1~} Ölüm Oyunu

57 18 12
                                    

**Hani bazen yalnızlıktan korkarsınız ya... işte o sırada yanınızda sizi koruyup kollayacak
dostlarınızın olduğunu hatırlarsınız, işte... dostların yanında olunca korkacak birşeyiniz kalmamış olacak.
İşte bu olay biraz farklı...
Çünkü burası Ölüm Oyunu **

Islak zeminin verdiği soğukluk baş ağrımı daha da kuvvetlendiriyordu.Başımda ki hücreler âdeta beynime diken saplayıp şiddetle çekiyorlardı.
Nerdeyim bilmiyorum, gözlerimi açacak gücüm bile yok olmuş vaziyette. Tüm gücümle ayağıya kalkmak için direndim, fakat nafile.
Son bir defa ayağıya kalkmaya çalıştım ki, daha önce hiç duymadığım bir ses,
"Boşuna deneme, yardım ister misin ?"
Dedi. Sesin nerden geldiğini algılamaya çalışsam da yapamadım. Gözlerimi açacak gücüm bile yoktu. Gözlerim kapalı halde "Neredeyim ? "
Diyebildim titrek çıkan sesimle.
Sorduğum soruya cevap verilmeyince, lafımı tekrarladım. "Neredeyim ?"
Bu soruya başka bir erkek,
"Bilmiyorum...Burası hangi cehennemin dibi,bilmiyorum!"
Dedi öfkeyle. Ardından bir kız sesi,"senden önce getirildik buraya. Bizi kim,niçin buraya getirdi bilmiyoruz. " ağlamaklı çıkan sesiyle sayıkladı dediklerini.
Gözlerimi açmaya gücüm olmasa bile, burada kaç kişinin olduğunu gelen seslerden algılayabiliyordum.
Benle beraber dört kişiydik.
Islak zeminin üzerinde öylece yatarken, aklımın ucundan
Annem ve babam geçti...
Kim bilir şuan beni bulmak için neler yapıyorlardır. Kaç gündür buradayım bilmiyorum, midem açlıktan yanıyordu.
O kadar açım ki , karşıma ne çıksa yiyebilirdim.
Daha önce ki kız,"acıktım" dediğinde içimden " bende " diye söylendim. "ben Oya, peki siz ?" Dedi ince ve pürüzsüz sesiyle, bu soruya herkesten önce ben cevap verdim.
"Nur... ben Nur"
"Umut" Dedi, bana yardım etmek isteyen erkek.
Diğeri ise,"Yiğit" diye ekledi.
Gözlerimi son bir direnişle açtığımda etrafıma bakındım.
Fakat gözlerim açık mı değilmi anlaşılmıyordu. Heryer zifiri karanlığa bürünmüş, yok olmuştu. Zor olsa da
ellerimi ıslak zemine koyup dikleştirdim, oturur pozisyona geçtiğimde karanlığa bürünmüş odayı dikkatlice inceledim.
Hiçbir şey görünmüyordu.
En son ne yaptım da bu duruma düştüm ?
Yumruk yaptığım elimi sıkıp düşünmeye başladım,
-ben en son ne yaptım ?-
Ah ! Hayır... hatırlamıyorum , en son ne yaptığımı hatırlamıyordum.
Ayağımı kendime doğru çekip, kafamı ellerimle dizlerimin arasına aldım.
Başım ağrısa da buna katlanmak zorundaydım.
Nerden geldiği belli olmayan bir aydınlık kapladı odayı.  Gözlerim aniden gelen ışıkla kısılmıştı, bu ışığa alışmak biraz zaman alacaktı.
Aydınlığın ardından kalın bir ses,
"Merhaba, Oyun oynamaya ne dersiniz ?"
Ben bu korkunç sese titresem de,
burada... yanı başımda duran insanları hatırlayınca sakinleştim.
Geri geri emekleyerek sırtımı çarptığım sert şeye (duvara)yasladım.
Etrafı gelen aydınlıktan görebiliyordum...
Küçük bir oda, içinde neredeyse hiç eşya bulunmayan bir oda...
"Kimsin ! " diye sordu Yiğit.
Tanımadığımız adam,Yiğit ' in sorusunu aldırmadan cümlesini tekrarladı, "merhaba, Oyun oynamaya ne dersiniz ?"
Ne ben ne de Oya konuşuyorduk bu yarısı karanlık diğer yarısı da aydınlık olan odada. Sadece erkeklerin konuşması daha doğruydu, onlar bizden daha cesaretli ve güçlüydü sonuçta.
Umut,"sokarım şimdi oyununa da... ne için getirdin bizi buraya?" Diye kükredi son sesinin ardına kadar.
Korku filmlerinde ki gibi korkunç bir kahkaha attı, korkunç kahkahası bu boş odayı ve korkudan yerinden çıkacak olan kalbimi doldurmaya yetiyordu.
"Cesaretli çocuk..." dedi Umut'u küçümseyerek.
Oya erkeklerin konuşmasını yarıda kesip,"ne istiyorsun bizden ?" dedi.
Bu korkunç gülüşü olan adam ilk defa sorulan soruya cevap verdi,
"Oyun..." dedi sadece, "Oyun" diye tekrarladı.
"Ne oyunu ?" Dedi Oya. Oya'nın sorusuna cevap vermediği için Umut konuştu,"Gel karşıma senle güzelcene bir oyun oynayalım. "
Yine tüylerimi diken diken eden o korkunç gülüşü...
"Umut... "dedi nefesini bırakarak,"beni güldüren ilk kişisin. Senin canını yakmayacağım "
Umut siniri bozulmuşcasına ufak bir kahkaha attı."Seninle başka ilkleri de deneyebiliriz, öyle değil mi ?" dedi.
"Yeter ! Fazla konuştun yetim çocuk..." diye sertçe soludu kalın sesli adam.
Umut, "belanı s*kerim"
diyip susmayı tercih  etti , sanki zayıf noktası "yetim"kelimesiydi Umut 'un.
Oya ve Yiğit'in konuşmaması beni meraklandırırken başımı Oya'nın olduğu yere çevirdim.
Yoktu ! Başımı diğer  etrafa çevirdiğimde Yiğit'te yoktu.
"Yoklar... gitmişler " dedim panikle.
Yarısı loş aydınlık olan bu odada Umut ayaklandıģı yerden yanıma geldi. Bana cesaret verircesine elini uzattı. "Neredeler ?" diye sordu. Bu sorunun cevabını ne ben biliyordum ne de o. Başımı kaldırıp Umut'un yüzüne baktığımda ,ela gözleri "ben buradayım " diye sesleniyordu. Ela gözleri ön plana çıkmak için yaratılmıştı desem yeridir. vücudu desen... kas ve dövmelerle doluydu. Fakat Yiğit ve Oya'nın burada, bizimle olmamaları büyük bir kaos' tu. Uzattığı elini  tutup ayağı kalktım.
"Lanet olası adam nereye götürdün onları ? " diye sertçe soludu Umut.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 02, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

oyuNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin