Normal bir günü düşünün. Örneğin sabah uyanmış, kahvaltı faslı geçilmiş ve okula veya işe her neyse gidiyorsunuz. Toplu taşıma araçlarından birine bindiniz ve usulca varmak istediğiniz yere gitmek istiyorsunuz. İnsanların üzerinde sabah uykusu hala geçmemiş. Yarı uykulu halde seyehat ettiklerini, bir bıkkınlık haline bu zamanda çok sık rastlayabilirsiniz. Bir de bu durumun genel güne yayıldığı da olur. Yani insanlar modern (!) çağın getirileri yüzünden bıkkınlık, sinir bozukluğu yaşıyorlardır.
Bu anlattıklarıma çoğumuz aşinayız. Peki hiç düşündünüz mü bu duruma neler sebebiyet veriyor? Bu kadar imkan dahilinde yaşadığımız hayatta neden bu kadar mutsuzuz ? Bu tarz soruları arttırmak elbette mümkün ama, zannedersem bizim derdimize derman olmak yerine, yaramıza tuz basmak gibi oluyor.
İnsanlar aslında mahlukların belki de en ilginci. Nerden mi çıkardım bunu? Size şu şekilde örnek vermek ile yetineceğim. Aklınıza gelen ilk hayvanı düşünün. Benim aklıma kedi geldi. Kedinin karnının doyduğunu düşündüğümde; kedi oynamaya, koşuşturmaya vs başlar. Yani keyfi yerine gelmiştir. Artık kendini eğlendirme derdindedir. Başka bir ifade ile belirtecek olur isek de artık mutludur. Ancak insanların karınlarının doymasını düşünelim bir de ( geniş anlamda dertlerinin azaldığı bir anı ) artık çevresine eleştirel gözle bakmaya başlar. Hatta dozu kaçırır her şeyi eleştirmeye başlar. Her şey hakkında master yapmış gibi ahkam kesmeye başlar. İlginçtir ki, bu her şeyin içine bilgi bakımından yoğun konular da gelir. Bu konularda ise kuru bir felsefe ile fikir beyan eder. Artık günümüzün siyasetçisi, hukukçusu, öğretmeni, doktoru vs. olmuşlardır
Hatta siz de düşününce birçok örnek buldunuz bile değil mi ? Belki siz de bunun niye böyle olduğunu düşünmeye başladınız bile. Çözümü nasıl olabilir diye düşünme süreci dahi başlamış olabilirsiniz.Aslında olay çok basittir. Mevzu olabildiğince sade ve anlaşılır. Kimse kimsenin neyi düşündüğüne, neye inandığına, nasıl yaşadığına karışmayacak, karşıdaki insana saygı duyacak ve basit yaşanacak. Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta ise kanaatimce aidiyet duygusudur. Aidiyet duygusu abartıldığı an insanlar arasındaki saygı ve birliktelik duyguları da adeta bir yığın çöp haline gelir.
Tabi ki bu sevdiğimiz insanların bile bile yanlış yapmalarına göz yumacağız anlamına da gelmiyor. Onların(veya sıradan bir insan dahi olabilir ) hata yaptığını düşündüğümüz an uyarımızı tabi ki yaparız. Ancak burada da saygı korunmalıdır. Suçlayıcı olmak burada çözüm olmayacaktır.Öte yandan ise herkes üzerine düşen görevi olabildiğince güzel yerine getirse her şey çözülmüş olacaktır. Platon evet ünlü filozof Platon adaleti herkesin üzerine düşen görevi layığıyla yerine getirmesi tarzında tanımlar. Herkes üzerine düşenle ilgilenince kişisel gündemimiz hedeflerimiz üzerine kurulur gider. Böylece daha pozitif olacağımız kanaatini taşımaktayım.
Yazımı sonuçlandırmadan önce kıymetli okurlarımdan yapıcı eleştirilere açık olduğumu belirtmek isterim. Saygılarımla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Kukla
HumorHayat tuhaf şey. 21. yüzyılın insanları tuhaf aslında. Herkes kendi felsefesini yapar hale gelmiş. Yapsın banane diyebilirsiniz ancak bu felsefe ile güzelim bilgileri tarumar ediyorlar. Bilmeden konuşma hastalığından söz ediyorum evet sizin de tahmi...