Nefes yaklaşık bir dakikadır karşındaki adamın dediklerini tahlil etmekle meşguldü. Yıllar sonra tekrardan... Çok saçmaydı.
"Saçma çok saçma o ben değilimdir."
"On iki Mayıs iki bin on bir. Lambalar çalışmaydı. Sesin gür ile boğuk arasında gidip geliyordu."
Nefes daha fazla kendine inkar etmenin bir fayda sağlamayacağını biliyordu. Vücudunu en önemlisi sürekli kendini tutsak eden düşüncelerden kurtulup eliyle sımsıkı tuttu adamın boynunu ve sarıldı. Yedi yıldan sonra ilk defa oğlundan başka bir erkeğe sarılıyordu.
Tahirin eli havada kaldı. Tecrübesizdi bu konularda. Bir eli halâ havadayken diğer eliyle omzunda ağlayan geyiğin saçını okşadı. Hatta kokladı... Acı kokuyordu. Korku, keder, kasvet, nefret kokuyordu kızın her hücresinde.
Nefes yavaşça bilincine dönünce hızla gözyaşlarını temizleyip omuzdan ayrıldı. Bir yerden burnunu çekiyor diğer yandanda eliyle yüzünü yelliyordu.
"Oğlumun sana bir anda ısınmasında bir neden varmış. "
"Öyleymiş."
Tahirin sesi bitap ve çaresiz çıkıyordu. Kızın gözlerine bakmaya korkar biçimde gözlerine bakmaya çalışıyordu. Oraya giren anca boğulurdu... Belliydi.
"Ben bir içeri gideyim. "
Nefes adeta maratondaymış gibi koşup kendini lavaboya attıktan sonra kapıyı kinitledi. Aynada kendi ile yüzleşebilirdi. Ölmemişti... Yıllardır ya ölsüyse diye vicdan azabı çektiği adam ölmemişti. Yüzündeki tebessüm ilkbaharda yeni açan papatyaları andırıyordu adeta. Nefes yüzündeki çiçek daha güzel açsın diye suyla suratını ferahlattı. Sakin kalmalı ve dışarı çıkmalıydı artık. Şeftalili naftalinin kokusunu son kez içine derince çekip kapıyı açtı.
"Ula bak Karadeniz damarum atayii. İstanbul modern havamı bozup ağzinu burnunu kuracağım. Söyle abim ne konuştunuz o kadar dışarıda?"
"Sağane ulan sağane. Hem bana bak kızım yavaş gel ben senin abinim. Gidip kızında darlamayasun he. İsterse anlatır zaten. İsterse..."
"Üff aman soğuk nevale aynı Nefes."
Nefes öksürerek içeri geçti. Arkadaşına sert bir bakış atıp tekrar tebessüm etti.
"Ben o zaman odaya çıkıyorum Beyza'm. Iyi geceler sana. Size de iyi geceler Tahir Bey."
Nefes yine hızlı adımlarla kendisini odasında bulmuştu. Yine kapısını kinitlemişti ve kendini tüy gibi hafif yatağa bıraktı.
"Bey mi dedi o?"
"Amca mı deseydi?"
"Beyzaaa!"
"Ne be ne hödük? Bende uyuyuyorum aç kanepeyi yat uyu."
Tahir uzatmak istemezcesine kanepeyi açıp vücudunu uzattı. Gözlerinde uyku vardı. Vardı da niye kapanmıyordu ki. Denedi... O gece geldi gözünün önüne. Bıçağın bacağına girdiğini sanki tekrardan hissediyor gibiydi. Ardından koluna gelen çiziğin acısını hissetmesi ile gözlerini bir anda kan ter ile açtı.
"İmdaaat. Yar-Yar-Yardım ediiiin."
Siktir noluyor lan orda. Tahir iç sesi ile kavgayı kesip hızla sesin geldiği odaya koştu. Nefesin odasına... Açılmıyordu. Kol darbesi atmaya çalışıyordu ama platinden gelen rahatsızlıktan sert darbeler geçiremiyordu.
"Dur. Dur ben daha on altı yaş-on altı yaşındayım. Bıraaak pislik herif bıraaak."
Tahir yüzünü ekşitip tüm gücüyle ayak geçirdi kapıya. O sırada Beyzada indi uyku mahmurluğuyla.
![](https://img.wattpad.com/cover/147176375-288-k327317.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEL GÖNLÜME SIĞ YARİM 《NefTah》
FanfictionHayatındaki zorlukları savaşarak kazanmış genç bir kadının güvenenemesi. Sadece oğluna nefes olabilmiş bir Nefes. Anne Nefes, Merhametli Nefes. Hepsi olabilirken Tahir'n Nefesi olamıyordu. En fazla Nefes'in Tahir'i olabilirdi. Çünkü sahip olunabilm...