Tanıtım*

1.2K 11 1
                                    

Bir hastane odasında, bir tren garında, bir otobüs yolculuğunda ya da evinizde oturup müzik dinlerken farkına varabilirsiniz hayatın kısa oluşunun. Hayatınıza insanlar girer, çıkar. Bazıları sizi hiç etkilemezken, bazıları sizi öyle kırar ki siz bile kendi parçalarınızı toparlayamaz hale gelirsiniz. Ben bir hastane odasında öğrendim kısa olduğunu düşlerimin, gülüşlerimin ve kırgınlıklarımın. Şu dünyada en sevdiğim insan makinelere bağlı kablolarla yatarken, ben çaresizdim yalnızdım ve kırgındım. Son görüşmemizde büyük bir tartışma yaşamış olmamız beni birçok keşke ile yalnız bırakıyordu. Keşke dedim keşke gözlerini açsa da benim koca bir aptal olduğumu haykırsa. Bağırsa çağırsa, küfretse. Belki o zaman sözleri giderek büyüyen yalnızlığımı alıp götürür.

Birkaç günün ardından kendine gelebilmişti. Hiç görmediğim kadar güçsüzdü. Çökmüş gözaltları bana yaşamın anlamsızlığını fısıldıyordu. "Şu hastane odasında olmasam çoktan saçlarını yolmaya başlamıştım. Yeniden öyle sorumsuz davranması istemiyorum." Bu halde bile beni düşünüyor oluşu içimi koca bir hüzünle kaplıyordu. "Üzgündüm, hala üzgünüm. İçimdeki düş kırıklıkları canımı yakıyor.Sen de biliyorsun. Neden mutlu olamıyoruz? " dedim sessizce. Derin bir nefes aldı. Daha fazla konuşup kendini yormaması gerekirdi.

"Bak şu pencereden! Görüyor musun kuşları. Sana göre ne şanslılar, değil mi? Değiller. Akıp giderken hayat, bir soluk almadan uçuyorlar. Hayatın kısalığıyla yarışıyorlar. Her zaman geride biraz düş biraz düş kırıklığı bırakıyorlar. Bak! Biri daha havalandı göğe doğru. Sen de ben olmadan uçmaya devam etmelisin. Çünkü; hayat birilerinin acısını yaşamak, durup soluklanmak için çok kısa.."

Hayat kısa, kuşlar uçuyor.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin