BAŞLANGIÇ

24 4 2
                                    

Hayatın anlamı neden sorularında gizlidir?

Hayat; sormadan cevabını asla alamayacağımız gizemli bir yoldur. Sessizdir, soğuktur, açlık ve savaş doludur.

Ama biz bunlara seyirci kalarak insanlığı öldürüyoruz.

İnsan olduğum pek söylenemez ama kalıp olarak insanım.

Ben melezdim, yarı parçası büyücü, yarı parçası vampir olan biriydim.

Uğursuzluğun simgesi sayılan vampirlerle ilgili ilk kayıt, Babil yazıtlarından elde edilmişti.

Öldükten sonra dirildiklerine inanılan vampirlerin konu olduğu efsaneler Orta Çağ'da daha yaygın hale geldi ve herkes tedbirini almaya başladı.

Herkes üzerinde sarımsak taşımaya başladı. Adaçayı tütsüsü ile evlerini donattılar. Haç işaretlerini boyunlarına takıp bizi etkisiz hâle getireceklerini sandılar.

Birde güneş ışınlarına çıkamayacağımızı düşünüyorlar ya işte ona çok gülüyorum.

Bir insanın vampir olduğu iki şeyden anlaşılabiliyordu. Birincisi insanlardan farklı bir yere gömülmesiyle, ikincisi ise mezarının taş ile doldurulmasıyla.

Ama şimdiki zamanda öyle birşey kalmadı.

Eskiden insanlar bize şeytanmışız gibi bakıyorlardı, şimdi ise vampir olmak için insanlıklarından vazgeçmeyi göze alıyorlar.

Bu yeni sistemdeki insanlar bizden bile garip.

Vampirlerin kanla beslenmesinden dolayı göz altları çürürdü ve vücudunun bazı yerleri morarırdı diye bilinen bir efsane daha vardı. 1000 yıl öncesine kadar kulaktan dolma şeylerle masum olan
köylüler vampir damgası yiyerek boşu boşuna öldürüldüler.

Ama insanlar bizden daha cani, daha acımasız ve daha vicdansız.

Hayatta hep iğreti duran bir şeyler var hiçbir şey yerli yerinde değil.

Benim yalnızlığım insanlarla doludur. İnsanlara alışmam zor olmadı, aslında onlar benden değil, ben onlardan korkuyorum denilebilir.

Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.

Dudaklarım kan içinde, dişlerim kenetli, ayaklarım çıplak. İpek halıya benzeyen bu toprak, bu cehennem, bu cennet bizim...

Benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin, hiç kimsenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu.

Ama biri varki, o benim yorgunluğumu alıp götürüyordu.

Ve aynı zamanda o en büyük tuzağımdı ve ben bir türlü onu atlatamıyordum.

"Karşımdasın..." diye mırıldandı elini yüzüme doğru uzattı ve narince okşamaya başladı.

"Elimi uzatıp dokunabiliyorum sana. Ne büyük mutluluk bu. Gördüğüm en güzel şeysin. Senden öte tanımladığım hiç bir şey yok. Her şey senin adınla anılıyor benim dünyamda. Bütün çiçekler sen, bütün yıldızlar sen." dedi ve soluklandı.

Gözlerimin içine bakıp devam etti:

"Bir sanat eserisin, bakmaya doyamadığım. Tanrının bana armağanısın ve artıyor her geçen gün sana olan hayranlığım. Yüzünde kuşlar, gözlerinde hayatın ta kendisi var." dedi sanki şuan bulunduğumuz yerde tek o ve ben varmışız gibiydi..

"Öyle gerçeksin ki gözümü açıyorum sen, kapıyorum sen hiç bitmeyen serüven. Günümün en keyifli anı, uykumun en tatlı rüyası. Seni soluyorum, havadasın. Seni kokluyorum, doğadasın. Hele şimdi sonbaharsın ya da sonsuz baharsın.." diye ekledi.

Kalbim soğuk ve taştandı ama o tüm taşları kırıp kalbimi ısıtıyordu.

Ama unuttuğum tek bir nokta vardı.

Ondan uzak durmalıydım çünkü o benden bile tehlikeliydi.

"Bak Anthony, umutsuz aşk aşkların en zor olanıdır. Sen ağrılarımı dindiriyor, yaralarıma merhem oluyorsun. Sen başka bir yerde bulunmayan ilacımsın. Senin kokun, sesin, dokunuşun beni iyileştiriyor. Senin olmadığın an zaman geçmiyor. Gözlerim her yerde seni arıyor, kulaklarım senin sesini duymak için sabırsızlanıyor, burnum kokunu içine çekmek istiyor ya ben; beni sorma, ben sensiz olamıyorum ki, sensiz yaşayamıyorum. Sensiz ben gülemiyorum, aklımdaki seni yok sayamıyorum. Sanki kalbim sadece sen varken atıyor. Sanki sadece sen varken nefes alabiliyorum. Ben sensiz yok oluyorum. Ben sensiz kayboluyorum. Ama bu böyle yürümüyor. Bittik biz. Yandık ve söndük. Kül olduk." dedim gözleri doluyordu o duygusuz biriydi fakat gözleri doluyordu.

Ben zaten ölüydüm ama garip bir şekilde Anthony beni canlandırabiliyordu. Ama artık sona eriyordu.

"Linda! umutsuz konuşmaya devam edeceksen sus ve daha fazla konuşma. Hatırlar'mısın? bilmem ama, seni ilk gördüğüm yerden geçince aklım hep o narin ellerinin kendini ifade ediş şeklini hatırlamakta. Ve nasıl bu denli delice sevmişim seni dedirtiyorsun bana. Eski halime dönmemi'mi istiyorsun? " diye mırıldandı kaşları çoktan çatılmıştı bile.

"Asla! Lütfen Anthony bağışla beni." dedim ve yavaşça arkamı dönüp gitmeye hazırlanıyordum ki:

"Herkes kendine yakışanı yapıyor, bu yüzden sen de defoIup gidiyorsun!." diye bağırdı.

Yürümeye devam ettim.

"Seni bu yaptığın için pişman edeceğim Linda, yemin ederim bunu ödeteceğim." dedi ve oda gitti.

Hafızasını sileceğim için beni unutucak ve bende içimdeki mezara gömeceğim onu.

Yani ben öyle düşünüyordum. Fakat bütün herşey tersine işledi. Ve tam bir kördüğüm olduk.

Bu kördüğümü birlikte çözmeye ne dersiniz?

Yeni kitabımı beğendiyseniz vote atmayı unutmayın:)

Ne kadar çok vote, o kadar çok bölüm ;)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ßɑğışłɑ ßєɲɨHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin