Bill Cipher
Geri geri giderken sırtımın duvara çarpmasıyla daha da gerildim.
Kaçacak yer yoktu.
Savaşacak güç yoktu.Lanet olası kulübe duvarı yüzünden insan bedenim parçalara ayrılabilirdi.
Gideon, üstüme yürürken sırıttı.
"Şeytan savunmasız kaldı ha?"
Şimdi siz diyeceksiniz ki, lan sen şeytan değil misin koy suratına bir tane!
İşte insan bedeninde öyle olmuyor. Asırlardır bu bedene geçmediğim için uyum sağlamakta zorlanıyorum. Normalde bir çok canlıdan kat be kat güçlü olan ben, sırf bu yüzden aptal bir çocuğun önünde savunmasız kalmıştım.
Gideon kolunu duvara koyup beni duvarla arasına aldı.
"Sınavda bana kopya çektirtmedin?"
"Ben pislik bir şeytanım unuttun mu?"
Buradan kilometrelerce uzaktaki tatlı bir inek değil...
Sahi, kardeşi bile geldi bir o yok...
"Ben de artık o ufak çocuk değilim ve yumruklarım acıtıyor, unuttun mu?"
Gerçekten değildi. Kasaba benim olmadığım 5 yılda bir hayli değişmişti ve Gideon da bu değişimden nasibini almıştı. Artık kafasından büyük saçları yoktu. Yine beyazdı ama onun yerine hafif dağınık, daha kısa saçları vardı. Uzamıştı. Öyle ki benim insan bedenindeki boyumu geçiyordu. 1.80'e yakın vardı. Biraz incelmişti ama hala kilosu vardı. Ne yazık ki fazlası o kadar azdı ki bu onu itici göstermek yerine daha çekici yapıyordu.
Yine de beni geçemez hıh... Ben yani ben... Bill Cipher. Kolay mı yetişiyor bir Bill Cipher?
Yn: Tamam yeter egonu indirtme.
"Sessizliğim hoşuma gitmedi. Hatırlatmalı mıyım yumruklarımı?"
Elini kaldırdı ve çeneme doğru hızla indirdi. Eğilip kurtuldum. Pekala, sandığımdan ciddiymiş.
Stan ve Ford yardım istemek için seçenekler dışındaydı. Bir seyahate çıkmışlardı ve 1 haftadan önce dönmeyeceklerdi. Mabel... Mabel Pasifica'da kalacaktı. Kulübe tamamen boştu. Bağırsam kimse duymazdı...
İkinci yumruk, düşüncelerimin -ve dudağımın- ortasında patlarken acı bir inleme bıraktım ve karşı yumruk attım. Elimi tutup duvara sabitledi.
O sırada, onun sesini duydum. Eskisinden daha kalındı.
"Ruhun hiç değişmemiş, Gideon."
Alaylı sesi bile karizmatik olmuştu. Yine de ona bakamazdım. Kafamı çevirirsem kimi kurtarmak üzere olduğunu görürdü ve kesinlikle vaz geçerdi. Tamam insan halimi görmemiş olabilir ama gözlerim kim olduğumu ele verecektir. Tanrı aşkına, dünyada kaç tane altın sarısı gözlü insan var?
"Dipper Pines. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Nasılsın?"
Biraz duraksadı. Sonra sırıttı ve cevap vermesine izin vermeden, ürkütücü bir tonda devam etti.
"İyisin, iyisin. Gayet iyisin."
(Yn: hatırlayanlar? Jsjsjsjs)
"Sen o çocuğu bırakıp kendine göre biriyle uğraşınca daha iyi olacağım."
"Bak sen, en son doritosa sinirliydin ne çabuk kanka oldunuz?"
Karşı taraftan ses gelmeyince yutkundum. Bilerek yapmıştı. Gerçi, neden kimliğimi saklasın ki?