Keyifli okumalar🙏🌙
Hayat , neyin nezaman ve nasıl olacağını bilmeden ilerliyor çogu zaman. Dönüp baktığın da ardına keşke dememeli insan. Keşke bunuda yapsaydım yada keşke bunu hiç yapmasaydımlarla çevrili dört bir yanımız. Herzaman kuralcı bir insan olmuşumdur , bu yönüm kimileri tarafından hoş görülmese de ben kendimi böyle seviyor ve böyle kabul ediyorum. Ben buyum . Annesinin küçük kızı , babasının ay parçası Hilal'im ben Hilal Arslan.
İki tarih ögretmeninin tek kızı olan Hilal. Aslına bakarsanız belime kadar uzanan kırmızı dalgalı saçlarımdan sonra akranlarıma oranla hayatımdaki ikinci büyük şansımda bu . Bence hayatın en büyük zevklerinden biri kendinden geçercesine dans etmek ve tarih. 6 yaşından beri çeşitli dans eğitimleri aldım ama en başarılı olduğum sokak dansı. Kendimi müziğin ahengine bırakıp rahatlamayı seviyorum. Ankaralıyım . O her sokağında ayrı bir hikaye barındıran Ankara. Usul usul arşınladığım sokaklarıyla çocukluğumun, gençligimin geçecegi Ankara.
Şu an ne mi yapıyorum ? Ankara'nın o kasvetli havasın da okuldan çıktığım gibi Selen ile buluşmak için otobüse bindim. Nihayetinde lise de sorumlu kaldığımız dersleri geçmemizi ve üniversiteyi kazanmamızı kutlamak üzere tahminimce cafe tarzı bir yere gidiyorum. Aslında bu tarz mekanlarda pek fazla takılan bir kız değilim özelliklede bu son sene üniversite sınavı belası yüzünden 1 yıl boyunca hep uyguladığım rutinlerimden hariç zamanımın büyük bir çoğunluluğunu dans , yemek ,az biraz uyumak ve çalışmak çalışmak çok çok çalışmak... ile geçirdiğim doğrudur. Bunlara katlanmamın tek bir sebebi var güzel sanatlar akademisine dereceyle girmek ve hayalimin gerçekleşmesinin verdiği sevinçle otobüsten inip durakta bana değişik hareketlerle yerini belli etme çabasına giren biricik arkadaşım Seleni gördüğüm gibi ona doğru yürüdüm.
- "Ya Hilal hala inanamıyorum kızım bildiğin O.d.t.ü ' yü kazandık."Selen ' in bağırmasıyla köşede siğara içen gruptakiler bize bakıp güldüklerini gördüğüm gibi biraz hayvani bir şekilde kolunu çimcikleyip kulağına :
- " Tamam kanka sakin ol herkes bize bakıyor. Şimdi gel bunu kocaman bir çikolatalı pasta ile kutlayalım."
Diyip kol kola içeri yürürken aynı zamanda Selen'in hayıflanmalarını dinliyordum tabi. Geldiğimiz cafe çok şirin bir yerdi. Dışarıda irili ufaklı masalar ve onlara göre konumlandırılmış küçük rengarenk çiçekler vardı. İç mimarisi bahçesine oranla daha eski zamanlardan kalma bir mekanı anımsatıyordu. Bu iki farklı şeyin birlikte kullanılmasıyla ortaya şahane bir görüntü çıkmıştı tabiki. Etrafı incelemeyi sonraya erteleyip masamıza oturduk . Sparişlerimizin gelmesini beklerken Selen ' in hıç bıkmadan usanmadan gideceğimiz üniversiteyle ilğili araştırmalarını dinlemeye koyuldum. Derken, Selenin:
-" yuhh kanka şunlara bak ya!!! " diye telefonu gözüme gözüme sokması bir oldu. Telefonu elinden alıp baktığımda gideceğimiz üniversitenin resimleriyle karşı karşıya geldim. Gerçekten ama gerçekten doğa üstü bir güzelliği vardı ya belkide benim tek hayalim olduğu için bana böyle geliyordu bilmiyorum ama 1 hafta sonra resmen bende bu üniversitenin bir ferdi olucaktım bu mükemmel birşey. Garsonun sparişlerimizi getirmesiyle Selenin telefonunu geri verip pastami yemeye koyuldum. Çok guzeldi.
Selen ile 2 saat kadar kalıp durum değerlendirmesi yaptıktan sonra yarın üniversite için alışverişe gitmeye karar kılıp ayrıldık. Otobüse bindiğim gibi boş bulduğum bir koltuğa oturup kulaklıklarımı taktım ve gòzlerimi huzura yumdum. Birinin kolumu nazikce dürtmesiyle gözlerimi açtığımda herzamanki gibi karşımda tombik anneme baktım . Bir dakika ya annem nezamandan beri bıyık bırakır oldu ki ? Aklıma gelen gerçeklerle gözlerimi irice açıp etrafıma bakındım ne odamda yumuşacık yatağımda uyuyordum nede beni uyandıran Gökçe sultandı. Bildiğin otobüste uyuya kalmıştım hay aksi ya. Ben kendi içimde muhakeme ederken otobüs şöförü:
- " hanımefendi yarım saattir sizi uyandırmaya çalışıyorum, son durağa geldik artık ininde bende işimin başına döneyim." Diye sitem etmesiyle ona hak verip bolca özür dileyerek otobüsten indim. Allahtan bilmediğim bir yer degildi bizim mahallenin bi alt mahallesi olmalıydı buralar. Kulaklıklarımı cebime sıkıştırıp yürümeye koyuldum. Ah canım annem boşuna demiyordu akılsız başın cezasını ayaklar çeker diye. Neyse hadi tabana kuvvet.
Havanın iyice kararmasıyla sokak lambalarının yardımı ile neredeyse bizim mahalleye yaklaşıyordum ki bir ses duydum
- " abi kemal iti yine rahat durmuyormuş. Bu gün biz çıktıktan sonra arkamızdan dayılanmışlar.Alperen de bunlara cevap vermiş Alperen'i biraz tartaklamışlar." Duyduklarımla başımı sesin geldiği tarafa çevirdiğimde onları gördüm Atilla Baybars Özalkan ve grubunu. Motorlarına dayanmış sigara içiyorlardı. Yüzume vuran soğukla birlikte daha fazla durmanın aptalca bir fikir olduğunu kanaat getirip yürümeye başlamıştım ki O'nun sesini duydum. Kendinden emin ismi gibi sert sesiyle:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Hilal Uğruna🌙
Teen FictionKader, ihtiyar bir örümceğin yaptığı gibi itinayla ağlarını örmeye başlamıştı daha onlar hic var olmadan evvel, şimdi buradaydılar kaderlerinin birbirine mıhlandığı yerde. Genç kadın gözlerini huzurla yumdu ard arda, güneşin bir pırlantayı kıskand...