Sisli bir akşam vakti ara sokaklarda başıboş bir şekilde dolanıyordum.
Etrafta hafif bir viski kokusu vardı.
Ay ışığı sırtımdan, nişanlımın yaptığı ihanet ise tam kalbimden vuruyor beni.
Tüm umutlarımı kaybetmek üzereydim.
Elimdeki bavulumla sadece yürüyor ve gitgide hüzünlü anılarıma kapılıyordum.
Tam o sırada sol tarafımdan hızla gelen bir şey bana şiddetli bir şekilde çarptı.
Her kimse ise onunla birlikte yere kapaklandım.
Nelerin olduğuna bakmak için etrafıma baktım.
Tuhaf görünümlü adam hızla yerden kalkıp; korkuyla koştuğu yöne baktı.
Baktığı yere bakınca şaşırmadım değil doğrusu.
Ellerinde meşaleler ve sopalar olan bir grup bize koşuyordu.
İçlerinden biri ayak hizama yakın bir yere taş fırlattı.
Omuzumda bir el hissettim.
"Gel. Hadi!"
Hızlıca ayağa kalktım.
Yaklaşmak üzereydiler.
Bavulum neyse ki dağılmamıştı.
Bavulumun sapını sımsıkı kavrayıp, tuhaf beyefendiyle koşmaya başladım.
''B-bunlar k-kim?!'' diye sordum.
Sessiz kaldı.
''Neden b-beni de kovalıyorlar?'' diye sordum.
Yine sessiz kaldı.
Burada neler döndüğünü fazlasıyla merak ediyor ve öğrenmek istiyordum.
Uzun bir süre koştuk.
Oradan baya uzaklaştık.
Bir yerden sonra koşmayı ikimizde bıraktık.
Nefes nefese o tuvalini, ben ise bavulumu yere bıraktım.
İkimizde hafifçe öne eğilmiş şekilde karınlarımızı tuttuk.
Kafamı öne eğip yaşadığım heyecanı üstümden atmaya çalışıyordum.
Tuhaf görünümlü beyefendinin de benden bir farkı yoktu.
''Sizi neden kovalıyorlar?'' diye sordum güçlükle.
'Benden pek haz etmezler.'' dedi.
'O insanlarla nasıl bir kavgası olabilir?' diye düşündüm.
Aklıma gelen olanaklar gözlerimin büyümesine neden olmuştu.
Bunu fark etmişti.
