Dipper son bir kere saçlarını düzeltip titrek bir nefes verdi. Kapıyı çalmadan önce tek düşündüğü patronunun geç kaldığı için çok kızmamasıydı. Telefonda sesi o kadar sakin gelmişti ki Dipper bunu ancak fırtına öncesi sessizlik olarak yorumlayabilirdi.
Yine de, daha fazla geç kalmayı göze alamayarak kapıyı çaldı. Kapıyı açan hizmetliye gülümsedi.
"Ne kadar güzel bir gün değil mi tatlım?"
"Geç kalmasaydım benim için de öyle olurdu Bayan Suzy."
Kadın kıkırdadı.
"Daha fazla gecikmeden seni rahat bıraksam iyi olacak."
Dipper Pines
Kenara çekildiği an büyük ama yapmacık gülümsememle içeri daldım. Hızla yukarı, terasa çıkıp ceketimi çıkardım. Bir modeldim ve fotoğrafçım, yani patronum Bill Cipher'dı. Dakik, bir dakika geç kalana kükreyen Bill Cipher.
Terasa çıktığımda ise, uyuya kalmış bir Bill Cipher gördüm. Şimdiye kadar onu hiç bu kadar masum ve çekici bir ifade ile görmemiştim. İstemsizce gülümseyip yaklaştım. Uyandırmak için omzuna dokundum.
"Efendim, uyanın."
Uykusu hafif derlerdi ama, hala uyanmamıştı. Diz çöküp, yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Boynundan nabzını ölçtüm. Normaldi. Bu sefer kollarını kavradım. Elime gelen kaslarla yutkunsam da, dikkatimi toplamaya çalıştım. Hafifçe sarstım. Kas yığını ne olacak, hafif sarsınca bir milim oynamamıştı yerinden.
Gözlerimi kıstım. Daha sert sarstım. Sarstığım an ayaklarımın yerden kesilmesiyle gözlerimi kapattım.
Siktir...
Sırtım yumuşak bir yerle buluştuğunda gözlerimi açtım. Koltukta sırt üstü duruyordum. Yüzümü karşıya çevirdiğim an, nefesim tıkanmıştı. Düzgün düşünemez oldum. Kalbimden başlayarak bütün bedenim yanarken, gözlerim önce tişörtten açıkta kalan kürek kemiklerinde, pürüzsüz boynunda gezdi. Gözlerim biraz daha yukarı çıkıp ben istemeden dudaklarında durdu. Çekici... Ateşli ve dokunsan yakacakmış gibi duran dudaklar. Uzun süre oraya baktığımı fark edince, büyük bir sırıtmayla aydınlanan dudaklar...
"Gördüklerini beğendin bakıyorum?"
Yanaklarım alev alırken gözlerimi kaçırdım. Bileklerimi oynatmaya çalışsam da bir işe yaramaması, onun bileklerimi kavradığını ve üstümde durduğunu yeni kavratmıştı. Gözlerimi kocaman açarak tekrar ona baktım. Dizlerinden biri bacak aramda, diğer ayağı ise yerdeydi. Üst bedeni tamamen üstümdeydi ve tanrım, yüzü niye o kadar yakın?!
"B-bay Cipher... Ben-"
"Geç kalman önemli değil bu gün çalışmayacağız."
Aslında, bulunduğumuz pozisyonun nedenini soracaktım ama bunu anladığını belli eden bakışlarına rağmen bu cümleyi kurması, benim de istemsizce ona uyup iş konusuna gelmemi sağlamıştı.
"Neden?"
"Kamera bozuk."
"Ha... E iyi."
Dikkatim hala ondaydı. İşte değildi.
"İyi mi?"
"Y-yani çekim yapmayacak olmamız. Yani te-tembellik istemiyorum tabiki çekim yapmamamıza sevinmedim. Geç kalmamın sorun olmaması iyi olan."
Derin bir nefes verdim konuyu toparlamayı başarınca.
Verdiğim derin nefes onun dudaklarına çarptığında, yakınlığı bir kez daha nefesimi kesmiş ve çekim konusu sayesinde biraz dağılan aklım, yine yakınlığı yüzünden işlevini yitirmişti. Yakınlığı, üstümde duruşu, bacaklarıma sürtünen bacağı ve yoğun bakışları zihnimdeki masum sahneleri çok farklı yerlere yönlendiriyordu.
