"SEEEEEHUUUUUUNNNN AAAAA...."
Sehun, Chanyeol'den duyduğu güçlü ses ile elindeki kitabı bırakıp pencereye doğru ilerledi. Baekhyun ve Minseok Chanyeol'ü tuttuğu gibi kaçırırcasına koşarken Minho da Luhan'ı kollarının arasında havada tutuyordu. Bunu güçlükle yapıyordu. Çünkü Luhan ayaklarını koşan üçlüye, daha doğrusu Chanyeol'e, seri bir şekilde sallıyordu.
Luhan...
Sehun daha fazla beklemeden bahçe kapısına koştu ve biraz önce oldukça hareketli yere geldi ama kimse yoktu. Büyük bir heyecan ve korku ile etrafına bakındı. Dudaklarını seri bir şekilde yalarken gözleri bahçeyi taradı ve hafif aydınlık olan çardakta durdu.
Çardağa koştu ve çok geçmeden onu gördü.
Luhan elinde bir demet mavi gül ile çardağın ortasında duruyordu. Sehun sık sık nefes alıp gözlerini kırpıştırarak sevdiğine bakıyordu.
Sehun'u görmeyeli daha iki gün olmuştu ama Luhan bu kısa sürede onun ne kadar çöktüğünü görebiliyordu. Üstünde beyaz bol bir tişört, altında gri bir eşofman ve yine gri renkte uzun örgülü bir hırka giymişti. Bu renkler soluk cildini daha soluk gösteriyordu. Luhan kendine yeni keşfettiği küfürleri ederken gözleri Sehun'un çıplak ayakların takıldı.
"Ayakların..." cümlesini devam ettiremeden Sehun kendisine koşup kucağına çoktan atlamıştı. Luhan sıkıca tuttu onu.
"Gelmişsin. Gelmişsin." Titrek ve güçsüz ses Luhan'ın sol yanına keskin bir şey sapladı. Kolları arasındaki bedene dikkat ederek Luhan geri geri gitti ve tahta banka oturdu. Elindeki gül demetini sağ tarafına bırakıp beline dolanmış bacakları çözüp kucağında birleştirdi ve Sehun'u daha rahat sardı.
Sehun'un saçlarını okşayıp şakağına öpücük kondurdu.
"Seni çok özledim."
"Ben de." dedi Sehun beklemeden. Luhan sevdiğini izledi. En son ne zaman böyle sarılmışlardı...
"Gözlerin ne güzel parlıyor senin öyle." Bu cümlesiyle Sehun'un yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı. Luhan bu gülüşü çok severdi. İçini daima ısıtırdı.
"Gitmeyeceksin değil mi?"
"Sen istemediğin sürece hayır."
Sehun'un gülümsemesini bozmadan başını Luhan'ın boynuna gömdü. Kokusunu içine çekti.
"Seni çok seviyorum."
"Ben de seni çok seviyorum Sehun."
Sehun hafifçe titredi. Bu cümleyi ölene kadar sadece bu ağızdan duymak istiyordu.
"Sehun yolda gelirken yandaki Kimlere ait tam on beş tetikçi saydım. Bence benim için değillerdi ama yandaki malum kaynanam olur, hiç güvenmiyorum. Eğer ağlarsan kollarında ölebilirim. Kollarında ölmek çok güzel olur tabii..."
Luhan yüzünü örten hırka ile sustu. Sehun gözlerini minik bir endişe ile kırparak Luhan'a bakarken Luhan onu öpmemek için kendini zor tuttu.
"Çok romantik bir haldeyiz bence şu an. Ne kadar zekice bir çözüm üreten bir beysin."
Luhan gülerken Sehun kolunu kaldırıp Luhan'ın başını iyice kapattı. On beş tetikçi neydi yahu! Luhan'a yeni kavuşmuşken ölmesini istemiyordu.
"Dalga geçme. Kyungsoo sana çok sinirli. Ne yapacağı belli olmaz."
"Sen sinirli misin?"
Sehun başını sağa sola salladı. Luhan ona üzgünce baktı. Saçlarını tekrar okşadı. Öpmek için başını eğdi ama son anda geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Consuming Me
Fanfic"İçten içe keskin pençelerinle her şeyimi yavaş yavaş parçalayıp tüketiyorsun. Aşkım hariç... Bir onu tüketemiyorsun sevdiğim... Bir aşkımı tüketemiyorsun. Sana inat her gün güçlenip büyüyor."