Masanın üzerinde duran notun güzelliği ile gülümserken bir kez daha bunun rüya olmaması için dua ettim.
"Evlilik yıl dönümümüzü unutmadın değil mi?" yazan notta ezbere bildiğim el yazısı kibarca dururken hem yere dokulmuş güllerin kokusu odayı kaplıyordu.
Adımların güllerin olduğu yolu takip ederken kocaman bir gülümseme yüzümde asılıydı. Terasta New York manzaralı bir masa hazırladığını tahmin ediyordum.
Terasın ağır kapısını ittiğimde tam konuşacakken ilk önce sesler yok oldu. Ayaklarımın ağırlığımı taşıyamadığını hhissederken gözlerim Tony'nin mutlu ifadesinde gezindi.
Karşısında oturan Pepper'a gülerek bakıyordu. Elleri masanın üzerinde birbirine kenetlenmişti. Tony ve ben değildik, asla da olmamıştık..
Bedenim yere süşmeye başlarken hıçkırdım. Bu rüya falan değildi. Bu bir kabustu ve uyanacaktım.
Kollarımda ki baskı ile uyandığımda hemen tepemde duran Natasha ve Bucky'e baktım. Yüzlerinde ki ifade bana ne kadar acıdıklarını belli ederken ben korku doluydum.
"İyi misin?"
Natasha cevabını bildiği soruyu düzce sorduğunda yatakta doğrulup yüzümü sildim. Bucky habersizdi ama yine de tahmin edermişcesine bir ifadeye sahipti.
"Sadece kabustu."
Natasha yataktan kalkıp dolabın dışında olan takımı getirdi. Bucky'nin pantolon ve gömleği kere giymiş olduğunu yeni fark etmiştim.
"Bucky yardımcı olacak, duş al ve hazırlan."
Gözlerimi ovarken Natasha, takımı Bucky'nin eline bırakıp odadan çıktı. Bugün o da bana karşı kalpsiz olacaktı çünkü bu gün o gündü.
Birisi bana iyi davransa her şeyi berbat edebilecektim. Bunu biliyordum, biliyorduk.
"Hadi koca adam."
Bucky örtüyü üzerimden çektiğinde yavaşça yataktan kalkıp duşa ilerledim. Gözlerim çoktan dolmuş ve sızlamaya başlamıştı.
Bucky beni çıkmam için çağırana dek duşta sessizce ağlamış ve uzunca bir süre çıkmamıştım. Sonundan çıktığımda ise oldukça yorgun gözüküyordum.
"Hasta gözüküyorsun."
Bucky'i başımla onayladıktan sonra takım elbiseyi alıp onun çıkmasını bekledim. Kararsız bir şekilde baktıktan sonra odadan çıktı. Acelemiz olduğundan konuyu açmak istememiş olsa da şimdi gidip Natasha'ya soracaktı. Natasha'da onu bir şekilde geçiştirecekti.
"Bunu yapabilirsin Steven."
Kendime mırıldanarak giyindikten sonra aynada biraz kendimi inceledim. Baştan sona sipsiyahtım ve yüzümdeki gülümseme her şeyi daha da garip kılıyordu. Saçımı da düzeltip odanın çıkışına ilerlediğimde gözlerim masanın üzerindeki yüzük kutusuna takıldı.
Yüzük kutusunu hatırlamak istemiyorcasına hızla alıp cebime attıktan sonra odadan acele ile çıktım.
Bugün yeni bir hayata başlangıç yapabilirdim, her şeyi ve herkesi geride bırakıp gidebilirdim. Bu onun için son kalışım olacaktı çünkü.
"Jet birazdan kalkacak."
Bucky koridorun ucundan bana bağırdığında, ellerimi pantolonumun cebine yerleştirerek yavaş adımlarla ilerledim.
Sevdiğim adamın düğünü için acele etmeyecektim. Belki daha yavaş olursam her şey iptal olurdu, belki hiçbir şey yaşanmamış olurdu ve o gece onu öpme cesaretim olmuş olurdu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black ¤ stony ✅
Fanficstony / au "I'll wear my black suit, black tie, hide out in the back I'll do a strong shot of whiskey straight out the flask I'll try to make it through without crying so nobody sees Yeah, he wanna get married But he don't wanna marry me"