Bölüm 2

176 11 2
                                    

Selaaam. Hikayenin daha ikinci bölümünde olmamıza rağmen üzücü bir sebepten dolayı hikayedeki Milad karakterinin ismini Kuzey olarak değiştirmemiz gerekti. Umarım beğenirsiniz,iyi okumalar :)

--------------------------------

2 YIL SONRA

Güneşin doğuşuyla diğer günlerden farksız bir gün başlamıştı yine. Annemin ölümünden sonra birdaha hiç uyanmak istemiyordum ama ne yazık ki hayat devam ediyordu. Babamın anlamsız bağırışlarıyla uyandım. Ondan nefret ediyordum. Hiç ama hiç anlaşamıyoruz.  Her yaptığım hareket batıyordu ona. Annem öldükten üç ay sonra hemen başka birini bulup evlenmişti. Onun yanında kalmak zorundaydım. Ne işim vardı nede param. Babamla yaşamaya mecburdum. ''Mira o koca poponu kaldır ve hemen kahvaltı hazırla.'' diye bağırdı. Sabrım taşmıştı artık bende bağırarak karşılık verdim. ''Yeter artık birazda o çok sevdiğin sürtük karın hazırlasın ben hizmetçi değilim.'' dememle bana tokat atması bir oldu. ''Eşyalarını topla ve bu evi hemen terket senin gibi kızım yok artık ne halin varsa gör.'' dedi ve kapıyı hızla çarpıp çıktı. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Valizime birkaç parça eşya aldım,kumbaramda biriktirdiğim üç beş kuruşuda yanıma aldım ve koşarak evden çıktım. Çaresizdim. Otelde kalmayı düşündüm ama o kadar param yoktu. Aklıma gelen fikirle suratıma yayılan gülümsemeyi engelliyemedim. Valizimi sürükleye sürükleye yola koyduldum. Kısa bir süre sonra oradaydım. Kuzey'in kapısının önünde. Zili çaldım. Kuzey'in gözleri valizime gitmişti. Belli etmemeye çalışıyordu fakat benim gözlerimden kaçmamıştı. Oldukça şaşırmıştı. ''Ee içeri almayacak mısın? '' dedim. ''Ta-ta tabi geç. '' diye karşılık verdi.

Kuzey çok zengindi. Babası iş adamıydı. Ailesi Amerika'da yaşıyordu ama Kuzey İstanbul'da yaşamayı tercih etmişti. Evi muhteşemdi. Tıpkı filmlerde ki gibi evi,arabas ve arkadaşları vardı. Hiçbir zaman kendiyle övünmezdi. Son derece mütevazi bir kişiliği vardı. Herzaman ki gibi cam'ın önündeki sallanan koltuğa oturdum. Kuzey'de karşıma geçti ve ''Anlat bakalım küçük hanım neler oluyor? '' dedi. İstemsiz olarak ağlıyordum. Ardı ardına babamdan nefret ediyorum diye bağırıyordum. Krize girmiştim sanırım. Kuzey beni koltuğa yatırdı ve sakinleştirici verdi. Gözlerimi açtığımda kendimi cennete  düşmüş gibi hissetmiştim. Beni izleyen bu iki yakışıklıda kimdi ? Anlamaz gözlerle onları izlerken piercingli çocuk konuştu. ''İyi misin Mira?'' Şaşkın gözlerim gözlerine takılı kalmıştı. Ne diyeceğime karar veremiyordum. ''Kuzey nerede ve siz kimsiniz? Adımı nereden biliyorsunuz? Niye burdasınız? '' Sıraladığım sorulara hiç aldırmadı bile. Diğer çocuğa döndüğüm de onun benimle hiç ilgilenmediğini anladım. Ellerini  açık kahverengi saçlarından geçirdi ve konuşmaya başladı. ''Kuzey'in işi var. Birazdan döner. Bizim kim olduğumuz ise seni ilgilendirmez. Nasılsa bir daha görüşmeyeceğiz.'' 

Verdiği cevabın şaşkınlığını üstümden atmam biraz zaman almıştı. Bir yerde haklıydı belki ama yine de bu şekilde terslemesini sağlayacak bir şey yapmamıştım. 

''Sen ona aldırma. Gereğinden fazla terstir. Ben Akın.'' diyerek elini uzatan çocuğun elini sıktım. ''Mira.'' diyerek kendimi kısaca tanıttım. ''Biliyorum.'' derken yüzüne yayılan gülümseme kesinlikle masum değildi. İster istemez kendimi yutkunurken ve biraz geri çekilirken buldum. ''En azından küçük bir kıza yavşamıyorum.'' diye sinirle konuşan çocuğa baktım. Akın'ın kahkahası tüm odayı doldurmuştu. ''Hadi ama Ege! Kuzey'in arkadaşı olmasa senin de onu yatağa nasıl atacağını planlamaya başlayacağını biliyoruz! '' derken eliyle beni göstermişti. Kastettiği ben miydim ? Bunu anlamamla kıpkırmızı kesilmem bir olmuştu. Ben konuşamazken kapı çalmaya başlamıştı bile. Çok şükür adının Ege olduğunu öğrendiğim çocuk kapıyı açınca içeriye Kuzey dalmıştı.

Yerimden kalktığım gibi kendimi onun kollarına attım. Olayın şokuyla ilk başta öylece kalsada sonradan kollarını etrafıma doladı. ''Şükürler olsun uyandın! Bir an uyanmayacaksın sandım!'' derken gülmesini engellemeye çalışıyordu. ''Merak etme ben iyiyim'' deyip gülümsedim ve daha sıkı sarıldım. En azından yanımda o vardı. O benim sığınabileceğim gökyüzümdü,denizimdi. Bizi izleyen Akın ve Egeye dönüp ''Tanıştırayım. Değer verdiğim tek kız. Mira.'' derken beni bir adım öne itmişti. Ardından sol eliyle Akın'ı sağ eliyle ise Ege'yi göstererek,Akın ve Ege diyerek onlarıda tanıttı. Akın bana bakarken ister istemez gözlerimi kaçırıyordum o ise ısrarla bana bakmaya devam ediyordu. Ege ise benimle hiç ilgilenmiyordu. Mavi gözleri tüm odayı tarıyordu ama uğramamakta ısrarcıydı. Gülümseyen suratıyla Kuzey acıktığını söylerken Egeyle Akın ona gülmeye başladılar. Pizza sipariş etmek için Ege uzaklaşırken ''Zeytin olmasın,Mira'nın alerjisi var.'' diye bağırmıştı Kuzey. 

Pizzalar geldiğinde üçü derin bir sohbete dalmıştı bile. Bense sadece pizzamı yiyor ve neyden bahsettiklerini çözmeye çalışıyordum. Kuzey'e sormayı düşünsem bile soramazdım çünkü beni işlerinden uzak tutmak için herşeyi yapardı. Odayı bir melodi doldururken ister istemez elim telefonuma gitmişti ama çalan benim telefonum değildi. Diğerlerine baktığımda Ege'nin hararetli bir şekilde telefonunu aradığını gördüm. Sonunda telefonu bulduğunda kaşları çatılmıştı. Kuzey'in sessiz bir şekilde ''Noldu ?'' dediğini duydum. Ege telefon yerine Kuzey'e cevap vermeyi seçmişti. Telefonunun sesini kısıp kenara fırlattı. Iphone'u fırlattı ! Neyse,neyse, verdiği cevaba odaklandığımda sadece ''Zeynep'' dediğini anlamıştım. O kimdi ki ? Açmadığına göre önemsiz biriydi. Gözlerim Akın'ın gözleriyle buluştuğunda aklımdan geçeni okumuş gibiydi. Tek yaptığı gıcık bir şekilde sırıtıp ''Sevgilisi.'' demek olmuştu.

Belki Sende SeversinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin