Çok özlersin ya hani: Sesini, kokusunu, gülüşünü; her şeyini...
Elinde olsa sıkıca sarılacalsın, kokusunu içine öylesine çekeceksin ki!
Ama... Aması yok işte...
Kaybettiğin asla geri dönmüyor.
Eğer ruhu çıktıysa bir kere bedenden, bir daha dönmüyor...
Umutsuz bir vakasın Park Jimin...
Bay Jeon biraz yalnız kalacağını söyledikten sonra onu mezarlıkta Jimin ile baş başa bırakıp eve gittim. Annem kapıyı bana açtığında gözleri kıpkırmızıydı. Benim üzülmem onu çok üzüyordu. Her ne kadar saklamaya çalışsam da anlıyordu. O; her saniye benimle olan, benim her şeyimi bilen tek kişiydi.
Bana sımsıkı sarıldı.
"Üzgünüm..." dedi ve ağlayarak devam etti. "Seni, eski, mutlu hayatına döndüremediğim için... Özür dilerim Yuna..." dedi. kaşlarımı çattım ve ona baktım:
"Ne saçmalıyorsun anne?"
Başını öne eğdi. Konuşmadı, sadece iç çekiş sesi vardı.
"Sakın böyle düşünme. Aksine, bu zamana kadar ayakta durmamı sağlayan kişi sendin." dedim.
Annem gözyaşlarını silip bana odama çıkıp biraz dinlenmemi söylediğinde onu onaylayıp odama geçtim.
DEFTER...
Defteri elime aldım. Bir an açmaya korktum ancak daha sonradan defterin ilk sayfasını açtım. Elimle, yazdığım yazının olduğu kağıda dokundum. Bunu yapmam ile kaşlarımı çatmam bir olmuştu. Çünkü kağıdın altında sert bir şey vardı. Defteri aşağıya doğru tuttuğumda bir şey yere düştü: Flash bellek.
Siyah renkli Flash belleği elime aldığımda üstünde Jimin'in yazısıyla "Yuna'ma" yazdığını gördüm. Bunca zaman nasıl olmuştu da fark edememiştim?
Ben Flash belleüe bakarken kapım tıklatıldı ve içeri birisi girdi. Gözlerim içeri giren kişiye bakmıyor, bakışlarını flash belleğe kitlemiş duruyordu.
"Yuna?" Bu Bay Jeon'un sesydi.
Dolu gözlerimle Bay Jeon'a döndüm.
"Bir şey mi oldu?"
Yutkundum.
"Evet."
Bay Jeon bana 'Ne oldu?' diyen gözlerle baktığında: "Jimin'in bana aldığı defterin içinden çıktı." dedim ve flash belleği ona uzattım. O da biraz inceledikten sonra masamın üstündeki bilgisayarı açtı.
"Şifresini gir. Şuna bir bakalım."
Sesi normalden biraz daha kalın çıkmıştı. Adem elması bir aşağı bir yukarı gidiyordu. O, kendisini ağlamamak için zor tutuyordu.
Flash belleği bilgisayara takıp açtığımıda dosyada sadece bir video olduğunu gördüm. Videoya bastım.
Akşam vakti ya da geceydi ve Jimin dışarıdaydı. Büyük ihtimalle bir çardakta oturuyordu ve beyaz sokak lambası onu aydınlatacak şekilde yüzne vuruyordu. Hava soğuktu çünkü Jimin'in burnu kızarmıştı. Videonun başında gülümsedi ama gözleri hilal şeklini almamıştı. "Yuna..." dedi.
Anında elimi ağzıma götürdüm. Ağlamamalıydım.
"Özür dilerim..." dedi ardından videodaki Jimin.
"Ne için?" diye sordu Bay Jeon. Ona bilmediğime dair bir işaret yaptım.
"Sana zarar gelmemesi için senden... Uzak durmam gerekiyordu. Ama ben senin sevgilinsem biliyorum ki benim küçük Yuna'm nereye gidersem gideyim beni bulur... O yüzden... Asla gidemeyeceğin bir yere gitmeye karar verdim... Sakın bu sefer peşimden gelme. Söz verdin." dedi videodaki Jimin.
"Bana ne olursa olsun kendi canına kıymayacağına söz ver Yuna."
"Neden olduğunu anlamadım ama.. Söz."
"Bana olan sevginin üzerine söz ver."
"Sana olan sevgimin üzerine söz veriyorum Jimin."
Ben ona bu yüzden mi söz vermiştim?..
"Sakın umutsuzluğa kapılma. Ben senin kalbinde yaşıyor olacağım. Sadece mutlu ol. Tamam mı? Seni seviyorum."
Video bitmişti...
"O... İntihar mı etmiş?" dedim titrek sesimle.
"Bana her şeyi anlattıktan sonra istişare etsek daha iyi olacak." dedi Bay Jeon.
"Ona söz vermiştim. Kendi canıma kıymayacağıma dair. Ama bana zarar gelmemesi için derken ne demek istediğine dair hiçbir fikrim yok." dedim gözyaşlarımı elimin tersiyle silerek.
"İntihar olamaz. Kaza oldu. Ona araba çarptı." dedi Bay Jeon.
"Bu video ona ait. Burada intihar edeceğim diyor açık açık." dedim Bay Jeon'a karşı çıkarak.
"Peki sana soruyorum Kim Yu Na. Jimin'i intihar etmeye sürükleyecek ne sıkıntısı vardı?" diye hafifçe sesini yükseltti bana Bay Jeon.
"B..bilmiyorum."
Bir süre sessiz durduktan sonra düşen jeton ile anında Bay Jeon'a döndüm.
"O flash bellek! Ben, deftere ilk yazımı yazarken yoktu ve ben o yazıyı Jimin öldükten bir gün sonra yazmıştım!"
Bay Jeon ile aynı anda ayağa kalktık.
"Bay Jeon, Jimin ölmemiş olabilir!"
"Bu imkansız. Ben Jimin'in ölüsünü gördüm." dedikten sonra Bay Jeon durakladı ve kaşlarını çattı. "Ama kaza yüzünden yüzü paramparçaydı. O olup olmadığını bile anlayamamıştım."
"Mezardaki Jimin'in Dna'sını alalım. Tabi o Jimin ise." dediğimde Bay Jeon kolumu tuttu.
"Hayır. Dna için mezardan bedeni falan çıkratıp polise gitmemiz gerekir. Jimin; polis yok, dedi. Bir bildiği vardır." diyerek karşı çıktı. Daha sonradan: "Hem polis olmasa da doktorlar karşı çıkabilir." dedi.
Aklıma gelen şey ile Bay Jeon'a 'Zafer' diyen gözlerimle batım:
"Bay Jeon, kuzenim doktor."
Sizce hikaye nasıl ilerliyor?????
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌙SUNDAY: Jeon Jungkook🌙
Fanfiction"Yanınıza geliyorum çocuklar!" --- [Kitabı düzenlemedim sadece duyuru bölümlerinin içeriklerini düzelttim, bilginize.]