Soyguncu Eylül’ün karşısındaki misafir koltuğuna geçti.
Esmerdi. Kirli sakallıydı. Tam Eylül’ün tipi. Tabi kadınlara kolay işkence yapabilen biri.
Kafasını masasından kaldırdı. Olan biteni anlamaya çalışıyordu. Masanın diğer tarafındaki konuk koltuğunda oturan esmer adam gülümsedi:
‘’Uyuyakalmışsınız. Gececisiniz herhalde, uyandırmadım.’’
Genç kadın ne haltlar döndüğünü anlamaya çalışıyordu. Müdire koltuğunda oturuyordu ve her şey normal görünüyordu. Hepsi rüyaymış! Bir şeyler söylemekte zorluk çekse de kendini toparladı. Midesi bulanıyordu.
‘’Üzgünüm. Ne vardı?’’
Adam masaya doğru eğildi, gülümsemesi yüzünden eksik olmuyordu.
‘’Ben Ege. Aşağıdaki çalışan bir bayandan şikayetçiğim. Ama sizi görünce nasıl anlatacağımı bilemedim.’’
Ege?! Extacy yüzünden olduğunu düşünmeye başlamıştı. Cidden, ne haltlar dönüyordu burada?
‘’İyi misiniz? Gece alkolü biraz fazla kaçırdınız herhalde.’’
Adam neden ha bire alkolü ima ediyordu? Neden sürekli sırıtıyordu –ki bundan şikayetçi değildi, rüyasının aksine gerçekten hoş bir adamdı-? Çok fazla düşündüğünü fark etti, kendine gel Eylül!
‘’Tekrar, özür dilerim. Hangi çalışan tarif edebilir misiniz? Ve neden rahatsızsınız?’’
‘Ege’ arkasına yaslandı ve gülümsemesini yana çekti:
‘’Bir şeyler ısmarlayacağınızı düşünmüştüm.’’ Kadının telefonu kaldırması üzerine ‘’ Çay lütfen.’’ dedi.
Yaklaşık on beş dakika sonra sohbet iyice samimileşmişti. İkisi de gülüyordu, çaylarını yudumluyordu –en az dördüncü çayları- ancak konu çalışanların hatası değildi. Spor konuşmuşlardı ardından siyasete girip üç beş kişiye sövmüş, sonra da yiyeceklere geçmişlerdi.
Aniden odaya deri ceketli, sarışın, iri bir adam girdi. Elindeki G19 GEN-4’ü üstlerine tutuyordu.
‘’Yere yatın, anlayacağınız üzere bu bir soygundur.’’ Kafasını sağa yatırarak sırıttı. Üzerindeki kıyafetlerle soyguncuyu andırmıyordu. Açık renk kot pantolonunun üzerine lacivert kareli gömlek giymişti. Ve içinde de dar, beyaz tişört.
Masaya yürümeye başladı. Silahının işaretiyle Ege’yi kadının, Eylül’ün yanına geçirdi.
Eylül hala ilacın etkisinde olduğunu düşünüyordu. Hepsi sadece lanet bir halüsülasyon! Sandalyesinden kalkarken bileğini burktu. Acının tüm vücuduna yayılmasıyla gerçekte olduğunu anladı. Bir yandan da aldığı ayakkabılara küfrediyordu. Soyguncu masanın sağından gelerek onları kapıya yönlendirdi. Eylül topallıyordu. Sesten irkilerek arkasını döndü. İşler değişmişti. Silah Ege’nin elindeydi. Sarışın adamsa yerde yatıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emre İtaat Et
PertualanganHer zaman güzel olmak isteriz. Ama bu güzellik hayatımızı iyi yönde mi etkiler kötü yönde mi? İlerledikçe seyri değişecek, ayakta kalma mücadelesi. (Hikaye kesinlikle Türkleri temsil etmemektedir. Türkler hikayedeki gibi kin, zina, intikam düşkünü d...