"Dipper..."
Mırıldandım. Gözlerim hafif hafif kapanıyordu.
"Efendim?"
"Günlüğün. Burada kalmış dün."
Birden gözlerimi kocaman açtım. Yanaklarım iyice yanarken ağzımdan ince bir "Ne?" döküldü.
"Öyle. Suzy okumuş. Bana da okuttu bazı bölümleri."
Dudaklarını sinsi bir sırıtış kaplarken daha da yandım. Sanki biri beni ve hayatımı ateşe vermiş gibiydi ki öyleydi de. Kendi kendimi, unutkanlığım sayesinde ateşe vermiştim.
"E-efendim lütfen kimseye bahsetmeyin ben- mgh"
Dudaklarımdan içeri sızan dili ve sıcak dudaklarıyla inleyip afalladım. Her duygu vardı öpüşünde. Özlem, kırgınlık, mutluluk, sevgi, aşk, arzu ve şehvet. Bazen kendini kaybedip parçalamak istercesine hızlanıyor, bazen dokunmaya kıyamazmış gibi yumuşuyor ve tatlı tatlı öpüyordu. En sonunda ayrıldığında, öyle bir etki bırakmıştı ki arsızca sızlanıp kıvrandım.
Yanlış hareket.
Dizine erkekliğimi sürtmüştüm yanlışlıkla. Hoşuna gitmiş olacak ki sırıtıp dizini erkekliğime bastırdı.
"Ah!"
İyice kızarıp başımı eğdim. Yanlıştı. Beynim resmen kaç diye çığlık atıyordu ama öyle doğru hissettiriyordu ki bedenim beynimin kontrolünden çıkmış gibi devam ediyordu. Resmen altında kıvranmıştım.
Az. Önce. Bill. Cipher. Beni. Öptü. Ve. Ben. Kıvrandım!
İçimden tekrar edince kalbim iyice hızlanmıştı. Mırıltı şeklinde tekrar sızlanıp başımı yana çevirdim. Boynumu öpüp kulağıma yaklaştı. Fısıldadı.
"Böyle durmaya devam edersek kendimi tutamam. Zevkle çığlık atışını sadece ben duymak istiyorum bu yüzden terasta olmaz."
Üstümden hızla kalktığında kelimeler rüzgarla tokat gibi yüzüme çarptı. Utancımdan resmen yerin dibine girecek gibiydim. Oturur pozisyona geçtim. Başımı eğdim ve sıkıntıyla inildedim.
Ve dışarıdan gelen flaş sesiyle olduğum yerde kaldım. Ona baktım şaşkınca.
"Neden yalan söylediniz?"
"Başka türlü bütün dikkatini kendime çekemezdim."
"Neden fotoğrafımı çektiniz?"
"Bu güne kadar gördüğüm en güzel karelerden birini kaçıramazdım. Ayrıca, bana siz diye hitap etmeyi kesmezsen eski pozisyona dönerim"
"H-hemen kesiyorum ef- yani, Bill."
Ve işte o gün, onun olmakta tereddüt bile etmedim. Şimdi evimize, mutluluğumuza ve ona bakıyorum da, kesinlikle yanlış karar vermemişim.
Hey!
Nasılsınız?
Bölüm sizce nasıldı?
Sizden bir isteğim bir de size duyurum olacak.Kafamdakini iyi aktaramadığımı düşünüyor ve üzülüyorum. İyi yazmak istiyorum, kendimi geliştirmek. Ama bazen kendi hatalarımı fark edemiyorum bu yüzden okuyucular olarak sizden beni eleştirmenizi istiyorum. Sizce, ne yaparsam daha iyi yazabilirim? Eksiklerim neler?
Duyuruya gelecek olursak...
Yeni bir Billdip kitabı çıkarmayı planlıyorum. Konumu buldum ve wattpadde biraz araştırdım. Galiba kimse bu konuda Billdip temalı bir kitap yazmamış. Neyse, bu yeni kitabı yazmaya çalışıyorum uzun süredir ve bu yüzden bölümler geç geliyor. Kusura bakmayın.
Yazar uçtuu~