Orta yaşlı adam anladığını belirtir bir şekilde kafasını yavaşça sallayıp başka bir soru sordu.
“Peki sonra ne oldu?”
“Bir akşam pencereden geldiğini gördüm. Sarhoş gibiydi. Sağa sola yalpalayarak geliyordu. Apartmandan içeri girdikten bir süre sonra kapının önünden gelen ağlama sesleri duydum. Oydu. Kapısının önünde bacaklarını kendisine çekmiş oturarak ağlıyordu.
Kısa bir an bekleyip en sonunda yanına gittim. Elimi uzattım. Ama dokunamadım. Dokunsam o alev mavisi saçları beni yakardı biliyordum.
Daha sonra ağlaması kesildi. Sızmıştı. Öylece izledim bir süre onu, sonra dayanamayıp onu oradan kaldırdım ve evime götürdüm. Yatağımın üzerine koyup izlemeye başladım.
Haklıydım. Mavi ve siyah birlikte harikalardı. Siyahın üzerinde mavi adeta bir mücevher gibi parlıyordu. Gözlerimi ondan alamıyordum. Ömrümü onu izleyerek geçirebilirdim.
“Sonra ne oldu peki?”
Genç adamın ifadesi bu soru üzerine birden sertleşti. Az önce gözlerinde beliren pırıltılar yerini derin bir karanlığa bıraktı.
“Sonra uyandı. Yavaşça gözlerini açıp mavilerin çoğalmasını sağladı. Bakışları etrafta dolaşıp en sonunda beni buldu. Benim fark ettiğim şeyi o fark edememişti.
Siyah ve mavinin uyumunu… O siyahtan korktu. Benden… Gözlerindeki maviliklerin içinde korkuyu gördüm. Ona yaklaşmak ve gözlerindeki korkuyu silmek istedim.
Ama o çığlık atmaya ve benden uzaklaşmaya başladı. Kapıya doğru koştu. Siyahtan uzaklaşıyordu. Ama mavi ve siyahın bir arada olması lazımdı. Gidemezdi.”
Genç adam bir an durdu. Sonra hiçbir duygu barındırmayan sesiyle devam etti.
“Bende bana ait olanı aldım. Maviyi. Siyah ve mavi sonsuza kadar beraber olmalılardı. Bende maviyi aldım. Maviyi. Bana aitlerdi artık. Benim. Benim!”
Genç adam birden bire değişen ruh haliyle gözlerini boşluğa dikmiş histerik bir şekilde sayıklarken, orta yaşlı olan sordu.
“Tam olarak ne yaptınız? O nerede şuan?”
Genç adam bu soruyu duymamış gibi hala kendi halinde sayıklıyordu.
“Bana ait olanı aldım. Maviyi. Benim. Benim mavim!”
Orta yaştaki adam cevap alamayacağını anladığında son kez karşısında mırıldanarak sayıklayan adama baktı ve yerinden kalkıp bulundukları odadan çıktı. Koridoru takip edip kendi odasına girdiğinde masasına oturup bıkkınca nefes vererek ellerini saçlarının arasından geçirdi. O sırada ofise yeni gelen ve kapıya yaslanmış bir şekilde kendisine bakan meslektaşını fark etmemişti.
“Dostum olay ne? Seni bu kadar gerdiğine göre büyük bir şey olmalı.”
Adam meslektaşına bakarak oturduğu sandalyesinde arkasına doğru yaslandı.
“Bir kadın kayıp… Büyük ihtimalle de artık ölü. Ve karşı komşusu yeni nesil Van Gogh olabilecek kadar yetenekli bir ressam. Aynı zamanda tam bir kaçık… Adamın evinde mavi renkte kadın saçı ve bir çift yerinden çıkarılmış mavi renk göz bulundu. Vücudun kalanıysa ortada yok. “
Meslektaşı adamın anlattıklarıyla hafifçe yüzünü buruştururken “O zaman sana iyi şanslar dostum.” diyerek oradan ayrıldı.
Adamsa yerinden kalkarak odasından çıktı. Koridorun sonunda sağdan ikinci kapıdan başını uzatıp konuştu.
“Zoe psikolojik destek birimini ara. Ceset bir yerlerde çürümeye başlamadan önce onu bulsak iyi olur. Ben Evan ile birlikte inceleme için adamın evine gidiyorum.”
Adam odanın içindeki siyah kıvırcık saçlı kadından onay aldıktan sonra yardımcısıyla beraber binadan ayrıldı.
…
Şuan bulunduğu oda… Yatak odası. Tamamen siyahtı. Perdeler, duvarlar, yatak, yerler, kapılar ve bütün eşyalar.
Adam kadının korkmak için haklı olduğunu düşündü. Bu kadar siyahı bir arada görmek ürkünç bir hava veriyordu. Bu odada bulabileceği bir şey olmadığını anladığında odadan çıktı ve alt kata inen merdivenlere yöneldi.
Burası atölyesiydi. Her yer tablolar ve resim malzemeleriyle doluydu. Duvardaki tabloların üzerinde tek tek gözlerini gezdirirken ‘gerçekten yetenekli’ diye düşündü.
Odanın sonundaki kapının önüne gelip yan tarafa açılan kapıyı açtı. Açılan kapıdan gördükleriyle arkasında kalan eşyaların üzerinde inceleme yapan yardımcısına dönerek
“Heykel yaptığını bilmiyordum” dedi.
Yardımcısı kendisine seslenilmesiyle fırçaların bulunduğu sandığı kapayarak cevap verdi.
“Evet efendim. O oda tamamen heykellerle dolu. Başka bir şey yok.”
Adam yardımcısının açıklamasını dinledikten sonra açtığı kapıdan içeri girerek heykellerin arasında yürümeye başladı. Hepsi birbirinden bağımsız farklı bir durumu anlatıyor gibiydi.
Karşılıklı iki kadın heykeli sohbet ediyor havası veriyordu. Köşede dizlerini kendisine doğru çekmiş bir şekilde duran ise tamamen yalnız. Sağ taraftaki duvarın önünde bir koltukta yatar pozisyonda yapılmış olan ise korkmuş bir ifade veriyordu.
Adam bu heykele doğru yaklaşarak tam önünde durdu. Zarif, güçlü bir kadın tasvir edilmişti. Ama yüzündeki korku ifadesi onu savunmasız bırakıyor gibiydi.
Adam heykelin üzerine doğru eğilerek dikkatini çeken bir noktaya odaklandı. Heykelin aşınmış parmak ucundan dışarı uzanan insan tırnağına bakarken yardımcısına seslendi.
“Evan! Onu buldum. Maviyi.”
~~ SON ~~
Hikayeden sonra Evenescence _ Hello dinlemenizi öneriyorum. Eklentilere ekliyorum ilgilenenler için.
Yorumlarınız itinayla okunur. :)
