Gözlerimi zar zor açtığımda karşımda duran muhteşemliğe baktım. Kalkık burnuna
dokundum parmak uçlarımla. Yüzünü buruşturdu. ‘Şu huyundan hiç vazgeçmeyecek misin?’ Sesini duyduğumda afalladım. Uyumuyor muydu, oysa nefes alış verişleri oldukça düzenliydi. Onu bu denli çok sevmek beni korkutuyordu. Onun için gözümü kırpmadan hayatımdan vazgeçebilirdim. Bu denli büyük sevmek, mantığıma ters düşüyordu. Gözlerini tekrardan kapattı, daha sıkı sarıldı bana. ‘ Biliyor musun, aslında çok benziyoruz. İkimiz de gözlerimizi kapattığımızda hayal ettiklerimiz sayesinde yaşıyoruz.’ Söyledikleri kafamı karıştırıyordu. Aşık olduğumu hatırlatan uykulu sesiyle devam etti. ‘ Neden yanındayım, hiç sordun mu kendine. Sana senden nefret ettiğimi söylüyorum sonra geliyorum ve hiçbir şey olmamış gibi yanında uyuyorum. Beni kendinden ödün verebilecek kadar çok mu seviyorsun.’ Biz bunları konuşmazdık, bağırırdık. Ya da susardık. Şimdi benimle böyle derin konuşması beni şaşırtmıştı. ‘ Seni en güzel ütopyalara yakıştırmayacak kadar çok seviyorum, adam.’ Tebessüm etti. Gözlerimi kapattım, burnumu boyun boşluğuna yaklaştırdım. Daha sıkı sarıldı, parmakları bel gamzelerimin üzerinde dolaşırken gülümsedim. ‘ Neden Mertcan? Neden yanımdasın? Sen böyle güzel kokarken seni unutmam yeterince zor, biliyorsun değil mi? Gerçi unutmak falan da istemiyorum. Unutursam, hissedemem. Unutursam, yalnız kalırım. Şimdi de yalnızsın diyeceksin, değilim. Hayallerim var. Unutursam onlar da kalmaz.’ Parmaklarını saçlarımın arasından geçirmeye başladı. ‘ Yanındayım, çünkü benim için değerlisin. Lanet olası bir baş belasından başka bir şey olmasan da değerlisin işte. Peki o zaman neden gittim değil mi? Bana o kadar benziyordun ki, korktum. Sen benim zayıf yönlerimdin. Dikkatimi dağıtıyordun. Korktum, aşık olmaktan korktum. Ben, yapamam. Bugün sana bunları söylüyorum diye umutlanma. Yarın yine o umursamaz çocuk olacağım. Bak benim ilgilenmem gerek ailem var, birçok sorunum var. Seni de hayatıma alırsam, dayanamam bu yüke. İlgi isteyeceksin benden, ilgilenemem seninle. Belki çok güzel sarılabiliriz ya da birlikte çok mutlu olabiliriz. Ama yapamam. Şimdi bu söylediklerimi unut, bugün son günümüz. Sonra ben yokum. Mesaj attığında gelmeyeceğim. Gözünün içine baka baka başkalarını öpeceğim. Belki onlara sana baktığım gibi bakacağım. Beni unutman gerek. Başka hayaller kur. Bugün tamamen birlikteyiz, ama yarın yok.’ Canımı bile öyle güzel yakıyordu ki. Abimin acısını unutturan tek insandı. Yataktan bir anda kalktı ve odadan çıktı. Arkasından şaşkınlıkla bakakaldım. Bu çocuk hep en olmadık anlarda beni şaşırtmak zorunda mıydı? ‘Deniz tavalar nerde?’ diye bağırdığında tüm dişlerim gözükecek şekilde sırıttım. Bana kahvaltı hazırlayacaktı. Yapmam gereken sevinç dansını es geçip hemen aşağıya indim, ama o çoktan tavayı bulmuştu. Geldiğimi fark ettiğinde bana gülümsedi ve işine devam etti. O an evlensek nasıl olur diye saçma düşünceleri kafamdan kovdum ve yanına gidip yanağına sulu bir öpücük daha kondurdum. ‘ Ben üstümü değiştirip geleceğim, bekle beni.’ Tamam dercesine kafasını salladı, ben çoktan merdivenlere ulaşmıştım. Büyük bir heyecan vardı içimde. Yanındayken vücudum uyuşuyor ellerim terliyordu. Nasıl başarıyordu bunu? Bu kadar çok düşünmemeliydim. Bir günüm vardı ve bugün içersinde fikirlerinin değişmesini sağlamam gerekirdi. Hava gayet sıcak sayılırdı, üstüme rahat bir şeyler geçirdikten sonra makyaj aynama yöneldim. Pek makyaj yapmaktan hoşlanmazdım, ama bugün Mertcanı etkilemem gerekiyordu. Fazla abartıya kaçmamaya çalışarak makyajımı tamamladığımda saçlarıma bir bandana taktım. Çocuksu bir neşeyle aşağıya indim. Kahvaltıyı hazırlamıştı.
