Multimedia: Gözde Çevik
Sabahın köründe, daha güneş bile tamamen ayılmadan önce babamın düdük sesiyle kafamı yastıktan kaldırıyorum ve etrafıma bakınıyorum.
Uyumadan önce özenle kapattığım perdelerim ardına kadar açılmış, daha ayılmamış dediğim güneş bütün ihtişamıyla parıldıyor ve tam yüzüme çarpıyor.
Sinirle üstümdeki yorganı tekrar kafama çekiyorum ve gözlerimi kapatıp daha dağılmamış uykuma dalmaya çabalıyorum.
Ve o anda -kimin olduğunu tahmin etmek zor değil- yorganım kafamdan çekiliyor ve kulaklarımı tırmalayan o düdük sesi yine duyuluyor.
Babam gür sesiyle, "Asker kalk!" diye bağırıyor.
Sinirle ellerimi saçlarıma geçiyorum ve homurdanmaya başlıyorum. "Baba... Ben senin kızınım!"
"Hadi asker! Kahvaltı askeri gazinosunda hazır. Diğer er ve erbaşları bekletmeden beş dakika içinde orada ol!" Diye tekrar kükrüyor babam.
Babam odamı terk ettiğin de oflayarak yakınmaya başlıyorum. "Ah, Gözde ah! Babanın ve annenin; "Sen bizim tek kızımızsın, Gözdemizsin. Ne olur bizi bırakıp üniversiteye Ankara' ya gitme!" diye yalvarmaları ve iki göz yaşına kanıp hemen yelkenleri suya indirmeseydin şimdi Ankara' da kampüs binanda arkadaşlarınla beraber güle oynaya kahvaltılar eşliğinde eğleniyor olacaktın!
Sinirle kalkıyorum odamdaki ebeveyn banyoma giriyorum. Elime yüzüme soğuk su çarpıyorum.
Aslında şikayetçi de değilim. Annem her işimi yapıyor. Yediğim önümde yemediğim arkamda, sıcak para cebimde. Ama şu babamın kafası arada gidip gitmesi daha da iyi olacağım. Bazen kendini askeriye de zannediyor. Annemle bana er-erbaş muamelesi yapıyor! Abim Güney' in neden erkenden evlenip biricik Göztepe' sini bırakıp Aliağa' ya taşındığını şimdi anlıyorum.
Dolabımın kapaklarını açıyorum ve esneyerek içine boş boş bakınmaya başlıyorum. Sonunda siyah dar kotumu ve siyah, üstünde beyaz puantiyeler olan kolsuz ipek gömleğimi çıkarıyorum. Siyah kot ceketimi de çıkarıp yatağımın üstüne bırakıyorum. Saçlarımı tarayıp hafif bir makyaj yapıyorum. Pijamalarımı çıkarıp yatağımın üstündekileri giyiyorum. Gömleğimin eteklerini kotumun içine sokuyorum ve ceketimi giyiyorum. Fotoğraf makinemin çantasının içine bloknot defterimi ve kalemlerimi koyup omzuma asıyorum ve odamdan çıkıyorum.
Kahvaltı masasındaki yerime oturup gazete okuyarak kahvesini içen babama, beyin cerrahları hakkında makale ve yazılar yazan dergiyi okuyup yeşil çayını içen anneme bakıyorum. Sonra bir de kendime bakıyorum.
Adım Gözde Çevik. Soy ismime yakışan bir kızım. Kick boks yapıyorum. Az dayak yemedim. İlk üç sene kulübe gittim sonra annem ten rengimin süt beyazından ilginç bir şekilde patlıcan moruna döndüğünü fark etti ve bıraktırdı. Odamda tavandan asılı olan kum torbası erkek arkadaşımdır. Fotoğraf makinem de çocuğum gibidir. Saçlarım kestane rengi. En sevdiğim dizi karakteri Yaprak Döküm dizisindeki Ferhunde. O kadına hastayım. Boyum şöyle böyle, kilom öyle şöyle. Fiziğine takan ve ön yargılı insanlardan nefret ederim. İzmir' in Göztepe mevkisinde oturuyorum. Kanım sarı kırmızı akar. Koyu bir Göztepe' liyim. Babamla her maça gideriz.
Normal kızlardan deliyim. Hatta çok sevgili, en birinci arkadaşım Esra bana kısaca "Manyak Ferhunde!" der. Okulda bana Ferhunde diye sesleniyor. Onun sayesinde herkes benle ilk önce, "Aaa, ne haber Ferhunde?" diye selamlaşır. İnsanlara adım Ferhunde değil Gözde demekten sıkıldım.
Okul demişken, Radyo Televizyon Muhabirlik okuyorum. Son sınıfım. Ama şu an da fotoğrafçılıkla uğraşıyorum. En kısa zaman da babam bir dergide ya da gazete de çalışmazsam beni askere yollayabilir. Diken üstündeyim, yirmi bir yaşındayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Patron (!)
Humor*TAMAMLANDI* Bir genç kız hayal edin. Yirmi bir yaşında, hayatının baharında bir genç kız. Şimdi o kıza biraz farklı özellikler yükleyin. Diğer kızlardan biraz daha deli, biraz daha değişik, biraz daha farklı. Biraz daha çılgın! İşte kızımız; Gözd...