Apar topar karakola gittiğimde uzun boylu, esmer, tok sesli bir adam karşıladı. "Merhaba Mine Hanım telefonda da konuşmuştuk. Ben Başkomiser Burhan. Lütfen şöyle geçin. Siz bir şeyler ikram edelim." dedi.Başımı hayır anlamında salladım."Lafı fazla uzatmayayım. Babanızın katili hakkında bir ipucu bulduk." Kalbim heyecanla atarken masaya biraz daha yaklaştım.
"Otopsi sonuçlarına göre vücudunda darp izlerine rastlandı. Yani babanız ormana kendi isteğiyle gitmemiş. Asıl önemli olan ise babanızın telefonunun sinyallerini incelediğimizde en son İstanbul küçükçekmece sularında kaybettik. Bu kadar kısa sürede oraya uçakla gitmiş olmalı. Telefonu babanızdan almış daha sonra da yanında olduğunu farkettiğinde ise hemen kapatmış olmalı ki biz bu noktada sinyalleri kaybettik."
Hırs ve öfke bütün bedenimi ele geçirirken parmak uçlarıma kadar buz kestiğimi hissettim ve midem bulanmaya başladı.
"Endişe etmenize gereken. İstanbul Cinayet Masası bu konuyla yakından ilgilenmeye başladı."
"Babam iyi bir insandı. Kim, neden onu öldürmek istesin ki?" Gözlerime hücum eden yaşları zorla geri gönderdim.
"Babanız başarılı bir avukattı. Elbette meslek hayatında dostları olduğu gibi düşmanları da olacaktır. Daha önce davasına baktığı müvekkillerinden biri ya da içeriye tıkılmasına yardımcı olduğu bir suçlu olabilir. Üstelik herhangi bir soygun girişiminde de bulunulmamış. Yani katilin derdi para değilmiş." Kafam iyice karışmıştı. "Başka merak ettiğiniz bir şey var mıydı? "
"Hayır, teşekkür ederim. Iyi çalışmalar" dedim düşüncelerimden sıyrılıp.
Babamın katili İstanbul'da kol geziyordu. Elbette peşinden gidecektim. Artık kimsem olmadığı için kaybedecek bir şeyim de yoktu. Ve ben babamın katilini bulup mezarında rahat uyumasını sağlayacaktım. Ne pahasına olursa olsun...
Karakoldan sonra babamın ofisine uğrayıp son birkaç yıl içinde baktığı davaların dosyalarını alıp bir taksi çevirdim ve eve gittim. Buradaki isimlerden biri babamın katili olmalıydı. Gerekirse hepsini teker teker arayıp bulacaktım. Eve varır varmaz kendime küçük bir bavul hazırladım ve yarın için uçak bileti aldım. Son olarak kendime kalacak bir yer ayarlamam gerekiyordu. En son 5 yıl önce gördüğüm büyük teyzem - büyük dediğime bakmayın babamın teyzesi olduğu için büyük diyorum kendisi 40 lı yaşlarının başındadır - aklıma geldi. Annemin ölümünden sonra benimle çok ilgilenmişti. Sonradan İstanbul'a taşındı ve bir daha görüşmedik.
Babamın vefatından da haberi olmuştu ve baş sağlığı dilemişti. Ona her şeyi anlattım ve onda kalıp kalamayacağımı sordum. "Sorman bile hata kızım. Yarın uçağının saatini mesaj at seni gelip alırım. " dedi. Kalacak yer bulmanın verdiği rahatlıkla yatağıma gömüldüm ve bir iki dakika sonra uykuya daldım.
Ertesi sabah defin işleminden sonra bütün taziyeleri kabul edip arkadaşlarımla vedalaştım. Onlara geçici bir süreliğine kafa dağıtmak için gittiğimi söyledim. Eğer babamın katilinin peşinden gidecek olmasam bile etrafımdaki insanların acıyan bakışları altında burada daha fazla kalabileceğimi zannetmiyordum. Babamın cüzdanındaki nakit parayı ve kartları da alıp cüzdanıma koyduktan sonra taksi çağırıp havaalanına gittim. Bütün işlemleri halledip kapıya gittim. Hala bir saat vardı. O aralıkta sırt çantama tıktığım dava dosyalarını çıkarıp bir göz attım. Korktuğum gibi yüzlerce isim yoktu. Zaten bir buçuk yıl boyunca bir şirketin avukatlığı dışında bir iş yapmamıştı. Kalan isimlerse bir sayfayı geçmezdi. Katil kaçmak için İstanbul'u da tesadüfen seçmemiş olabilirdi üstelik.
Yolcu alımı anonsuyla düşüncelerimden sıyrılıp uçağa doğru yol aldım. Neyse ki koltuğum cam kenarındaydı ve bu bütün gün beni yormuşken kafamı yaslayıp bir - bir buçuk saatliğine de olsa uyuyabilecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İz Peşinde
Mystery / ThrillerMine Eroğlu 17 yaşında bir genç kız.. Yaş gününde telefonla babasının öldürüldüğü haberini alır. Öylece ortada kalıp bütün umutlarını kaybederken hiç beklemediği bir ipucu onu babasının katilinin peşinden İstanbul'a sürükler. Artık onun için yeni bi...