‘Ekmek almaya gidiyorum, ben gelmeden sakın başlama.’ Dedi ve koşa koşa evden çıktı.
Sanırım mutluluk şuanda odanın içinde geziniyordu, umarım hep yakınlarımda bir yerlerde olurdu. Birkaç dakika sonra kapı tıklatıldı. Büyük bir hevesle kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm yüz beni şaşırtmıştı. Terapistim Ege karşımdaydı. ‘ Evin yakınlarından geçiyordum, simit aldım. Kahvaltı yapmadıysan beraber yapabiliriz.’ Sıcak olmasını umduğum bir gülümseme gönderdim. ‘Bir arkadaşım da var, sorun olmazsa gel. Birlikte yeriz. Hem Mertcan’la tanışmanı isterim. Sana ondan bahsetmiştim sanırsam.’ Ege şaşkın bir yüz ifadesiyle kafasını sallayarak içeri girdi. Onun içinde bir servis çıkardım. O sırada kapının açılma sesi duyuldu. Akıllı sevdiceğim beni yormamak için anahtarını almıştı. Aptal olma Deniz, sadece senin yarım saat kapıyı açmanı beklemek istemedi. Mertcan, Ege’yi gördüğünde kaşlarını çattı. Sonra bana baktı, açıklama bekler gibi bir hali vardı. ‘ Terapistim, Ege Bey. Geçerken uğramak istemiş bende içeri davet ettim. Gel başlayalım kahvaltıya.’ Mertcan somurtarak masaya oturdu. Ben de çaylarımızı doldurdum. Mertcan 3 bardak daha çıkardı, şaşırdım. Ekmeklerin olduğu poşetten şeftali suyunu çıkardığında sırıttım. ‘ Sen seversin.’ Beni tanıması beni mutlu ediyordu. Oldukça sessiz bir şekilde kahvaltıya başladık. Ortamı neşelendirmek istercesine konuşmaya başladım. ‘Ege bey işinde en iyilerindendir Mertcan.’ Mertcan bana ne dercesine omuzlarını silktiğinde Ege’ye yöneldim. ‘ Mertcan da psikoloji okumak istiyordu ama bu sene tıp okumak istediğine karar verdi. Gerçi o ikisinde de gayet başarılı olur’ Ege ortamı yumuşatmak isteme çabamın farkındaydı. ‘Sen ne okumak istiyorsun Deniz?’ Muzip bir ifadeyle sırıttım. ‘Konservatuar sınavlarına gireceğim, tiyatro benim hayatım gibidir.’ Mertcan bana gülümsedi. ‘Hani hayatın bendim sevgilim?’ Duyduğum soru karşısında küçük dilimi yutmuş olabilirdim. Mertcan bir öpücük gönderdiğinde neredeyse boğuluyordum. Ne diyordu bu çocuk?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat kısa, kuşlar uçuyor.
Novela JuvenilHayatınıza insanlar girer, çıkar. Bazıları sizi hiç etkilemezken, bazıları sizi öyle kırar ki siz bile kendi parçalarınızı toplayamaz hale grlirsiniz.