-1-

85 5 0
                                    

 Evett.İlk bölümümüz.Umarım okuma sayımız artar.Beğenmeniz sadece 1 saniyenizi alır.İyi okumalarrr :))

-1-

 

Zili beşinci çalışımda sonunda kapı açılmıştı.Karşımda büyükannem duruyordu.Uzun kollu kahverengi hırkasının altında hiç uyumlu olmayan çiçekler ve birkaç desenle süslenmiş topuklarına kadar uzanan siyah bir etek vardı.Başındaki düştü düşecek gibi gözüken bir örtüyle karşımda duruyordu.

“Hoşgeldin yavrum.” Dedi gözleri ile beni süzerek.Ardından “Annen öğlene doğru gelir dedi saat 4 nerede kaldın?” diye beni sorguya çekerken bende bir elimi duvara yaslamış babetlerimi çıkarıyordum.Islak çoraplarımla rahatsız olarak ve parkeleri ıslatarak bonyoya doğru yürken “İşim çıktı.” Diye kısa bir cevapla kestirip attım.

Islak çoraplarımı çıkardıktan sonra onları kirli sepetine fırlattım.Ardından önüme gelen saçlarımdan bir tutam alıp aynanın karşısına geçtim.Saçımı kokladığımda “Öhh!” diye kaba öksürdüm.Saçım kötü kokuyordu.Normalde yağmurun etrafa dağıttı o büyüleyici konuyu severdim ama bu saçlarıma yakışmamıştı.

”Acilen banyo etmeliyim” diye mırıldanırken aynı zamanda eteğimi çıkarmaya koyuldum.Üstümü tamamen çıkardıktan sonra sağ gögüs kısmında “mickey mouse” un kullaklarının bulunduğu kavuniçi bornozu giydim.Saç kurutma makinasını,tarağımı ve banyodan sonra giyeceklerimi hazırlayıp bir kenara koydum.Hazır bulunsunlar istiyordum çünkü su bu zaten tembel olan bedenimi daha da tembelleştirebiliyordu.

Banyodan bir buçuk saat sonra çıkmıştım.Gerçeği söylemek gerekirse sadece bir kere saçlarımı şampuanlamıştım ve geri kalan bütün zamanımı sıcak suyun altında öylece durup birşeyler hayal ederek geçirmiştim.Bunu yapmayı seviyordum.Elektirik faturası ve su faturasının kabarık gelmesi dışında iyi hissetiren bir tarafı vardı.

Üstüme sadece iç çamaşırlarımı geçirdikten sonra tekrar bornozumu giydim ve kemerini bağladım.Saç kurutma makinasını çalıştırarak 10-15 dakika içerisinde saçlarımı kurutmuştum.

Üstüme beyaz uzun kollu badi ve onun üstüne kısakollu ve bana büyük geleceği düşündüğüm siyah tişörtü giydim.Altınada darpaça koyu renk kot pantolonumu giydikten sonra ayaklarıma siyah ve sade  çoraplarımı geçirdim.Saçlarımıda kendi haline bıraktıktan sonra biraz televizyon izlemek için oturma odasına yöneldiğimde büyükannem çoktan eline kumandayı kapmış ve küçük bir kızın genç yaşta zorla evlendirildiğini anlatan o sıkıcı filmi izliyordu.Gözleri ağlamaklı haldeydi.Bu hali sinirimi bozmuştu.Derin bir nefes aldıktan sonra iç çekerek odama doğru yöneldim.Kitaplarım daha doğrusu “bebeklerim” yerlere fırlatılmıştı.Sinirlerimin yerinden hopladığını hissedebiliyordum.

”Daha beş dakiak çnce toplulardı.”dedim tıslayarak.Ardından kahkağa ile kaçan 5 yaşındaki kardeşime baktığımda elinde “the walking dead” kitabımı gördüm.Diğer elindeki sarı kalemle  gözlerimin içine bakarak kahğa ile benden kaçıyordu.Onu takip etmemi ve oyun oynamamı istiyordu anlaşılan.Gülümsyerek yanına gittiğimde hızla onu alıp kucakladım ve saçlarına ufak bir öpücük kondurdum.Benden daha sarı olan dik ve düz saçlarının konusu aynı şeftali gibiydi.”Imm..Bugün yine çok hoş konuyorsunuz Ömer Bey.” Dediğimde bana anlamsız gözlerle bakıyordu.Ama dudaklarında koca bir tebessüm vardı.Onu yere indirip çantamdan onun için aldığım cipsi uzatınca benden hızlıca aldı ve koşarak oturma odasına gitti.

İşte şu koca bir “hiç yığını” olan dünyada beni güldürebilen tek kişi down sendromlu beş yaşındaki kardeşimdi.Evet o down sendromluydu ve diğer çocuklardan farkıydı ama hepsinden daha zeki olduğuna bahse girerim.Dışarı çıktığmızdaki o sakılgan tavırları, ben,öğretmeni ve annemden başka kimseye yanaşmayışı,diğer çocuklarla bir türlü anlaşamaması..

KURTARICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin