivenlerden aşağı gelen birinin ayak seslerini duyduk. Annemle hemen bir köşeye koştuk. Bıçağıyla havalandırma kanalının vidalarını açtı ve bana tersten içine girmemi söyledi, bende yaptım. Annem sığamadı o yüzden dışarıda kaldı. Kapak sanki kapalıymış gibi üstüne geri koydu. Kapağın aralıklarından bakmak için kapağa süründüm. Kuzenimi gördüm, Melisa’yı, ama Melisa değildi. Sanki yarı şeytana dönüşmüştü, hayatımda gördüğüm en korkunç şeydi. Annesi ve babamla aynı özelliklere sahipti, ama o kadar kötü değildi. Korkunç düşleri ve yüzünde bir çeşit metal tel alet vardı, ayrıca yüzü ve ellerinde de kan. O kadar korkmuştum ki gözlerimi kapadım. Önce Melisa sonra annem çığlık attılar. Metalin metale çarparak çıkardığı çınlamayı, etin kesilmesini ve kanın her yere saçılmasını duydum. Gözlerimi açtım ve havalandırmanın önünde yatan annemi gördüm. Çenesi yerinden çıkmıştı ve gözlerinden biri bıçakla oyulmuştu. Sonra Melisa annemin cesedine eğildi ve bacaklarından tutup yukarı kata sürükledi. Olduğum yerde kaldım; korkmuş, şok olmuş ve titrer bir halde, olanlara inanamadım, OLAMAZDI! Bu imkânsızdı! Sonra merdivenden aşağıya gelen ayak sesleri duydum. Bu bir kadındı, Melisa değil, ama başkası. Saf siyah saçları vardı, siyah tişörtü ve siyah pantolonu. Çatlayan suratı vardı ama çok kötü değildi. Gözleri beyazdı. Karanlıkta parlayan gözleriyle havalandırmaya yöneldi. Mırıldanıp havalandırmada daha geriye gitmeye çalıştım. Kalbim güm güm atıyordu. Hayatım için korktum. Havalandırmanın arkasına gidip olduğum yerde kaldım. Kapağın açıldığını gördüm ve kapağın kenara fırlatıldığını duydum. Sonra kadın eğildi ve bana doğru emeklemeye başladı. Stop-motion gibi bana doğru emekliyordu, gerçekten çok korkutucuydu. Ayrıca çok hızlıydı. Yüzümün önünde belirmesi 5 saniye sürdü. Ağzını kapatan gazlı bez gibi bir şey vardı. Bezi kaldırdı ve tek gördüğüm şey siyahlıktı. Hipnotize olmuştum. Sonra tek bildiğim şey…

Hiçbir şey yoktu. Etrafımdaki her şey siyahtı. Bir şey hissetmedim, bir şey duymadım, bir şey koklayamadım ya da bir şey tadamadım. Sadece

AOG'DAN HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin