TÜRKİYE / ANKARA13/06/2017
"Patlatmasın. Çıksak mı?"
Derin bir nefes alıp kendi kendine sabır çekerek aldığı sütü alışveriş arabasına yerleştirerek listeye bakmaya devam etti.
"Aman sataşma bunların bedduaları tutar."
Şimdiye kadar kimseye beddua etmemişti aslında. Çok acırsa canı, etinden et koparcasına bir acı ile kalırsa baş başa Allah' a havale ederdi. Sinirliydi biraz ama çokça kırıldığındandı tüm bu öfkesi. İnşirah kimseye bile isteye zarar vermezdi ki.
"Bu ne ay öcü gibi."
İnşirah gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Yüzünü söylemeye cesaret edilemeyenleri arkasından söylemeleri daha da sinirini bozuyor onu daha da çileden çıkarıyordu. Bu onun özgürlüğüydü? Niye bunu anlamamak için bu kadar diretiyorlardı? Sırf siyah giyindiği ve siyah taktığı için Suriye' li yapıştırmalarından yorulmuştu. Mesele başka bir ülkenin kadınlarına benzetilmesi değildi asla da olamazdı. Din kardeşlerine benzemekten gocunmazdı ama söylerken seslerinde duyduğu o ton, tüm kanını ateşlere veriyordu. İnşirah Türk' tü. Atatürk' ün getirdiği özgürlüğü kullanarak, kendi hür iradesiyle kapanan özgür bir kadındı o.
Listeyi tamamladığında kasaya geçmiş sıranın kendisine gelmesini beklerken çalan telefonu ile hafifçe gülümsemişti. Arayan Oğuz' du. Bakmasına gerek yoktu, ondan başka kim arar, kim sorardı ki onu. Titrek bir nefes alıp cevapladı aramayı.
"Efendim?"
Oğuz' un birden parlayan gözleri canlanmıştı aklında nedensizce. Gülümseyişinin sesine yansımaması için alt dudağını dişledi.
"İnşirah, biz Ankara' ya indik. 3 saate geliriz. Diplomasi işleri uzun sürecek muhtemelen."
İnşirah adamın yorgun sesine karşın kaşlarını çatsa da bir şey demedi.
"Aden nasıl?"
Adamın sıkıntılı nefesini duyduğunda malzemeleri kasaya yerleştirmeye başlamıştı.
"Sinirli. Patlamaya hazır bomba gibi ama muhtemelen Dinçer dışında kimse yaralanmayacak."
Ardından adamın kıkırtısı kulaklarından kalbine kadar ulaşmış, tüm kanına hasreti karıştırmıştı.
"Merak etme, saçlarımı bile bozamaz."
Oğuz bunu söylerken kendisine iğrenirmiş gibi bakan Yekta' ya inat saçlarını parmaklarının arasından geçirmiş ve kehribar gözlerindeki aşağılayıcı bakışları sarı civcive dikmişti.
"İyi çok gecikmeyin."
Oğuz, bakışlarını önlerinde yürüyen Dinçer' e ve yanında küçücük kalan Aden' e dikmiş gözlerini istemsizce kısmıştı. Bakışları o kadar kısa sürmüştü ki ardından gelen Yekta' ya bakma isteğini engelleyememiş ve onun da parlayan gözlerini üzerinde hissetmişti.
"Gecikmeyiz. Kolay gelsin."
Yekta tam olarak Aden ile canı kardeşinin ne kadar da çok yakıştığından bahsedecekti ki Oğuz, uzun parmaklı elini kaldırarak bir dakika işareti yaptı.
"İçinde ki aşk perisine derhal tekme atıyor ve kardeşinin kişiliğini hatırlıyorsun."
Yekta suratını asıp sinirli sinirli adımlarken gerçekler karşısında boynunun kıldan ince oluşuna küfür ediyordu. Ne olmuş yani kardeşi tam bir manyak, saygısız, duygusuz bir insansa? Belki Aden'e aşık olarak tüm serseriliğini bırakacak ve mükemmel bir aile babası olacaktı? Suratını buruşturup Delgeç' in serserilik anlayışının terörist avı olduğunu kendine hatırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstiklal Gözlerinde (Turan 3) - devam etmeyecek
Action"Ölüm bile çekilmiş sineye, usulca sana kavuşmayı bekler." Bir fotoğraf karesine takılı kalmıştı Aden. Gazze' de kana bulanan gözlerini çekmiş bir Türk ile savaşı sonlandırılmaya çalışılmıştı. Acıyı resmetmek için Gazze' ye giden bir fotoğrafçı, İs...