Çalan alarma sertçe vurarak gözlerini açtı. Yatakta doğruldu ve bir müddet loş odayı izledi. Sigara kokusu odadan çıkmamıştı, çizimleri hala yerdeydi. Ne bekliyordu ki? O uyurken sihirli bir şekilde evi temizlenecek miydi?
Zorla banyoya girdi ve klozetin kapağını kaldırdı. Yüzünü yıkadıktan sonra duş almayı düşündü. Ama daha önce yapması gereken bir şey vardı. Her sabahki gibi Extacy içmek. Artık bağımlılık yaptığı için onu kesmiyordu. Bu yüzden iki tane yutuyordu. Komaya girmeden önce daha kaç tane yutacağını merak etti ve duşa girdi.
Saçlarını kurutmaya üşenerek sıkı bir topuz yaptı. Siyah dar elbisesini üzerine geçirdi. Boy aynasında kendisini süzerken zayıfladığını fark etti. Harika!
Sivri topukluları mekanda yankı yapıyordu. Kaygan zeminde ayakkabısı ayağından çıktı. Bir numara büyük olmasına rağmen almıştı bu ayakkabıları. Üstelik tam bir servet değerindeydiler.
Sandalyesine oturdu ve kendini masaya yaklaştırdı. Elini çantasına attı. Panikleyerek çantasını düşürdü. Sigarası yoktu. Daha sonra paniklediğine şaşırarak her zaman çekmecesinde bulunan yedek paketi aldı. Bir sigara yaktı. Üflediği ilk duman gözlerini yaktı. Aldırmayarak bir nefes daha çekti.
Bankanın açılmasına yakın sigara paketini ve kül tablasını masanın altına indirdi. Parfümünü sıktı, rujunu tazeledi.
Öyle arasına yakın odasından çıktı ve aşağıdaki muhasebeye yöneldi. Kapıyı açtı. Karşısındakini algılamaya çalışıyordu. Bu bir çarşaflı Suriye göçmeni miydi? Hayır. Bu maskeli bir hırsızdı. Sağ eliyle maskesini çıkaran hırsız sol elindeki silahı Eylül’e doğrultuyordu.
‘’Bu bankanın müdiresi sen misin güzelim?’’
Silahla burun buruna gelmesiyle irkilen Eylül tuttuğu nefesi bir anda verdi. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştı.
‘’Evet?’’ lanet olsun. Vermesi gereken tepki bu değildi. Korktuğunu karşı tarafa belli etmişti. Neredeydi o soğukkanlı Eylül?
Ensesinde biten diğer adamın sigarasıyla kendine geldi.
‘’Yaptığınız şeyin farkında mısınız? Hemen teslim olun sizden şikayetçi olmayalım.’’
Ensesindeki hırsız da maskesini çıkardı. Dalga geçmeye başlamışlardı bile.
‘’Yok ya.’’ Hunharca güldüler.
Kapının arkasından bir adam daha geldi. Eylül daha kaç tane geleceğini merak ediyordu. Sigaralı olan aniden gülmeyi kesti.
‘’Can! Neden geldin? Aşağıda olman gerekiyordu.’’
Eylül hırsızların lakap kullanmayı unutacak kadar salak olduklarını düşündü. Ya da lakaba ihtiyaç duymayacak kadar korkusuz. Can sigaralı olana döndü:
‘’Mert aşağıda, Ege’nin burada kalmasını istiyor.’’
Silahlı olanın adı Ege’ydi ve aşağıda da bir adam vardı. Belki daha fazla. Bunları düşünürken donup kalmıştı. Sigaralı olan Can ile geçerken, Ege sigaralıya seslendi:
‘’ Cem! Sigarayı bırak ve biraz ciddi ol.’’
Eylül öylece olup biteni izliyordu. Sigaralının adı Cem’di. Niye hepsinin adı üç harfliydi? Yalnızca Mert’teki harf sayısı fazlaydı. Ve görünüşe göre Mert patrondu. Yani patronun adı dört, diğerlerinin adı üç harfli olabilirdi. Bu da onların zaten lakap taktıkları anlamına gelirdi.
Hırsız, Eylül’ün üzeri arama koyuldu. Elleri kalçasındayken kız sert bir tokat patlattı.
‘’Sen ne yaptığını zannediyorsun?!’’
Hırsız sırıttı ve Eylül’ü odasına çekiştirdi.
‘’Seninle bir anlaşma yapacağız. Bize tüm kasaların şifrelerini vereceksin. Aşağıya ineceğiz ve müşterileri rahatlatacaksın. Son olarak da kaçmamıza yardım edeceksin.’’
Güldü.
‘’Gerçekten kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Her yerde güvenlik kameraları var. Polis çoktan harekete geçmiştir bile. Hırsızlık zeka ister.’’
Sırt çantasından ipleri çıkaran adam homurdandı.
‘’Soyguncu desek? Kulağa daha hoş geliyor.’’ O pis sırıtışını yüzüne kondurdu ve Eylül’ü konuk sandalyesine bağladı.
‘’Şimdi, seni etkilemeye çalışmayacağım. Bana hemen tüm kasaların şifrelerini ver. Her halükarda bilgileri aldıktan sonra öleceksin. O yüzden kahramanlık yapmaya çalışma.’’
Kadın birkaç saniye sessiz kaldı.
‘’Bu da bir etkileme yolu değil mi zaten?’’
‘soyguncu’ gözlerini devirdi. Deri ceketinden bir metal çıkardı.
Eylül neden tüm soyguncuların deri ceket giydiğini düşünüyordu. Kerpeteni görünce fazla düşündüğünü fark etti ve nefeslerini düzene koydu.
‘’Bilgilerden sonra öleceğin için güzelliğinin de bir değeri yok.’’ Kadının yüzüne düşen perçemini geriye attı. ‘’Bu yüzden vücuduna istediğim gibi zarar verebilirim.’’
Soyguncu Eylül’ün arkasına geçerek sol elini avuçladı. Kerpeteni kadının ince uzun parmaklarında gezdirmeye başladı. Parmaklarında yüzük yoktu. Yani intikam alacak nişanlı veya eş de olmayacaktı.
‘’Şimdi.. Üç büyük kasadan başka kasa var mı?’’
Eylül konuşmayacaktı. Fakat soyguncu anında kerpeteni yüzük parmağına geçirdi. Tırnağa doğru çekti ve bastırmaya başladı. Eylül işkenceye bu kadar çabuk başlamasına şaşırmıştı.
‘’Cevap vermelisin, yoksa parmağının son boğumu kopacak.’’ Sırıtmayı unutmuyordu.
‘’Yok’’ bu kelime Eylül’ün ağzından şimşek gibi çıkmıştı.
‘’Güzel.’’ Soyguncu Eylül’ün karşısındaki misafir koltuğuna geçti.
Esmerdi. Kirli sakallıydı. Tam Eylül’ün tipi. Tabi kadınlara kolay işkence yapabilen biri.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emre İtaat Et
AdventureHer zaman güzel olmak isteriz. Ama bu güzellik hayatımızı iyi yönde mi etkiler kötü yönde mi? İlerledikçe seyri değişecek, ayakta kalma mücadelesi. (Hikaye kesinlikle Türkleri temsil etmemektedir. Türkler hikayedeki gibi kin, zina, intikam düşkünü d...