Bölüm 4

216 2 0
                                    

‘’Cevap vermelisin, yoksa parmağının son boğumu kopacak.’’

İpler onun eline geçmişti. Ama atladığı bir şey vardı. Ege ondan daha güçlüydü. Midesindeki baskıya rağmen doğruldu ve pek de çaba sarf etmeden Eylül’ün elindeki camı düşürdü.  Tek kaşı havadaydı.

Eylül yavaşça onun üzerinden indi. Dizlerini karnına çekerek eskimiş asfaltta oturdu. Kollarını bacaklarına sarmıştı. Gözlerini devirdi.

‘’Denemeye değerdi.’’

Ege gülmeye başladı. Eylül gözlere hitabeden, uzun, ince, hoş bir kızdı.  Yüzünde doğal ir umursamazlık vardı. Bal rengi saçları muhtemelen sırtına geliyordu. Boynuna düşen perçemlerinde toka izi vardı. Bacakları da gayet hoştu. Ayakları ise hala lağımlı.

‘’Ayaklarını yıkamalısın. Hala lağımlılar.’’ Ege ayağa kalkarak üzerindeki tozları attı.

‘’Demek ayaklarıma geldin?’’ Eylül ise hala yerde ona laf yetiştiriyordu.

‘’Süzüyorsan, bari bunu çaktırmadan yap.’’ Aslında adamın tepkisini merak ediyordu. Kalbini. Bir beyefendi gibi utanacak mı yoksa sulanacak mı?

‘’Ayağa kalk. Yıkanmalısın, temiz giysiler vereceğim.’’

Hayır. Utanmamıştı. Ama sulanmamıştı da. Ve hala soruna cevap da alamamıştı. Nasıl gelmişti buraya? Ne haltlar dönüyordu?. Ege’nin cevap vereceğini düşünmüyordu. Odun. İfadesizce yerden kalktı, esmerin arkasına takıldı. Odun Esmer. Olaylara saçma yerlerden baktığını fark ederek esmeri düşünmeyi bıraktı. Yalnızca dediklerini yapacaktı. Ama adam esmerdi.

‘’Lanet olsun.’’

Ege arkasını döndü. Anlam verememişti. Eylül  utanarak sorulmayan soruya cevap verdi.

‘’Hiçbir şey. Yanlışlıkla dışımdan düşündüm.’’

Binaya girdiklerinde tüm temiz hava kaybolmuştu. Sigara dumanları etrafı kaplıyordu. Ortada teneke üzerinde yanan bir ateş vardı. Tam bir tinerci yeri. Karanlık bir köşeden gülüşmeler geliyordu. Alan gerçekten büyüktü. Eylül hiçbir şeye tanıklık etmek istemedi. Ege’nin ayaklarına bakarak onu takip etti.

Karanlık koridordan geçmişlerdi. Bankadakinin aksine yol bilen olarak önde Ege, arkada Eylül vardı. Ege sağ elini merdiven korkuluğuna dayayarak onu yukarı çıkarmıştı.

Anahtarı kapadıktan birkaç saniye sonra açılan lamba ortamı az da olsa aydınlatıyordu. Kapının karşısında, duvara bitişik bir çekyat, üzerinde de yastık ve yorgan vardı. Pencerenin önündeki koltuk tekliydi. Sağlam görünmüyordu. Ege çekyatın arkasından bir çanta  çıkardı.

‘’İçindekileri giy, şimdilik idare eder. Sonra temizlenebileceğin bir yere götüreceğim.’’

Eylül dalga geçer gibi yüzüne baktı.

‘’Tabii  ki hayır. Neler olduğunu anlatacaksın. Seni rüyamda görmüştüm. Tanımadığım halde! Ve uyandığımda yine karşımdaydın. Ve sonra biz kaçtık. Ve sonra da, uyandığımda buradaydım… Ne yani bu da mı bir rüya?’’

Leonardo DiCaprio aşkıyla beş kere ‘Başlangıç’ izlemenin ona zarar verdiğini düşünüyordu. Ha tabi hapları unutmamalı. Ege sözü devraldı.

‘’Sana hesap verecek değilim. Hepsi gerçekti. Hepsi. Şimdi buradasın, birazdan başka bir yerde olacaksın. Konuşmaya devam edersen seni yine bayıltırım. Ama beyninin buna dayanabileceğini sanmıyorum’’ elleri belinde kadına yaklaşmıştı. Eylül’se bu duruşuna sinirlendi. Ege’nin tek elini tutarak boşluğa attı.

‘’Bana meydan okumaya çalışma. Benden güçlü olabilirsin ama baskın olamazsın.’’

Ege diğer elini de elinden indirdi. Kapıya yöneldi ve seslendi.

‘’Beş dakika sonra geleceğim. Seni çıplak görmemi istemiyorsan acele et.’’

Eylül çekyata oturdu. İçinden jartiyer çıkmaması için dua ederek çantayı açtı. Kot pantolon, siyah, erkek tişörtü. Üzerinde AC/DC yazıyordu. Hadi ama!. Eylül rap takılırdı. Kötü giden onca şeyin içinde en azından EMİNEM tişörtü olabilirdi değil mi? Tabi olamazdı. Hayatı boyunca hiçbir şey istediği gibi olmamıştı. Düşeceği durumu umursamadan tişörtü ters giydi. Pantolonu çantadan çıkardığında bir de Converse olduğunu gördü. Üzülmüştü. Servet yatırdığı ayakkabıları burada bırakacaktı.

‘’Her şeyin bir sonu vardır bebeğim.’’ Kendi kendine kıkırdadı. Pantolonu ve ayakkabıları giyip Ege’yi beklemeye başladı.

Ege içeri girdiğinde hazır beklemesine şaşırmıştı. Karşısına dikildi.

‘’Gidiyoruz.’’

Eylül ifadesizce sordu.

‘’Nereye?’’

Esmer kapıya doğru giderken geçiştirmişti.

‘’Van’a.’’

Karakterlere oyuncu eklemiyorum. Sizin hayalinize kalmış bir şey. Aşık olduğunuz çocuk vs istediğiniz gibi hayal edin, sınırları siz çizin:)

Emre İtaat EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin