- Aferin benim kızıma, tebrik ederim fıstık.
- Sağol anne, gerçi sizin de maddi desteğiniz olacak ama.
- Olsun %50 burs kazanmak bile başarı öyle bir okulda.
- Anne o kadar heyecanlıyım ki. Yağız'ı aradım ama açmadı. Kaç saat oldu merak ediyorum. Bir gideyim mi ben, ayıp olur mu Meral teyzelere akşam akşam.
- Dur ben arayayım Meral'i.
Yağızla 5 yıldır birlikteydik. Öyle çok vakit geçiriyorduk ki birlikte gün 24 saatse biz 48'miş gibi yaşıyorduk. Ailelerimiz de tanıştığı için çok rahattık. Yazın bile birlikte gidiyorduk tatile. 5 yıla bir ömür sığdırmış gibiydik. Bana ilk verdiği papatya bile hala bendeydi. Aynı liseden mezun olmuştuk. Herkes telefonuna Eliz&Yağız diye kaydederdi bizi. Bütündük. O da İstanbul'u yazmıştı, birlikte gidecektik, aslında tutmamış olması imkansızdı. Nerdeydi bu çocuk!
- Eliiiiizzz!!! Koş. Yağız da İstanbul'u kazanmış. Maltepe Üniversitesini.
- Inanmıyorum yakın diye orayı yazmıştık yeditepe tutmazsa diye. E neden açmıyormuş telefonlarımı salak.
- Eliz tabiki de onu sormadım neyim ben sizin aşk doktorunuz mu?
- Tamam anne ben öğrenirim. Çıkıyorum.
Aynı mahallede oturuyorduk zaten. Kotun üzerine bir şeyler giyinip evlerinin yolunu tuttum. Bir yandan da arıyordum. Neydi bunun derdi! Hiç böyle yapmazdı. Telefonumu cebime koyduktan sonra zile basıp beklemeye başladım. Kapıyı annesi Meral teyze açtı.
- Canım hoşgeldin. Yağız'la değil miydin sen?
- Hayır ben ona ulaşamadım o yüzden geldim, evde yok mu?
- Hayır çıktı, arkadaşımla buluşacağım dedi. Seni kastediyor sandım.
- Isim vermedi yani bilmiyorsunuz nereye gittiğini? Neyse ben bir bakiyim siz geldiğimi söylersiniz olur mu?....... Ya da durun söylemeyin.
Kendimi dıları attığımda anlam veremiyordum. Yağız bana söylemeden tuvalete bile gitmezdi. Adımlarımı sıklaştırarak eve yürümeye başladım, belki de bize geçmiştir diye kendimi teselli ediyordum bir yandan. Kapıyı açtığımda ışıkların kapatılmış olduğunu gördüğümde hayal kırıklığına uğradım. Babam uyumuş annem de yatakta aldığı komik ışıklı gözlükleriyle kitap okuyordu. Benim geldiğimi duymuş olmalı ki zahmet edip yanıma geldi.
- Konuştun mu Yağızla ne olmuş?
Anlatacak halim olmadığı için kısaca hayır diyerek odama kapattım kendimi. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Sevincim kursağımda kalmıştı resmen ama neden? Telefonu kapatıp uyumaya karar verdim belki gece arar da ulaşamaz bana tüm gece ölür meraktan. Tam o sırada telefonum çaldı. Arayan Yağızdı!!!
- Nerdesin sen? Ne yaptığını sanıyorsun?
- Eliz, dinle beni. Bağırma! Üzgünüm bugün çok düşündüm, ne zamandır düşünüyorum ama bugün daha fazla düşündüm. Ikimiz de çok güzel haberler aldık bugün. Sen de yeditepeyi kazanmışsın çok sevindim. Ama artık üniversite hayatı başlayacak bambaşka bir hayat bu. Inkar etme. Ikimiz de değişeceğiz, büyüyeceğiz. Her neyse yollarımıza ayrı devam etmeliyiz. Beni istediğin zaman ara ama artık aramızda aslında var olmayan şu meseleyi uzatmayalım. Kendine iyi bak.
- Şimdi bu olamaz Yağız saçmalama. Nasıl var olmayan ne saçmalıyorsun. Ben seni seviyorum. Ne yapacağım ben sensiz oralarda. Hani birlikte ev tutacaktık.
- Eliz lütfen artık. Iyi akşamlar, başarılar.
Telefonu kapatmış olmasına ramen, telefon kulağımda bekledim bir süre. Gözümden akan yaşları engellemek kolay değildi, engellemedim. Ağladım ne kadar sürdü ne kadar aktı yaş bilmiyorum, ama gözümdeki yaş kuruyana kadar ağladım. 5 yıl. Kolay değildi silmek nasıl yapabilmişti. Ayağa kalkıp yatağımın üzerinde duran onun aldığı ayıyı çalışma masamın üzerindeki makasla paramparça ettim. Onu hatırlatan her şeyi bir çöp poşetine doldurup kapının önüne koydum. Birlikte büyüdüğüm, büyüttüğüm adam 50 saniyede çıkmıştı hayatımdan. Madem bu kadar kolay. Görüşeceğiz. Gerçekten görüşeceğiz. Benim de adım Elizse ben bunun intikamını alırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unut Ama Hatırla
RomanceSevgi o kadar farklı bir şey ki nerde başladığını ve nerde bittiğini terkedilen anlayamaz. O, sevginin devam ettiğine inanırken kendini inandıramaz bazı şeylere. Seven gitmezken, gidenin sevdiğine inanıp, severek ayrılmak koyar adını.