Dün gece tüm işlerimi tamamlamıştım ve ambalajları açmaya bile başlamıştım. Annemle birlikte arabadayken, Orange County'deki bir çift arkadaşıma kısa mesaj göndermiştim. Hepsini şimdiden özlemiştim ve onları yakında ziyaret etmek için kesinlikle zaman sağlayacaktım. Bizi Palo Verde'in önüne çekerken, annem "Tamam, ikinci gün!" diye bağırdı. Ona yanağından hızlı bir öpücük verdim, kapımı açtım ve dışarı çıktım. Ben hala bu sıcak kuru iklimine alışamıyordum; Orange County'nin soğuk, sahilimsi, Kaliforniya havasından çok farklıydı. Bugün saçımda bir yan örgü ile kot şort ve tüllü bir üst giymiştim. Tüm sıcaklığı sadece görmezden gelmeye karar kıldım ve yakında buna alışacaktım. İç bahçeye yürüdüğümde Amanda ve Jessie'nin ortaya doğru dikildiğini gördüm. Gittim ve onlar beni bir kucak ile karşıladılar. "İlk gecen nasıl geçti?" Jessie şakayla karışık sordu. "Haha iyiydi! Teşekkürler tanrım bir klimam vardı." diye cevapladım.
"Bugün gireceğin hangi sınıfların var?" Jessie sordu.
"Resim, ispanyolca, kimya."
"Ooooh, herhangi sevimli birileri var mı?"
Bir an için düşündüm. Dün herhangi bir sınıfımda tatlı çocukların olup olmadığına gerçekten dikkat etmemiştim. Bugün onlar için biraz olanak tanımaya karar verdim. Çok geçmeden zil çaldı, hızlıca yolumu resime yönelttim ve orada olan ilk kişiydim. Bayan Hullen kapıyı açtı ve hızlıca yerimi aldım. Diğer çocuklar benim masamdaki yerlerini aldılar ve tabii ki Ashton kapıdan gelen son kişiydi. Zil çalarken dosdoğru oturdu. Yeni bir rekor olmalı. Kendi kendime düşündüm.
"Tamamdır sınıf, bugün 7. projeye başlayacağız, kişi portreleri. Dün temelleri yapmıştık, şimdi siz çocukların neler yapabildiğini görmek istiyorum. Yani, çabuk baktığınız birisinin bir resmini çizin, bir ünlü olsun, arkadaş, veya bir ebeveyn."
Masanın öbür tarafından görmezden gelmeyi tercih ettiğim ağır bir iç çekiş duydum.Kimi çizebilirdim? Annemi veya babamı çizebilirdim, gerçekten onlara bakmış mıydım? Fakat buradaki insanların çoğunun ailesini yapabileceğini söyleyebilirdim, yani benim her zaman favorim olan "Titanic" filminden Rose'u çizmeye karar verdim. Gerçekten başkasını düşünemiyordum. Bayan Hullen bizi başlamak için bıraktı. Sonraki saat aslında oldukça rahatlatıcıydı. Çok zevk aldığım ne varsa, sadece ben ve kalemim. Rose Dawson'ım bitmişti, gerçekten tüm yapacağım, gölgeleme ve kulaklardı. Kulakları yapmayı bir denemeye karar vermiştim, çünkü onlarda çok iyi değildim. Basit şekil yapmaya başladım ve onların korkunç olmaya başladığını söyleyebilirdim. Silmeye başladım ve sonra masanın öbür tarafından bana düşük bir kıkırdama atıldığını duydum.
Baktığımda Ashton'ı kağıdıma bakıp gülerken gördüm? Biraz utanmıştım, biraz da kızmıştım. Bu çocuğun bir şekilde beni korkuttuğunu biliyordum fakat ben sözlerimin bir kadınıydım ve birşeyler söylemeye karar vermiştim.
"Ne?" Tersledim.
"Çalışman berbat." Soğukkanlıca söyledi. Sanki insanları düşürerek yukarı çıkıyordu. "Öyle mi?" Geri söyledim. "Ve senin ne kadar iyi olduğunu-" Aşağıdaki kağıdına baktığında sesim durdu. Onun çizdiğinden emin değildim fakat bu kesinlikle mükemmeldi. Gerçekten de siyah beyaz bir fotoğraf gibi görünüyordu. Yüz özellikleri, saç, gölgeme. Onun gibi yapamadığım birisi tarafından gerçekten darmadağın edilmiştim. Tamamen bu noktada geri ne söyleyeceğimi bilmiyordum çünkü gerçekten herhangi birşey söyleyemezdim.
"Ben..." Söylemeye başladım. "Sana yardım etmeme izin ver." Ashton ansızın söyledi. Sesinin tonu çok monoton ve duygusuz olsa bile bu kelimeler ağzından çıkarken oldukça garip geliyordu. Gerçekten ne yaptığımı bilmiyordum, yani sadece kağıdımı yavaşca ona uzattım.
![](https://img.wattpad.com/cover/17535763-288-k977769.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Chase || Ashton Irwin (Türkçe Çeviri)
Fanfiction"Kovalamacaya hoşgeldiniz. Sadece cehennem de diyebilirsiniz." ~ Only i got Turkish translation permission from @bubblesirwin, thanks.